seven

542 78 204
                                    


Hastanenin lavabosunda yüzüme su çarptım. Lavabonun içinde girdap hâlinde giderin içine giren çamurlu suyu izledim.

Aynada kendime baktım. Bugün hayatımın en kötü günüydü. Hâlâ atlattığıma inanamıyordum. Bugün gerçekten... Bir numaraya yazardım kötülük açısından. Bu annemin intiharı, babamın bizi terk edişi hatta Eddie'nin neredeyse ölümden döndüğü günden daha çok korkmuştum. Çünkü diğerlerinde benim elimde olan hiçbir şey yoktu ama bunda onların kaderi benim elimdeydi.

Lavabodan çıkıp Eddie'nin olduğu odaya girdim. Nefesini kontrol altına almak için rutin bir kontrol olan oksijen veriyorlardı. Jackson ise iyiydi. Sadece yatıp dinleniyordu. Neyse ki Steve onu tam zamanında çıkarmıştı. Kapıdan çıkıp Steve'e doğru yürüdüm.

"Sana öyle bağırdığım için özür dilerim. Çok korkmuştum. Lütfen beni affet." dedim ve sarıldım.

Artık gözümden yaş bile akamıyordu. Sanırım bütün gözyaşlarım tükenmişti. Steve'in omzuna başımı yaslayıp uzun hastane koridoruna baktım. Aklıma o kötü gece geliyordu.

1 Yıl Önce

"Onu kaybediyoruz! Kriz geçiriyor! Hemen şok cihazını getirin!" Yoğun bakım ünitesinin kapısını açılıp kapanırken içeride üzeri çıplak yatan Eddie'yi görüyordum. Kalp masajı yapıyorlardı.

Donup kalmıştım ve içeriyi izliyordum. Elinde ameliyat aletleri olan biz hemşire içeri girerken "Burada duramazsınız. İşimi zorlaştırmayın. Hemen dışarı çıkın." diye beni itekledi. O iteklemese ayaklarım yere çivilenmiş gibiydi. Hareket edemiyordum.

Nancy ve Jonathan bana sarıldı. Bulamamıştık. Ona uygun bir kalp bulunamamıştı. Onu kaybediyorduk.

Birkaç hafta o cihazla her şey iyi gidiyordu. Her gün saat sekizde o aptal makine onun kalbine bağlanıp atmasını sağlıyordu. Ama birkaç gündür kötüleşmişti. Bembeyaz olan teni artık daha da beyazdı. Ellerimi ısıtan elleri her zaman buz gibiydi. Gözlerinin altı çökmüştü. Gidişatın iyi olmadığını anlamıştım.

Bugün ise evine ziyarete gittiğimde kapıyı açmadı. Acil durumlar için bana anahtarını vermişti. İçeri girdiğimde evin içini su bastığını görmüştüm. Koşarak banyoya gittiğimde orada, yerde yattığını gördüm. Şimdi ise buradaydık. Onu kaybediyordum.

Doktor dışarıya çıktığında elindeki bezle alnındaki teri siliyordu. Söyleyeceği şeyleri dinlerken gözlerimi sıkıca kapattım. Korkuyordum.

"Edward Munson. Geçirdiği kriz gerçekten çok kritikti. Diğer bir krizin gelmesi çok yakındır. Acil bir kalp nakli gerek. Başka bir kriz geçirirse kalp dayanmaz. Ama bu sadece kalp nakli ile bitmiyor. Eğer uygun kalp bulunursa yapılacak olan ameliyatın maliyeti çok büyük. Gördüğüm kadarıyla hastamızın sigortası bunu karşılamıyor. Ailesine haber verseniz iyi olur. Geçmiş olsun." dedi ve gitti.

Hiçbir şey demeden hastanenin dışına yürümeye başladım. Jackson kolumdan yakalamaya çalıştı. "Sadece hava almak istiyorum Jackson. Lütfen bırak."

Bankta oturuyordum. Sigarayı yakıp gökyüzünün berraklığını izledim.

"Ailesine haber verseniz iyi olurmuş." doktorun dediğini tekrarladım. Sanki ailesi varmış gibi. O sırada bir ambulansın sireninin uzaktan acil kapısına gelişini izledim. İçeriden üç sedyeyi hızlıca sürükleyip içeriye götürdüler. Arkasından gelen arabada da ağlayan kişiler vardı. "Burası gerçekten çok berbat." dedim.

Partner in Crime (Eddie Munson)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin