50. KAÇINILMAZ🤍

28 3 3
                                    

İlahi bakış açısı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İlahi bakış açısı...

İnsanı insan doğururdu, duyguları insanlık var ederdi ve intikam hepsini yok ederdi.

Cephede kaçıncı günüydü? Bir süre sonra günler birbirine girmişti. Gece, gündüz gece ve yeniden gündüz. Mia'ya aşkını itiraf ettiğinde yüreğinde bir parça rahatlama ama daha çok korku hissiyatı belirmişti. Bundan sonra nasıl olacaktı? Mia onu seviyordu ve emindi kendisi kadar çok seviyordu. Kalbi, kemikten yapılı zırhının içinde delicesine çırpınıyordu.

Kaç kere ölmekten ucuz kurtulmuştu. Silah tutmayı bilmediğini defalarca tekrar etmesine rağmen bir inat uğruna cepheye sokulmuştu. 

Halbuki iki tarafta halktı. Biri daha varlıklıydı o kadar. Başka hiçbir farkları yoktu. Ten aynı tendi. Göz aynı gözdü. Dünya'ya aynı bakış açısıyla bakmıyorlardı ama görüyorlardı. Aynı gökyüzünün altında yaşıyorlardı.

Arthur Ronald'ın kendisine getirdiği küçük çorba kasesini burnunun dibine kadar soktuğunda ancak görebilmişti. Yanan ateşe dalmış, fikirlerinin külleriyle sarmaş dolaş olmuştu. 

"Rüyanda ne görüyorsun?"

"Ne rüyası?" Ronald kaşını çatarak işaret etti. "Gözlerin açık uyuyorsun, ne gördün?" Arthur mızıldandı, sevgilisini düşünüyordu o an. Ronald'a bunu söylemedi. "Önemli bir şey değildi," diyerek geçiştirdi. Ronald'a pek inandırıcı gelmemişti ama sorgulamak istemedi. Anlatmak istediği zaman anlatırdı. 

"Bak sana ne söyleyeceğim, geçen gece ki olay hakkında bazı şeyler öğrendim..." Arthur'un pek kulak kabartmak isteyip de kabartamadığı konuydu bu. Geçen gece çok ağır bir geceydi onun için. Birini çok ağır yaralamıştı. İlk defa silahını kullanmak zorunda kalmıştı.  "Bu herifler aslında daha önceden bize saldıracaklarmış ama nerede olduğumuzu bulamamışlar..." Sırıttı, az biraz da tıksırdı. Gülecekti fakat gülmedi. Az mı can almıştı Ronald. Fazlaydı kendisi için ama alışmıştı da. Acaba orduya mı katılsam, diyerek içinden geçirdi. Tüccarlık da bir yere kadardı. 

İnsan alıştıklarına tutsak olurdu, kazanamadıklarınaysa yabancı. Tüccarlık daha az kazanç demekti. Daha çok para kazanır daha rahat yaşardı. O anlık bu fikre içi çok ısındı. Arthur'un bu konuda ne düşündüğünü bildiği için hiç bunu paylaşmak istemedi. Saçmaladığını söyleyecekti büyük ihtimal.

"Şu esirlerin birinden öğrendim, yakın zamanda bir saldırı daha yapacaklarmış." 

Arthur'un bedeni alevlerin ateşiyle ısınıyordu o an ama ruhu bu saldırı planını duyduğu an buz gibi oluvermişti. 

"Ellerinde silah fazla kalmadı, daha neye saldırıyorlar..." Dedi, saldırıyı bıraklamalarını isteyerek. Hoş, onlar bıraksa kendileri mecbur kalacaktı. Keşke iki tarafta bayrak çekseydi. 

"Silahlarının hepsini kullanmamışlar ya oğlum, geçen bizim üstlere söyleyen kuruculardan duydum." Kurucular orduları yöneten, saldırı ve stratejilerini yapan kişilerden oluşmuş küçük bir topluluktu.   

SATIRLARIMDAN BİR SEN GEÇTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin