thirteen

595 72 253
                                    

(Yazar önerisi şarkı. Okurken isterseniz dinleyebilirsiniz, ben yazarken bunu dinledim.)

(Yazar uyarısı. Smut içerik. +18 bölüm.)

Jason gece için teşekkür edip evden çıkarken hepimiz olabilecek en yapmacık gülüşü yüzümüze yerleştirmiştik. Büyükannem tekli sallanan büyük rahat koltuğunda uyuyakalmıştı.

Jackson ve Murray dayım maket bir gökdelen yapmaya çalışıyorlardı. Bu onların bir araya geldiği zaman vakit geçirme şekilleriydi.

Ben, Eddie, Steve ve Robin büyük rahat koltuğa oturmuş TV izliyorduk. Aslında izlediğimiz söylenemezdi. Robin ve Steve patlamış mısırın havaya atıp ağzıyla tutma yarışı yapıyordu. Eddie ise TV izliyor gibiydi ama göz ucuyla sürekli bana bakıyordu.

Bugün onu yemek masasında deli etmiştim. İnsanların oturduğu kalabalık masada inlememek için dudağını o kadar sert ısırmıştı ki Chuck'ın adamlarının vurduğu yer yeniden kanamıştı. Şimdi ise sıra ondaydı. Kaçışım olmadığını biliyordum.

"Ben bulaşıkları yıkamaya gidiyorum." dedim sesli bir şekilde ve kalkıp oradan çıkıp mutfağa yürüdüm. Eddie'nin arkamdan baktığını biliyordum. Aslında söylediğim şeyi anlayıp anlamadığından bile emin değildim.

Tam kapıdan çıkarken "Ben de susadım sanırım. Su isteyen?" diye sesini duyunca kıkırdadım. Aslında bakarsanız kimsenin umrunda değildik. Eddie'ye cevap bile vermemişlerdi.

Bulaşıkları lavabonun içine dolururken suyu açtım ve ıslatmaya başladım. Bu aslında Eddie için bir tuzaktı. Tahmin edersiniz... Hemen arkamdan gelmişti ve beni süzüyordu. Beni istiyordu. Biliyordum.

Umrumda değilmiş gibi davranınca daha çok deliriyordu. Arkamı dönüp baktığımda suyu bardağa dolduruyordu. Elleri titriyordu. Gözleri bendeydi.

"Hey dikkat et!" diye bağırdım ve güldüm. Su bardaktan taşımıştı ve masadan sürüklenip yere damlıyordu.

Hemen lavabonun yanındaki havluyu alıp masaya koştum. Eddie, önümde dikiliyordu. Masa ıslanmıştı. Masanın üstündeki suyu sıyırırken Eddie bir adım atıp daha çok yaklaştı. Hiçbir demiyordu. Sadece kahverengi gözlerini bana dikmiş bakıyordu.

Masanın üstüne havluyu bıraktıktan sonra yine masanın üstündeki kağıt havludan iki parça kopardım. Su dökülünce Eddie'nin t-shirtin alt kısmı ve kasıkları da ıslanmıştı. Elimdeki peçeteyi ile pantolonun üstünden şişkinliğine sürttüğümde gözünü sımsıkı kapattı. İşte, yine dudağını ısırıyordu. Elimle pantolonunu, kasık bölgesini ve yeterince erekte olmuş aletinin üstüne masaj yapıyordum. Ama bunu sakince ve hiçbir amacım yokmuş gibi yapıyordum. Gözlerini yeniden açtı. Eğilip beni öpecekti.

Kendisinden önce mutfağa sesi gelen Robin'i duyunca kendimi hemen lavabonun önüne, bulaşıkların başına attım. Eddie ise masaya oturup kucağına az önce masanın üzerine bıraktığım havluyu almıştı. Aleti şiştiği için onu saklamaya çalışıyordu.

Robin: Hey! Bizim uykumuz geldi. Nereye yatacağız?

Elimdeki bulaşıkları ıslatmaya devam ederken arkamı bile dönmeden konuştum. "Jackson size misafir odasını göstersin. Birisi bu katta diğeri üst katta."

Robin mutfağa daha yeni girmişti. "Peki ya Eddie? O nerede kalacak?" diye Eddie'ye döndü.

Eddie oturduğu yerde kasılmış öylece havluyla kasıklarını kapatmaya çalışıyordu. "Neyin var senin böyle Munson? Kabız mı oldun?" dediğinde kahkahayı basmıştım.

Partner in Crime (Eddie Munson)Where stories live. Discover now