F/ Otuz

1K 324 5
                                    

İnstagram; ki.vara / faithhofficial

°Vara

---

"Ne!" Yere kondum ve Cadby'e sarılan Una, sesimi duyunca bana baktı. Koştum ve sıkıca yakın arkadaşıma sarıldım. O da bana sıkıca sarılırken, "Ah! Faith! İyisiniz!" diye şefkatle sırtımı sıvazlıyordu. Una'nın omzundan Lyndon'a baktım. Sarı saçları rüzgârdan dalgalanamayacak kadar kısaydı. Ela gözleri ise etrafında dolanan dostlarında geziniyordu. Bize katılan birkaç melek daha Lyndon ile selamlaşma içerisine girdi. Herkesin gözleri bir sevinç ve katılanların olması üzerine bir umutla parıldıyordu. Bu hisler gerçekten bulaşıcıydı.

Ama bu seremoni bittiğinde ilk konuşan Una oldu. "Manastır çıldırmış durumda!" dedi elini başına kaldırıp açarak. "Herkes delirmiş!" Sesinin tonuna bakılırsa durum gerçekten ciddiydi. Ayrıca sinirden kızarmış gibiydi.

Kolundan tuttum ve hafifçe çektim. İçeri doğru ilerlemeden önce, "Bu demektir ki bizdensiniz?" dedim tek kaşımı kaldırarak. Una'nın bakışlarında yatan ifadeye kahkaha attım ve bir kez daha sarıldım. Ah! En yakın arkadaşım bize katılmıştı. Özellikle iki ilimci bize harika başarılar katacaktı. Özellikle Farly ile tanışırlarsa! Bunu düşünmek bir şekilde beni gülümsetmişti çünkü onları tanıştırdığımda yapacakları beyin fırtınaları harika olacaktı.

Birlikte içeri doğru ilerlerken nefes nefese gelen Laurita ve Bard bize baktı. Yüzümdeki gülümsemenin boyutunu bilmiyorum çünkü bakışlarındaki ifade korkmuş ve anlamamış gibiydi. İkisi bir bana bir de yanımdaki arkadaşımda dolandı. Elimi kaldırdım ve iki tarafında duran yeni melekleri tanıttım. Lyndon, Phelps'in en yakın arkadaşıydı ve ne kadar Phelps ile aramız bozulsa da bu harika ilimciyle aram hâlâ iyiydi. Bu da bizi Phelps'le defalarca kez barıştırmış ve ayırmıştı. Çünkü Sahiplenici Phelps, kıskanmıştı. Biz -defalarca- ayrılınca Lyndon araya girmiş ve bizi barıştırmıştı. Harika bir arkadaş potansiyeline sahipti. Una ise yıllarca yanımdan ayrılmayan, mantık hatalarımı bulup beni uyaran, düzelten harika bir arkadaştı. Defalarca kez onun omzunda ağlamış, onunla eğlenmiş ve onunla birbirimize destek olmuştuk. Aklımdaki soruları yanıtladığımda ikilemde kalmayacağım iki kişi vardı; kardeşim ve Una.

Ben tanıştırmayı bitirdiğimde iki elf tanışmayı sadece baş hareketiyle tamamladı. Sanki sevinmeleri mi yoksa temkinli davranmaları mı gerektiğini bilmiyor gibiydiler. İçeri girene kadar da kimse yorum yapmamıştı. Sadece Una değişik eleştirilerle manastırı kötülüyordu. Rahipleri, rahibeleri, kalan meleklerin halini... Herkes delirmiş, deyip duruyor ve sinir krizleri geçiriyordu. Bu halinde kızarıyor ve gözlerinde yerleşen ifadeyle gülüyordum. Kumral saçları rüzgârla dağılmıştı ve düzeltme girişiminde bulunmamıştı. Upuzun saçını kestirmemek için bindiği inatları düşündükçe sade birkaç günü özlüyordum. Yüzümdeki gülümseme nasıl görünüyordu, bilmiyordum lakin şuan halimden memnundum.

İçeri girip elflerin boş zamanlarını geçirdiği salona ilerledik. Girince bize sızlanan kişilere rastlasak da büyük u koltuğa yerleştik. Bir köşede langırt oynayanlar vardı ve herkes rahatlamaya çalışıyordu. Diğer kenarda da bar vardı ama tahminimce orada alkol verilmiyordu. Farly, Daly ve birkaç kişi zaten salondayken yanlarına yerleştik ve konuşmaya başladık. "Manastırda herkes seni kötülüyor ve babanın bu hareketlerine dayanamadım. Lyndon'ı da aldım geldim." dedi Una. Gülümsedim. Elini bana uzattı. "Baban bazen çok tuhaf davranıyor, Faith. Bu normal değil."

Başını iki yana sallayarak "Hiç değil," diye yorumda bulundu Lyndon. "Odasına geçiyor ve odasından tuhaf sesler geliyor. Konuşmalar, çığlıklar, kahkahalar. Birkaç melek saçma yorumlarda bulundu ama ben..." dedi ve sustu. Sonra masaya baktı. Herkse onu dinliyordu. Başımla onayladım. "İçeriyi gördüm. Görünürde bir şey yoktu ama sesler ve... sıcaklık..." diye ekledi.

faith -düzenlemede-Where stories live. Discover now