FİNAL

232 30 93
                                    

Eddie

Hastane koridorunda, hastanenin sandalyelerinde oturuyordum. Başımı arkamdaki duvara yaslamış, ellerimle gözlerimi ovalıyordum. Jackson asansörden çıkıp koşarak acil bölümünün önüne geldi. Beni görünce birkaç saniye durakladı. Şaşırması normaldi, beş aydır beni görmüyordu. Yaşadığımdan bile haberi yoktu, geçtiğimiz günlere kadar.

Steve ağzından her şeyi kaçırmıştı. Artık Jackson ve Robin her şeyi öğrenmişti. Ama bir şekilde onları Ophelia'ya ve diğerlerine söylememeye ikna edebilmişti. Jackson bana doğru çekingen bir adım attı. Ağzını açtı, dudakları titriyordu. Bir şey söyleyip söylememe arasında kaldı. Bu tuhaf, gergin ortamı bozmak için ayağa kalktım. ''Daha doktor bir şey söylemedi.'' dedim.

''N-nasıl, nerede olmuş?'' dedi yutkunarak. Hortlak görmüş gibi olmasının sebebi beni görmesi miydi yoksa Ophelia'nın durumu muydu bilmiyordum. Belki de her ikisi de.

Eddie: Parkta otururken fenalaştı.

Jackson: Bekle yani sen-

Eddie: Evet. Onu ben getirdim.

Jackson: Bunca zamandır onu izliyor muydun?

Eddie: Elbette onu izliyordum Jackson! Tıpkı sizin yapmanız gerektiği gibi! Onu nasıl yalnız bırakırsınız?!

Jackson bir adım atarak duvara tekme attı. ''Lanet olsun. Böyle olacağını nereden bilebilirdim?! Sabah iyi görünüyordu. Sadece bir iki saatliğine dışarı çıktım. Fiona onunla kalacaktı... Tanrım... Onların haberi var mı?''

Elimi hayali sinekleri kovalıyormuş gibi salladım. ''Evet iki saat önce aradım. Onlar da Steve ve diğerlerine haber vereceklerdi. Onları havaalanından alıp gelirler. İlk uçağa binmiş olmaları gerekiyor.''

Jackson: Onu yalnız bırakmamalıydık. Evet haklısın. Ama başına böyle bir şey geleceğini nereden bilebilirdik?!

O kadar sinirliydim ki alnımda kan pompalamaya çalışan damarımı hissedebiliyordum. ''Böyle bir şey olmasa bile, onu tek başına, hiç bilmediği bir yerde nasıl yalnız bırakırsınız?! Ya Chuck ve adamları ona bir şey yapsaydı, ya onu tek bulup kaçırsalardı veya ona ya da bebeğime bir zarar verselerdi?!''

Jackson: O kadar umrundaysa onu yalnız bırakmayıp sen korusaydın o zaman Eddie.

Dişlerimi sıkıca birbirine bastırdım.

Eddie: Ne dedin sen?

Jackson: Onun sana ihtiyacı vardı, tek istediği sendin ama sen onu arkana bile bakmadan bıraktın. Şimdi buraya gelip onu çok umursuyormuş gibi davranma bana. Gittin ve arkanda bir enkaz bıraktın. Onu toparlamaya çalışırken, sabahlara kadar ağladığında kendine bir şey yapmasın diye başında nöbet tuttuğumda neredeydin? Şimdi kahraman mı oldun?

Eddie: Ben onu canım istediği için mi bırakıp gittim sanıyorsun!? Bunca zamandır o acı çekerken ben günümü gün edip tatil mi yapıyordum sence?! Hayatta kalsın ve güvende olsun diye yaptım!

Bizi işaret eden hemşirenin arkasından koşarak gelen bir 'ordu' görebiliyordum. Bizimkiler çoktan gelmişlerdi. Üstelik hazırlıksız yakalandıkları o kadar belliydi ki Nancy ve Jonathan'ın üzerinde pijamalar vardı, Dustin ve çocukların üzerinde ise D&D karakterlerinin kostümleri vardı. Robin ve Steve ise işten çıkmıştı, üstlerine Joe'nun DvD dükkanı yazılı tişörtler vardı. 

Hemşire yanımıza geldiğinde Murray koşarak Jackson'ı tuttu. ''Ophelia nasıl?! Ne olmuş?! Haberi alır almaz çocukları topladım.''

Hemşire: Biraz daha yüksek sesle konuşmaya devam ederseniz sizi dışarı almak zorunda kalacağım. 

Partner in Crime (Eddie Munson)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin