twenty nine

491 69 302
                                    

Eve dönmüştük. Önce soğuk hava sonra sıcak ve yeniden soğuk hava kesinlikte hasta olmamıza neden olacaktı. Ama buna değerdi. Çünkü hayatımın en güzel günlerini geçirmiştim. Bir an önce bizimkilerin gelmesini ve onlara bu haberi vermeyi iple çekiyordum.

Daha gelmelerine bir gün vardı yani bu demek oluyor ki Eddie ile mükemmel bir gün daha geçirebilirdik. Tabi öncelikle dinlenmemiz gerekiyordu... Eddie kendini çoktan salondaki rahat yatağa atmış uyuklarken ben de mutfakta sandviç hazırlıyordum.

Kapı çalınca elimde doğradığım turşuyu ağzıma attım ve kapıya yöneldim. Bizimkiler erken geldi diye düşünüyordum. Aklımın ucundan bile geçmeyecek iki kişiyle karşılaştım. Bunlar Jason ve Billy'di.

Öncelikle ne diyeceğimi bilemeyip birkaç saniye suratlarına öylece baktım. Billy arsız bir şekilde elini kapıya koydu ve "Çekilecek misin artık? Donduk." dedi.

Ben ise hâlâ neden burada olduklarını ve niye eve girmek istediklerini merak ediyordum. Aslında korkuyordum da. Jason'a baktım. Onu Madison'ın ölümünden beri görmemiştim. Ayakta zor duruyor gibiydi. Dışarısı buz gibi olmasına rağmen terlemişti ve göz altları mordu. Elleri titriyordu. Sanırım bir ilacın etkisindeydi. Diğer türlü bu kadar kısa sürede toparlayacak türden bir travma yaşamamıştı.

Billy tek kaşını kaldırıp bana meraklı bir şekilde bakınca kendimi bir adım geriye çektim. İçeriye girerken hole bakınıyordu. "Güzel evmiş." diyerek salona yöneldi. Jason yüzüme bile bakmadan arkasından devam etti.

İçeriye girip Eddie'yi dürttüm. Gözünü açıp bana bakınca o melek gibi gamzeleri ortaya çıkarak gülümsedi. Sonra arkamdaki iki kişiye doğru gözleri devam etti ve gülümsemesi kayboldu. "Napıyorsunuz siz burada?"

Bir anda ayaklandı ve yanlarına gitti. Ortamdaki gerginliği hissedebiliyordum.

Billy: Sizin kıçınızı kurtarmaya geldik.

Ellerimi göğsümün altında bağdaştırdım.

Ophelia: Oh siz mi? Tam olarak kimden kurtaracaksınız? Kendinizden mi?

Billy: Bana bak seni küçük-

Eddie Billy'e doğru tehditkâr bir adım attığında sustu. Sonra da pislik bir şekilde gülümsedi.

Jason ise sessizliğini bozmuştu.

Jason: İşler bildiğiniz gibi değil. O pislikler. Benden en kıymetli şeyimi aldılar. Benim ailemi. Ve hâlâ durmuyorlar. Madison'ın intikamını almak zorundayım. Onları geberteceğim.

Bu sefer ellerini bağdaştırma sırası Eddie'deydi.

Eddie: Peki bunu tam olarak nasıl yapmayı planlıyorsunuz?

Billy: İki gün sonra, buraya çok da uzak olmayan bir mahallede oturan Harry isimli bir adama oyun oynayacaklar. Aynı size veya bize oynadıkları gibi. Eminim ki Chuck denen herif de orada olacak. Oyunları bizim gibi kurbanlara oynatıyorlar ve cesetleri ortadan kaldırmak da Chuck'a kalıyor.

Eddie ile birbirimize baktık. O gün lanetli evde dolapta saklanırken Chuck ejderha dövmeli kadını baltayla parçalara ayırıyordu. Billy haklı olabilirdi.

Eddie: Peki sen nereden biliyorsun o gün orada olacaklarını? Bu tuzak falan olamaz mı? Gelip öylece sana bunu söylediler mi?

Billy: Onların sistemlerini biliyorum. Jason ile ben onlardan para alıp Ma... Madison'ı kurtardıktan sonra... Parayı geri ödeyeceğimizi söyledik. Sonra da onlar için çalışmamızı istediler. Bu şekilde borcu ödeyecektik. Bizim gibi parayı ödeyemeyen ama onlar için çalışmayı kabul etmeyen kişilere tuzak kuruyorlardı. Bu sistemin en alt tabakası biziz. İnsanlara tuzak kurmak için bizi gönderiyorlar. Bizim üstümüz ise Chuck. Onun da üstü patron olmalı. Yani Chuck'ı ele geçirirsek patrona ulaşırız.

Partner in Crime (Eddie Munson)Where stories live. Discover now