20. Kaza

7.3K 247 8
                                    

Yanımdaki kıpraşmayla uyandığımda etraf karanlıktı. Akşam olmuştu. Kolumdaki saate baktığımda yemek saati yaklaşmıştı. Yanıma döndüğümde Rizgar'ın meraklı bakışları ile karşılaştım.

"Günaydın yakışıklı." diyerek zaten karışmış saçlarını bir de ben karıştırdım.

"Günaydın yenge. Hadi yemeğe gidelim. Çok acıktım." diyerek hemen yataktan atlayarak kalktı.

"Sen git bende bi elimi yüzümü yıkayıp geleyim, olur mu?" derken odadan çıkmıştık. O kafa sallayıp aşağı inerken bende yukarı çıkarak odaya girdim. Banyoya geçip bi elimi yüzümü yıkadım. Yemeğe geç kalmamak için odadan çıkıp aşağı indiğimde neredeyse herkes masaya geçmişti. Bir tek babaanne ve Bervan Ağa yoktu.

Adar'ın yanına oturduğumda bir an bakışları bana döndü.

"Tanıştın mı babaannemle?"

"Tanıştım. Çok güzel bir kadın ve de çok asil. Her hareketi ayrı bir olay zaten." derken bunları yüzümdeki gülümseyle anlattığımın farkında değildim. Adar'ın bakışlarının gülümsememe kaydığında anladım.

Masanın başındaki sandalyenin çekilmesiyle o tarafa döndüm. Babaanne normalde Bervan Ağa'nın oturduğu yere oturdu ve Bervan Ağayı da hemen yanına oturttu. Adar'ın karşısına.

Babaannenin "Afiyet olsun." diyerek çorbasına başlamasıyla herkes yemeğine odaklandı.

"İşler nasıl gidiyor Koçer, bi sorun yoktur inşallah."

"Yok babaannem. İçin rahat olsun senin." diye cevaplamasıyla Koçer abinin babaannenin de gülümsemesi bir oldu.

"Benim güvenim size tam. İçim rahat."

Bakışlarından belliydi sevgisi. Üç torununa bakarken de gözlerinde gurur vardı.

"Nereye daldın gelin." diye babaannenin seslenmesiyle bir an kendime geldim.

"Kafam karışık şu aralar. İşler de aynı şekilde olunca." diyerek yanıtladım.

"Ayaklarının üstünde durmanı çok takdir ettim. Asla yolundan şaşma keça min." (kızım.) dedi.

Bu evde böyle düşünen tek büyük insan olabilirdi. Herkesin aksine tabii ki.

"Bir hafta sonra Sancakların düğünü vardır. Gitmek icabet eder. Özellikle herkes orada olacak. Tek bir eksik istemiyorum. Aile dostlarımızdır sonuçta." diyen babaanneyi kabullenmekten başka çare yoktu.

"Babaanne biz gelemeyiz. Bizim Ankara'ya gitmemiz gerekiyor. Malum durumları biliyorsun." diyen Serhad abiyle bir an kaşlarım çatıldı. Ne durumuydu?

"Siz gidin karınla, çocuğunla. Önemi yok, sizin işiniz daha önemli."

Ne bu şimdi? Şifreli şifreli konuşmalar falan.

"Ana benimde misafirim gelecektir. Bende gelemem." diyen Arjin hanımla babaanne sinirlenmişti. Belliydi, hiç sevmiyordu Arjin hanım'ı.

"Misafirin daha sonra gelsin. Ben ne dediysem onu yapacaksınız. Benim sözümün üstüne söz mü söylüyorsun bir de."

"Estağfurullah anne. Olur mu hiç öyle şey. Dedim daha geç gelir." diyerek durumu toparlamaya çalıştı Arjin hanım.

"Her tiştê ku ez dibêjim sibê bikin." diye sinirle söylerken Bervan Ağaya bakarak sofradan kalktı. Zaten yemekte bitmişti. (Yarın söylediğim herşeyi yap.) demişti.

Yemekler bittiğinde odaya çekilecektim ki babaanne salona çağırınca onun yanına gitmek durumunda kaldım. Salonda yalnız değildik evin diğer kadınları da vardı. Görevli bir kadın da kahve dağıtıyordu.

ElfesyaWhere stories live. Discover now