F/ Elli Yedi

947 289 0
                                    

İyi Bölümler :)

İnstagram; ki.vara / faithhofficial

°Vara

°Vara

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

---


Faith

Ona bu gerçekleri söylemiş olmak beni geriyordu. Sanki bunları söylememi Cennet istemiş gibiydi. Saklayan bendim ve beni kontrol eden görünmez bir varlık bir anda söylememi istemiş gibiydi. O kızgınlıktan kızarıp yemekhaneyi terk ederken yaptığımın mantığını tartıyordum. Gerçekten mi? Savaştan yeni çıktık ve ben çevreme ölüm duygusu yaymış, insanları ölümle korkutuyordum.

Kahvaltı çabuk sonlandı. Hoş, çabuk demek biraz hata olurdu çünkü yaklaşık bir saattir bu masada yemek yiyip sohbet ediyorduk. Taa ki olanlara kadar. Gytha ise bu olanların mantığını soruşturur gibi yüzüme bakıyordu. Kaşları çatılıydı. Bu beni okuyamadığını mı gösteriyordu yoksa okuduklarından tatmin olmadığını mı? İlkini tercih ederim. Orayı terk ederken de Gytha'nın huzursuzluğunun farkındaydım. Onun öldüğünü görmüştüm ve bunun gerçekleşmesinden çok korkuyordum. Şimdi sorumluluğunu da ona yıkmış, bütün huzurunu kaçırmıştım. Tek çarem orayı terk etmekti. Ben de öyle yaptım.

Odama yönelmektense antrenman alanına yönelmeyi tercih ettim ve giderken yanıma Savaş Meleği'nin Kılıcı'nı da aldım. Kabzasını kavramadan kınını belime bağladım ve savaş takımıyla yöneldim. İlerlerken karşılaştıklarıma pas vermiyordum ama geçenlerin arkalarına tekrar dönüp kılıca baktıklarını hissedebiliyordum. Çok gösterişliydi. Balçağıyla topuzu gümüş ve oymalıydı. Kabzası maviydi. Zarif olduğu kadar da tehlikeli görünüşü vardı. Ait olduğu kılıfı da kabzasıyla aynı renk lakin balçaktakini devam ettiren bir süsleme daha vardı. Kılıcın ucuna denk gelen kısmında da gümüş süslemeler mevcuttu. O kabzayı tuttuğumda içimdeki boşluğu dolduran gücü hatırladım. İlk görüşümdeki kadının yüzü nasıl da parlamıştı öyle. Zarif ve narin gülümsemesi o anda bana bahşedilen gücü temsil ediyordu sanki; kudretli.

Antrenman alanının önünde durdum. Kapalı kapıya baktım bir süre. Birinin açmasını bekliyor gibiydim ama hayır, tam tersi kapıyı açma gücünü arıyordum kendimde. Kılıç içime süzülerek adeta ona dokunmamı emrediyordu. Lakin bu doğru değildi. Bunu yapan Tanrı Hançeri'ydi. İnsanı cezbeden, kullanmasını sağlayan, istediğin kadar güç bahşeden lakin o güç verdikçe içindeki duyguları alan bir hançerdi bu. Şu an belimde varlığını sürdüren ağır, ihtişamlı kılıcın farklı özelliği vardı. Şu an sadece benliğim kılıcın varlığıyla panik geçiriyordu, o kadar.

Kapıyı açıp içeri girdim. Doluluk beni şaşırtmıştı. Çünkü herkes kazanmanın verdiği tembellikteydi. Daha doğrusu ben kalktığımdan beri öyle düşünmüştüm ama içerisi çoğunluğu Japon olan elflerle doluydu. Hatta Phelps, Veronica ve Lissy'i görmüş olmak beni daha da şaşırtmıştı. Onlar beni görünce el salladı ve yanlarına çağırdı. Bu hareket bütün salonun durup bana, sonra da kılıca bakmalarını sağlamıştı. İçimden bir ürperti bütün hücrelerime yayıldı ve kılıçtan yayılan gücü tekrar hissetmeme sebep oldu.

faith -düzenlemede-Where stories live. Discover now