two

849 95 613
                                    

Nancy ayağı kalktı ve boynunu ovdu. "Üç gün geçti ve gelen giden yok. Bence biraz paranoyak davranıyoruz. Gidip bilekliği sabah arayabiliriz. Bir saat sonra hava kararacak." dedi.

Eddie "Oraya mı gitmek istiyorsunuz? Cinayetin işlendiği yere?"

Robin: "Ben de bunun pek iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorum Nancy."

Nancy: "Sabah erken saatte gideriz o saatte hem aydınlık olur hem de bir katilin pek cinayet işleyeceği saatler sayılmaz. Şimdi eve gitmem lazım. Çocuklar yalnız. Eğer kasabada gerçekten bir katil varsa kardeşlerimi evde tek bırakmamam."

Steve: "Ben gelirken Mike ile konuştum. Bir şifre belirlemesini ve onu bilmeyen hiç kimseyi eve almaması konusunda tembihledim. Biz bile olsak. Yani merak etme evde tek başına oturuyordur şu an." 

Jonathan: "Hadi hep beraber Nancy'lere geçip şu silahları alalım yarın için. Lazım olabilir."

Oflayarak ayağı kalktık ve Nancy'lerin evine doğru yürümeye başladık. Güneş batarken etrafa turuncu kızıl ışıklar saçıyordu. Gözümü her kapattığımda o evde yaşadığım şeyler geliyordu. Üç gündür doğru düzgün uyuyamamıştım ve inanılmaz yorgundum. Birden Nancy'lerin evinden etrafa saçılan ışık ve aşırı yüksek sesli müzik dikkatimi çekti.

Eddie "Birileri parti veriyor sanırım..."

Bana bakıp pis bir gülüş attı. Bu gülüşünü tanıyordum. Koşarak kapıyı çaldığımızda suratında Eleven'ın suratının olduğu bir karton parçasını tutan Mike kapıyı açtı. "Hoş geldiniz!" diye bağırdı.

Steve: "Mike! Sana evde tek otur ve bir şifre belirleyip kimseyi alma demedim mi?"

Mike: "Belirledim zaten ve öyle yaptım! Şifreyi bilen herkesi içeri aldım ve bir anda bu parti başladı!"

Kahkaha atarak Eddie'nin elini tutup içeri çektim. Evde yaklaşık otuz kişi vardı. Eddie'nin boynuna ellerimi doladım ve dans etmeye başladık. Etrafa bakıyordum. Max... Eleven... Will ve Lucas... Postacı Larry... Yemekhaneci bayan Missy...

Steve ve Mike tartışarak içeri doğru yürüdü.

Steve: "Tanrı aşkına bu şifre ne?"

Mike: "Tabii ki eleveniseviyorum123! Başka ne olacaktı?"

Nancy müziği kapattığında her bir ağızdan huysuzlanma sesleri geliyordu. "Parti bitti! Herkes evine! Hemen!" dedi.

Kapıdan herkes çıkarken en son sıvışmaya çalışan Dustin'lere seslendi. "Siz kalın."

Şimdi Jonathan'ın bizi azarlama sırası bize geçmişti. Çocukları tek bir koltuğa oturtmuş azarlıyorduk.

"Dışarıda azılı bir katil olabilir! Siz ahmak mısınız acaba?" Hep bir ağızdan konuşuyorduk.

Yaptıklarından pişman durmuyorlardı.

Steve: "Gerçekten bu kadar... Düşüncesiz olamazsınız. Size nasıl güveneceğiz? Lanetli evdeyken aklımız sizde kalacak!"

Will: "Aman tanrım lanetli eve mi gidiyoruz?"

Elimle hayır işareti yaptım: "Hayır biz gidiyoruz. Siz değil."

Lucas: "Yani bize evimizde parti verdiğimiz için azılı bir katilin dolaştığını söyleyip kızıyorsunuz ama siz azılı katilin en son görüldüğü yere gidiyorsunuz, öyle mi?"

Aslında verecek bir cevabım yoktu. Sadece bazı cevapları bulmak istiyordum.

* * *

Sabah gözümü bile açmadan kapı çaldı. Başımı tutarak ve homurdanarak yataktan kalktım. Saate baktığımda sabahın sekizi olduğunu gördüm. Üç gün sonunda uyuyabilmiştim ve teşekkür ederim kapı zili! Mükemmel zamanlama.

Partner in Crime (Eddie Munson)जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें