eight

498 80 158
                                    


Hastanenin kapısından geri girdim. Lanetli evde Chuck ile konuştuklarımı düşünüyordum. Bir anda boynuma Jackson atladı. "Neredesin sen!? Meraktan öldüm!"

Ben de ona sarıldım. Dalgındım. Herkesin hatta en başta Eddie'nin bana doğru koştuğunu gördüm. "Senin dışarda ne işin var Eddie? Dinlenmen gerekiyor."

Jackson çekildiğinde Eddie koşarak bana sarıldı.  "Steve'e kantine gidiyorum demişsin. Her yerde seni aradım. Her yerde! Ah Tanrım!"

Sonra dudaklarıma yapıştı. Kalbi çok hızlı atıyordu. Çok korkmuştu. Benim hayatımın anlamı...

 Benim hayatımın anlamı

Rất tiếc! Hình ảnh này không tuân theo hướng dẫn nội dung. Để tiếp tục đăng tải, vui lòng xóa hoặc tải lên một hình ảnh khác.

Karşılık verdim. Onu kaybetmenin ne demek olduğunu biliyordum. Buna izin vermemek için yapmıştım her şeyi. O yaşasın diye yapmıştım. Şimdi başıma sardığımız dertlere bakıyordum.

Saçlarımı okşarken yumuşak dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Onun için yaptığım şeyi bilmiyordu.

Eve gittiğimizde herkes içeride oturuyordu. Onlarla konuşmam gerektiğini söyledim. Ama odada Eddie'nin yanındaydım. Dizlerime yatmıştı. Saçlarını seviyordum.

"Beni bugün hayata sen döndürdün, Ophelia. Sana borçluyum."

"Bugün başka borç lafı duymak istemiyorum..." diye fısıldadım.

Eddie: Ne dedin? Duyamadım.

Ophelia: Önemli değil bebeğim. Sen uyu ve dinlen.

Başını öpüp saçını okşamaya devam ettim. Bir süre sonra dizimde başı ağırlaşınca uykuya daldığını anlamıştım. Alt kata indim. Herkes oradaydı. Meraklı gözlerle bana bakıyorlardı.

Ophelia: Sanırım katilin kim olduğunu biliyorum.

Hep bir ağızdan: Ne!?

Ophelia: Sessiz olun! Söylediklerimi Eddie'nin asla duymaması gerek. Asla.

Herkes dehşete düşmüş görünüyordu. Özellikle de Jackson. Ben de anlatmaya başladım.

Ophelia: Biliyorsunuz bir sene önce Eddie'nin bir kalp nakline ihtiyacı vardı. Ölecekti... Yani artık geri dönülmez bir noktaya gelmişti. Kalp naklinin ise maddiyat kısmı canımızı sıkıyordu.

Steve: Evet. Sen de annenin intihar etmeden önce sana bıraktığı mücevherleri bozdurmuştun. Hatta bunu da Eddie'ye söylemememiz için yemin ettirmiştin. Yine mi o konu?

Ophelia: Konu o ama doğrusu o değil. Ben o parayı bir tefeciden aldım. Ve o şimdi geri döndü.

Yeniden hep bir ağızdan: Ne!?

Ophelia: Bahçede oturduğum sırada bir adam geldi. Bana para verebileceğini hatta bir sene sonra ödeyebileceğimi söyledi. Ben de kabul ettim. O gün bir şey dikkatimi çekmişti. Ejderha dövmeli bir kadın eşi ve çocuğuyla kaza yapmıştı. Benimle konuşan Chuck isimli adamın ortağı da o kadınla konuşuyordu. Kadın çocuğunun kurtulması için adamdan para almış. Aynı benim Eddie'yi kurtarmak için aldığım gibi. Ama ödeyememiş. Ve bizim geçen gün Eddie ile lanetli evde gördüğümüz o cinayet... O kadını öldürdüler. Borcunu ödeyemedi diye. Şimdi sıra bende.

Robin: Aman Tanrım Ophelia bunu nasıl yaparsın!?

Jonathan: Bundan bize nasıl söz etmezsin!?

Max: Yani... Yani o katil o gün senin bilekliğini buldu diye senin peşine düşmedi!

Will: Çünkü başından beri peşindeydi... Orada olmanız sadece bir tesadüftü.

Steve: Ama bu iyi bir şey değil mi? Artık katili biliyoruz! Şu Chuck denilen adam ve arkadaşları! Hemen gidelim.

Ophelia: Hayır anlamıyorsunuz. Bu adamların ne kadar tehlikeli ve kalabalık olduğunu bilmiyoruz. Onlar Chuck ve diğerini yakaladı diyelim? Bu işte sadece ikisi mi var? Diğerleri peşimize gelirse? Bugün az kalsın Jackson ve Eddie ölüyordu!

Nancy: Nasıl böyle bir şeye kalkışırsın anlamıyorum Ophelia. Bir şekilde çözerdik. Bulurduk bir yolunu!

Ayağı kalktım. Ağlıyordum ve bağırıyordum. "Nasıl Nancy? Eddie ölüyordu. Ölüyordu! Benim cebimde ise Jackson'a yeni ayakkabı alacak bile para yoktu! Kışın okul defterlerlerimi yakmak zorunda kaldım! Yapmak zorundaydım. Hangi biriniz cebinden bir anda yirmi bin dolar çıkarabilirdi? Hanginiz!?"

Sessizlik olmuştu. Bu yaptığım şeyden dolayı beni haklı çıkarmazdı ama çaresiz olduğum konusunda herkesin hemfikir olduğunu biliyordum. Dışarda fırtına vardı. Pencereye çarpan ağaç dallarına baktım. Bir süre sonra sessizliği Mike bozdu.

Mike: Peki şimdi ne olacak?

Ophelia: Bana bir süre müddet verdi. Elli bin dolar gerekiyor. İki hafta sürem var. Yoksa sonum ejderha dövmeli kadına dönecek. Ya da bilmiyorum... İş teklif etti.

Jonathan ayağı kalkıp bana doğru yürüdü: Ne tür bir iş bu?

Cevap vermeye hazırlanıyordum. Ama buz kesmemi sağlayacak o sesi duydum. Tam arkamdaydı. Eddie.

"Beni kurtarmak için katillerden para mı aldın sen?"

Partner in Crime (Eddie Munson)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ