53. SIRT SIRTA 🤍

35 3 10
                                    

İlahi bakış açısı,

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

İlahi bakış açısı,

Halbuki insanlar anlaşabilirdi. Tek bir sözle kalp kırmadan, tek bir hareketle incitmeden ve tek bir hareketle öldürmeden...

Arthur tepkisizliğin bir tepki vermek olduğunun bilincinde bakakalmıştı. Ne demişti o, kızının sevdiği adam mı? Acaba karıştırıyor olabilir miydi? Kendi kendine saçmalamamasını söyledi. Şu vaziyette bunu karıştırabilir miydi ki? 

"Siz, siz benimle alay mı ediyorsunuz?" Elindeki silahı asla bırakmayacaktı. Adam çok bilmiş gibi silaha baktı. Diyecekleri tepeden tırnağa alay doluydu. "Önce silahı tutmayı bil asker," dedi. Aklına o sıra kızının sevdiği adamın silah bile tutamıyor olduğu kazındı. Arthur için bir eksi şimdiden yazılmıştı. Ona göre modern insanların silahla barışık olması pek bir anlam ifade etmezdi ama taşralılar için normalinden çok daha değerliydi. Kızını emanet ettiği adamın güçlü birisi olmasını isterdi. 

"Alay edilecek zaman mı?" 

Elbette değildi. "Kimsiniz, ne istiyorsunuz?"

"Arthur, o silahı indir evladım." Taşralı birkaç asker ormanın içinde keklik avlıyor gibi böğürüyordu. Arthur suratını ekşitti. Daha çok tuvaletlerini yapıyorlarmış gibiydi. 

"Adımı nereden biliyorsun?"

"Kızımdan dedim ya sana? Kafan almaz mı senin? Bir de zengin olacaksın? Böyle mi olurmuş..." 

Silahı yere indirdi. Bir yanı inanmak istiyordu bir yanıysa şüpheyle yaklaşmasını söylüyordu. "Kızın kim?" Adam Arthur'un arkasındaki ormanlık araziye bakıyordu. Bu söyleyeceklerini kimsenin duymaması lazımdı. "Kızımın adı, Mia. Mia Ceny. Ben onun babası Josef Ceny. Tanışma kısmını sonraya saklayalım evlat. Tanıma işini benim daha ciddiye aldığımı bilmelisin." O sıra Arthur'un yüzü kıpkırmızıydı, pancara dönüvermişti. "Sana söyleyeceklerimi aklına kazı. Bugün gece dediğim yerde ol. Seninle özel şeyler konuşacağız." Bakındı. Sesler giderek yaklaşıyordu ona eşlik eden adımlarda. 

"Sizin karargahın kurulduğu yere yakın Senar tepesine saat on bir otuz da gel."

"Sana nereden inanacağım, yalan söylüyor olabilirsin." Bir yanı hâlâ korumacıydı. Tedbir almasını söylemeye devam ediyordu. Çabucak kanacak değildi. Silahı parmaklarının ucundaydı. Adamın arkadaşları müdahale ederse yaşama şansının çok olmadığı açıktı ancak mücadele etmeden ölemezdi. Silahtan nefret ediyordu ama en yakınında o vardı. Hem nefret ediyordu hem ona sığınıyordu. Sahi, insan nefret ettikleriyle iç içe yaşamaz mıydı? 

"Karşına birdenbire çıktığım için üzgünüm evlat. Bana inanmazsan hak veririm ancak inandığına pişman olmayacaksın. Şunu bil senin tarafındayım. Savaş istemiyorum. Bir olalım istiyorum." Seslerin olduğu yöne hareket almadan ekledi. Arthur o an adamın Mia'ya benzer bir yanını gördü. Gözleri. Gözleri Mia gibi bakıyordu kendisine. Anlamı farklıydı ama onun gibiydi. 

SATIRLARIMDAN BİR SEN GEÇTİWhere stories live. Discover now