sixteen

511 73 269
                                    

Ophelia

Çocukları ve bizimkileri yemeğe çağırmıştım. Yemekler yendi, herkes bir koltuğa veya mindere kendini fırlattı.

Ben ise "Lunapark!" diye bağıran çocuklara bakıyordum. Kasabamıza senede birkaç kez karnaval gelirdi. Ve yine o zamanlardan biriydi.

Yanımda oturan Robin isyan eder gibi ellerini açtı. Sabahtan beri lunapark dışında bir laf duymamıştık. "Siz çocukların atlı karıncaya binme yaşı geçmedi mi?"

Lucas: Anlamıyorsun Robin! Lazer savaşları 1989 geldi! Bu en son sürüm!

Steve: İyi de daha 1989'da bile değiliz! Bu nasıl mümkün olabilir?

Dustin: İşte bunun mükemmelliği de burada! Sırf bu yüzden gitmeliyiz.

Ağzına patlamış mısır tıkıştıran Jackson pek de umursamaz bir şekilde iki omzunu havaya kaldırdı: Bırakın gitsinler ne olacak.

Nancy kafasını olumsuz şekilde salladı. "Ailelerimiz iş için şehir dışına gitti. Onları başlarına buyruk salamayız!"

Will ve Mike ikisi de yere yatmış birisi Eddie'nin sağ bacağından diğeri de sol bacağından tutuyordu. Ve kelimenin tam anlamıyla zırlıyorlardı. Eddie ise öyle bir güç vardı ki ikisi de ayaklarına yapışmış olmasına rağmen sanki normal yolda yürür gibi yürüyordu. Gelip diğer yanıma oturduğunda çocuklar önünüzde diz çökmüş dua eder gibi iki ellerini birleştirmiş yavru köpek bakışları atıyordu.

Robin: Bence bırakalım gitsinler ve şu eziyetten kurtulalım artık!

Steve: Bunları lunaparka gönderirsek ortalığı yakarlar.

Ophelia: O zaman başlarında birini yollarız.

Nancy: Aslında...

Tek kaşını kaldırmıştı. Koltuğun önünde hepimize karşı diz çökmüş Dustin Lucas Max Will Mike ve Eleven ellerini totem işareti yaparak aynı ağızdan "Lütfen lütfen lütfen" diyordu.

Nancy: Pekala. Gitmenize izin veriyorum.

Hepsi tek ağızdan bağırıp zıplamaya başladı.

Nancy: Ama Eddie ve Jackson da sizinle gelecek.

Çocuklar: Hey!

Eddie ve Jackson: Hey!

Elimle Eddie'nin bacağını sıvazladım. Onu bu işkence gibi gelecek görevde yalnız bırakamazdım... Altı çocuk (Hatta Jackson da umursamıyor olmasına rağmen kesin o da kendini oyunlarda kaybedeceği gerçeği vardı.) ve bir bakıcı! Bu çok acımasızcaydı.

Ophelia: Ben de varım.

Steve ve Robin: Biz de gelelim o zaman. Zaten canımız sıkılıyordu.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Partner in Crime (Eddie Munson)Where stories live. Discover now