Yirmi Dokuzuncu Bölüm

4K 244 74
                                    


İnsanların bazı özelliklerinin kalıtsal olduğunu hep düşünürdüm. Örneğin benim aralıksız konuşabilme yeteneğim yüzde yüz annemin katkısıydı. Çünkü zamanı tam tahmin edemesem de iki saate yakındır nutuk dinlediğimi tahmin ediyordum.

''Annecim, sence de Orkun'la görüştüğünü nasıl bizden gizlersin kısmından ev temizliğini iyi ki yeni yapmıştık yoksa bugüne nasıl hazırlanırdık kısmına geçmen çok kafa karıştırıcı değil mi?''

Birkaç saniye duraksayan annem boğazını temizledi. Ardından gözlerini kısıp hareketlerimi izledi ve en sonunda ''Ne?'' dedi. Kendi kendime şaşırarak birkaç saniye düşündüm. ''O cümleyi yeniden kuramam ki!''

İşte tam da o an anneme saygı duymaya karar verdim. Kadın atladığı konuların farkında bile değildi ama yaptığı geçiş düğünlerdeki oyun havaları geçişinde yoktu! Biz konuşuyorken İlayda kafasını uzattı kapıdan.

''Şimdi tanışma mı olacak isteme mi?'' diye bininci kez sorduğunda hışımla ayağa fırladım. Bu konular annemin yanında açıldığında çeyiz muhabbetine batıp çıkmadan edemiyorduk. ''Gel ablacım ben sana şu köşede anlatayım.''

İlayda'nın kafasını kolumla sıkıştırıp ağzını kapadım ve kendisini odama sürükledim.

''Bana bak! Evdeki herkes gergin zaten, misafirler gelince pot kırma. Sadece aileler tanışacak.''

''O değil de...'' dediğinde bir anlığına kardeşimin mantık çerçevesi içinde düşünebileceği yanılgısına kapıldım ve onu dinleme gafletinde bulundum. ''...Ben şimdi gelinin kız kardeşiyim. Rütbenin ağırlığını nasıl kaldıracağım Allah'ım! Simlerimi verin bana simlerimi!''

Yüzümü avuçlarımla sıvazlarken sabır dileniyordum.

''İlayda seni gebertirim ha!''

Tehdidim işe yaramış olacak ki çareyi kaçmakta buldu kardeşim. Gelmelerine sayılı dakikalar kalmıştı. Ayağa fırlayıp boy aynasında kendimi süzmeye başladım. Pudra rengi sade ve kalem etek modelli elbisemle hanım hanımcık göründüğüme emindim. Makyajım da abartıdan uzaktı.

Orkun'u süründürme projem babam tarafından yakalanmamız yüzünden suya düşmüştü fakat yapabileceklerim bunlarla kısıtlı değildi. Hıncımı iki acı biber yemesiyle yok edemezdi, kimse kusura bakmayacaktı. Aklımda çok güzel cezalar vardı, sonunda bende sıkıntıya düşecek olsam da!

Kapı çaldığında parmaklarımla saçımdaki bukleleri taramakla meşguldüm. Koşar adımlarla ilerlediğimde babam ve annem salonda umursamaz pozuna girmeye çalışıyordu. Onlara birkaç saniye boyunca anlamsızca baktım. Annem elini havada sallayıp kapıyı açmamı işaret ettiğinde dediğine uydum.

İlk gördüğüm kişi, babasıydı. İçeriye adımını attığında eline uzandım. Jilet gibi bir takım giyen babası hiç yabancılık çekmeden salona ilerledi. Annesiyle göz göze geldiğimizde yüzünde tebessüm belirdi. Aynı şekilde onu da karşıladığımda Orkun karşıma geçebildi.

Elindeki çiçeği bana uzatıp öpmek için eğildiğinde birkaç adım geri çekildim.

Şaşkınlık içinde bana baktığında ailelerin çoktan salona ulaşmış olduğuna kanaat getirip pis pis güldüm. ''Ailelerimiz tanışıyor olabilir ama saygı çerçevesi içinde davranalım, beyefendi.''

''Ilgın kaç gündür seni görmüyorum, özledim herhalde!''

''Kaç gündür sabretmişsin, gün sonuna kadar da dayanabilirsin diye düşünüyorum.''

İstediği öpücüğü giderken vereceğimi ima etmiştim ve ben bunu söylediğimde an dudaklarında gülüş peyda oldu. ''Sen çok fenasın,'' dediğinde gözlerimi kırpıştırıp omuz silktim. ''Hiçbir şey yapmadım. Niye fenayım canım?''

Başına Buyruk!Where stories live. Discover now