forty one - YENİ BÖLÜM

171 31 191
                                    

Bir asır sonra merhaba... Ben kimse okumaz diyordum ama çok sevdiğim birkaç kişi bu hikayeye devam etmemi isteyince kıramadım ve yazıyorum. Büyük ihtimalle hikayeyi unutmuşsundur ama hepsine baştan başlamanıza gerek yok bu bölümü yazarken biraz özet niteliğinde yazacağım o yüzden direkt bu bölümden devam ederseniz çoğu şeyi hatırlarsınız.

Bolca yorum yapın da yalnız olmadığımı, bu kitabı okumak isteyenlerin hâlâ var olduğunu göreyim olur mu? :') Sizi seviyorum...

* * * *

Ophelia

Başını arabanın camına yaslamış dışarıyı izleyen Eddie'ye baktım. Benim sevgilim, en yakın arkadaşım, canımın bir parçası ve artık sevgili eşim olmuştu. Evliliğimizin mutluluğunun sadece bir hafta süreceğini tahmin edemezdim ama yine şaşırmamıştım. Ben ne zaman ayağa kalkmaya çalışsam hayat her zamanki gibi bana çelmeyi takıyordu. Başımı pencereden dışarı doğru uzattım. Yüzüme çarpan sıcak esintinin kokusunu ciğerlerime çektim. Arabanın dış aynasından şoför koltuğundaki Jonathan'a baktım. Odaklanmış bir şekilde yola bakıyordu. Yanındaki Steve umursamaz bir şekilde başını koltuğa yaslamış uyuyordu. 

Jackson Eddie ile aramıza oturmuş, başını benim omzuma koymuştu. Arkadan gelen arabada Billy, Robin, Nancy ve kuzenlerim Patrick'le Fiona vardı. Çocukları Murray dayımla beraber bizim evde bırakmıştık. Lanetli eve gidiyorduk ve ne ile karşılaşacağımızı bilmediğimiz bir yere çocukları sürükleyemezdik. Jackson'a da kalması konusunda çok sert çıkışmıştım ama bana bir şey olmasından o kadar korkuyordu ki ''Sen beni eve kilitlesen bile bir şekilde bir yolunu bulup oraya gelirim.'' demişti. 

Bize en son gelen mektupta sordukları soru ''Ophelia mı yoksa Eddie mi?'' hepimizi derinden sarsmıştı. En çok korkan da Jackson olmuştu. Ben kendim için değil ama Eddie için korkuyordum. En çok canımı sıkan ise bütün bunların arkasında olan kişinin benim kanımdan, canımdan büyükannem olmasıydı.

Hayatım ne zaman diğer insanların hayatı gibi olacaktı? Tek istediğim normal olmaktı. Şu an tek derdimin diğer yaşıtlarım gibi ''Üniversitenin ilk günü ne giyeceğim?'' olmasını isterdim. Biz daha küçükken babam bizi terk etmişti, annem intihar etmişti. Ergenliğe bile girmediğim o yaşlarımda kardeşime hem annelik hem babalık yapmak zorunda kalmıştım. Çocukluğum çalınmıştı. Belirli bir miktarda para biriktirip ve annemin de bize bıraktığı değerli şeyleri satarak büyükanne ve büyükbabamın evinden ayrılmıştık. Kardeşimle ayrı yaşamaya başladığımızda ben de liseye geçmiştim. Liseden mezun olunca da hayatımın aşkıyla tanışmıştım.

Her şeyin düzeleceğini sandığım sırada Eddie'nin kalp hastalığı olduğunu ve kalp nakline ihtiyacı olduğunu öğrenmiştim. Benim ise evin faturalarını bile ödeyecek param yoktu. Eddie'nin ailesi... O mezun olduğu sene trafik kazasında ikisini de kaybetmişti. Fabrikada güvenlik görevlisi olarak çalışan ve kendisine bile zor bakan amcası dışında ailesinden kimse kalmamıştı. O dönemlerde sevgili olduğu Laura isimli aptal bir kaşar Eddie'yi o halde, ailesini yeni kaybetmişken; kalp hastalığı yeni çıkmışken terk etmişti. O sıralar Eddie'nin yanında olan tek kişi çocukluk arkadaşı Jonathan'dı. Zaten bizi tanıştıran da oydu. Eddie'yi liseden tanıyordum ama sadece Jonathan'ın arkadaşı olarak. Onun ne kadar iyi ve harika birisi olduğunu onunla sevgili olduktan sonra anlamıştım. İşte tam da bu yüzden ondan vazgeçemezdim. Ne pahasına olursa olsun o kalp naklini olması gerekiyordu.

Hastanenin bahçesinde çakmak alma bahanesiyle yanıma yaklaşan Chuck isimli bir adam bana Eddie'nin ihtiyacı olan ameliyat parasını verebileceğini ve ödemek için de bir yıl süre vereceğini söylemişti. O an ona inanmaktan başka bir çarem yoktu. Ama bu ucu bile görünmeyen tefeci çetesinin sadece en ufak tuzaklarından birisiydi. Bir yıl sonunda geri döndüklerinde bizden aldıklarının iki katını istemişlerdi. Her şeyin başladığı gün olarak o günü mü seçerdim yoksa parayı aldığım gün mü bilmiyorum. Ama Steve'in aptal bir iddia uğruna bizi o lanetli eve soktuğunda tanıklık ettiğimiz cinayetten bu yana başımız beladan çıkmıyordu.

Partner in Crime (Eddie Munson)Where stories live. Discover now