Otuz İkinci Bölüm

208 20 19
                                    

Merhaba arkadaşlar, bu bölümün biraz kısa olduğunun farkındayım ama zaman aralığını çok uzatmadan yeni bölümü atacağım. Bölümden önce ufacık bir duyurum var. Eğer fantastik ve romantik hikayeleri seviyorsanız profilimde yeni yazdığım ve üç bölüm yayınlanan "KALKAN" adlı hikayeye bakmanızı öneriyorum :') Hem bu bölüme hem de o hikayeme yapacağınız yorumları bekliyorum.
Eğer bölümde hatam varsa affola.

Kahvaltı sofrasındaydık

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kahvaltı sofrasındaydık. Bakışlarım dalgın dalgın masada geziniyordu. Babamın klasik "Bakarız," cümlesinden sonra Orkun büyük bir mutlulukla neredeyse sekerek kendini bizim evimizden atmış, gitmeden önce koridorda beni sıkıştırıp onları en kısa zamanda çağırmamız gerektiğini söylemişti.

Bugünse hala çağıramadığımız üçüncü gündü.

Hayat bana bir taraflarıyla gülmeyi baya seviyordu.

"Anne, bence ablam artık akli melekelerini kaybetti."

Annem o an kafasını kaldırıp laboratuvarda yaşayan bir varlığı inceliyormuş gibi gözlerini üzerime dikti. "Zeytin yiyor, değil mi? Zeytin hiç sevmezdi," dedi. İlayda hemen ayak uydurdu. "Sabah koridorda onu görüp banyo sırasını kapmak için koştuğumda da hiçbir şey yapmadı. Herhangi bir uzaylı tarafından yönetiliyor olabilir mi?"

Babama kaçamak bir bakış attığımda bizimle hiç ilgilenmediğini görüp kaşla göz arasında kardeşimin bacağını çimdikledim. "Ay!" diye çığırıp kahvaltısına döndü. Gerçekten zeytin hiç sevmezdim ama önümde biriken zeytin çekirdeklerine bakılırsa ağzımın tadını kaybetmiştim. Uzaylıyı falan bilmiyordum da akli melekelerim hakkında diyecek bir şeyim yoktu.

Sevdiceğimle ben bir gün kavuşur muyduk?

Gözlerimi devirirken "İlayda," dedim ve ağzımın içinde çevirdiğim lokmayı yuttum. "En güzel çıktığın fotoğrafını bana at."

"Devrildi gitti dalyan gibi ablam gözümün önünde," diye abartılı hareketlerle söylenirken. "Niye fotoğraf atayım ablacığım sana?" derken gözlerini kocaman açmış, bana doğru eğilmişti ve bir yandan da sırtımı pış pışlıyordu. Gözlerimden ateş çıkarabiliyor olsam da şu an ölmüştü.

"Seni internette satılığa koyacağım, az kullanılmış kardeş diye. Aşıların tamdı değil mi? Tuvalet eğitiminde var, cüzi bir miktara gidersin bence."

Annem çatalını tabağınının kenarına vurdu uyarı mahiyetinde.

"Dalaşmayın."

Böyle yapsa da ağız ucuyla gülümsediğini görebiliyordum. İlayda yüzünü buruşturup sırtımdaki elini çekerken ağzının içinden "Allah'ım ablama bir yol göster," diye dua etmeye başladı. "Mümkünse bizim evimizden daha uzak, çok uzak bir yol. Amin."

Amin dedikten sonra açtığı avuçlarını güzelce yüzüne sürdü. Ona çimdik atmak üzereydim ki anneme yanaştı bu sefer. Benden uzaklaştığı için havada kalan elimi indirdim. Kardeşim bu günlerde fazla konuşuyordu.

Başına Buyruk!Where stories live. Discover now