twenty five

454 68 211
                                    


Eddie Bulunamadı: Gün 1.

Ophelia gölün kıyısında oturuyordu. Gölün içindeki arama kurtarma ekiplerini izliyordu. Suyun ve havanın soğuk olması araştırmaların yavaşlamasına neden olsa da kasabadaki herkes yardım için gelmişti. Gölün ne kadar büyük olduğu göz önünde bulundurulursa yaklaşık 100-150 kişilik gruplar gölün etrafında sürekli olarak yürüyorlardı.

Ophelia bu yürüyüşün amacını çok iyi biliyordu. Belki bir ceset kıyıya vurmuştur diye.

Diğer yandan polis ve arama ekipleri gölün içinde dört beş tekne halinde dolanıyor, dalgıç adamlar suyun içini metre metre arıyordu. Suyun içinden her çıkan dalgıç eliyle 'hayır' işareti yapıp geri suyun içine giriyordu.

Jackson bir battaniyeyi getirip Ophelia'nın omzuna attığında Ophelia hareketsiz duruşunu sürdürdü. Öylece donmuş şekilde gölü izliyordu. Vücudunda hareket eden tek şey gözlerinden çenesine doğru akan ve hiç durmayan gözyaşlarıydı.

Eddie Bulunamadı: Gün 2.

Polis sürekli ve sürekli aynı soruları başka kişilere soruyordu. Ophelia bu soruları milyonuncu kez cevaplamış gibi hissetti.

"Gidebileceği bir yer var mı? Ailesi, arkadaşları, komşusu?"

"Hayır. Hayır yok. Onun bizden başka kimsesi yok."

Eddie Bulunamadı: Gün 3.

Akşam saatlerinde çıkması beklenen kar fırtınası nedeniyle arama çalışmalarına ara verilmek zorunda kalındı. Eğer fırtına sabaha kadar devam ederse göl tamamen buz tutacaktı. Gölün buz tutması durumunda suyun içindeki aramalar tamamen sonlanacaktı.

Ophelia çalışmaların bitmemesi için polislerin ayağına kadar eğilmişti. Onu polis istasyonundan sürükleyerek çıkardılar. Eve gitmesi konusunda tehditkar ithamlarda bulundular.

Eddie Bulunamadı: Gün 4.

Dışarıdaki kar fırtınası devam ediyordu. Jackson Ophelia'nın odasının kapısını açtı. Odada yoktu. Sonra Eddie'nin odasına baktı. Ophelia, Eddie'nin kazalarından birini üzerine giymiş, başka bir kazağına sarılmış öylece yatıyordu. Gözleri kapanmamak için savaş veriyordu. Dört gündür hiç uyumamış sayılırdı. Vücuduna yenik düşmek üzereydi. Jackson kapıyı yedi santim açık bırakıp aşağı indi.

Herkes sessizce oturuyordu. Çünkü ya söyleyecek bir şey bulamıyorlardı ya da gerçekten söylenecek bir şey yoktu.

Robin: O nasıl?

Jackson: Uyumak üzere.

Steve: Bir şey yedi mi?

Jackson olumsuz anlamda başını salladı. "Tepsi koyduğum gibi duruyor. Su bile içmemiş."

Nancy: Bu hiç sağlıklı değil. Kendi sağlığından olacak. Ağzına bir lokma bile bir şey atmadı.

Ophelia'nın sesini duyunca irkildiler. Elindeki kazağı sanki bıraksa uçacak gidecekmişçesine sıkıyordu. "Yutkunamıyorum." dedi. Sonra daha fazla yapabilecekmiş gibi kazağı sıkmaya devam etti. Öndeki tekli koltuğa oturduğunda Jonathan konuştu.

Partner in Crime (Eddie Munson)Where stories live. Discover now