twenty four

443 74 351
                                    


Will: Ne sauna testi?

Eleven: Steve... Sanırım bizim birkaç sene önce Billy'e yaptığımız testi yapıyorlar.

Mike: İyi de en fazla 100 dereceye ayarlanıyor. 300 ne demek?! Bu insanı öldürür!

Jackson: Ah Mike! Amaç zaten adam öldürmek! Bu yüzden dereceyi bozmuş olmalılar.

Robin: Bunu yapabilirler mi?

Ophelia: Bu insanlar diri diri insan gömüp gözünü kırpmadan birini vurup insanları kuşbaşı doğruyor. Yani yapabilirler.

Eddie: Hâlâ ne duruyoruz!? Jonathan hadi!

Jonathan ile kapıdan koşarken arkamdan gelen ordu gibi ayak sesiyle geri döndüm. Herkes geliyordu. "Siz nereye pardon?" dedim.

Ophelia tek kaşını kaldırıp iki elini belinin iki yanına koydu. "Biz de geliyoruz tabii ki?!"

Kulağına eğildim gülümseyerek ama dalga da geçer gibi konuştum. "Seni öyle tehlikeli bir yere götürecek kadar aptal mıyım ben? Siz evde kalıyorsunuz."

Ophelia'nın yüzü düştü. Aslında herkesin yüzü düşmüştü. Herkesin yardım etmek istediğini biliyordum ama ne kadar kalabalık olursa işimiz o kadar zorlaşırdı. Sürekli birileri için endişelenmek artık çok yorucu geliyordu.

"Bakın onu kurtaracağım. Söz veriyorum. Onu sapasağlam getireceğim." dediğimde Dustin ağlayarak bana sarıldı. "Sana güveniyorum Eddie. Lütfen acele edin." dedi.

Jonathan omzumu hadi der gibi tuttuğunda arabaya doğru koşuyorduk. Rotamız belliydi. Hawkins spor tesisleri ve kapalı yüzme havuzu.

Jonathan arabayı hızla fren yaptığında araba az kalsın duvara çarpıyordu. Kaybedecek vaktimiz yoktu. İçeri girerken yan tarafta duran demir çubuğu elime aldım. Ne olur ne olmaz.

İçeri girerken ikimiz de bağrıyorduk. "Steve! Burada mısın!? Steve!" Koşarak saunanın önüne gittiğimizde işte oradaydı. Baygın bir şekilde yerde yatıyordu. Ve biraz hırpalanmış gibiydi. Kapının ortasında dikdörtgen şeklinde ayakkabı kutusu büyüklüğünde bir cam bölme vardı. Jonathan ile oraya vurup Steve'i uyandırmaya çalışıyorduk.

"Steve uyan! Steve! Steve kendine gel!"

Jonathan kapının yanındaki dereceye baktı. "Eddie. Bu neredeyse 90 derece. Acilen uyanması lazım."

Ben ise kapıyı zorluyordum. Birkaç adım geriye gittim ve kapıya omzumla vurdum. Hiçbir işe yaramıyordu.

Jonathan: Eddie! 100 derece!

Tekrardan cama yumruk atmaya başladım. "Steve uyan! Steve uyanman lazım!"

Steve hâlâ hareketsiz şekilde yerde yatıyordu. İçerinin sıcağı dışarı gelmeye başladığında üstümde montu çıkarıp yere fırlattım. Elime aldığım demir çubukla kapının koluna vuruyordum. Jonathan camdan içeriye baktı. "İşte! Uyanıyor!"

Ben de camın içine baktım. Steve başını ovarak kalkıyordu. Bizi görünce bir anda ayaklandı. Ayağa kalkarken bacağını tuttu. Birisi onu gerçekten iyice benzetmişti. Camın diğer tarafından önümüze geldi.

"Burası... Tanrım burası çok sıcak. Çıkarın beni buradan." Üzerindeki kazağı çıkarıp fırlattı. O da diğer taraftan cama vurmaya başlamıştı.

Jonathan: 140 derece!

Steve: Nefes alamıyorum...

Birkaç adım geri çekildim "Steve! Geri çekil!"

Elimdeki demiri iyice kavradım. Camı kıracaktım.

Steve: Eddie... Bilmem lazım. Madison... O... O yaşıyor mu?

Partner in Crime (Eddie Munson)Where stories live. Discover now