5. Bölüm

121 6 0
                                    


Yılın en sevdiğim zamanları her zaman Noel zamanı olmuştur. Her yıl büyük annem beni buz pistine götürür ve saatlerce hiç sıkılmadan beni izlerdi. Patenler için çok yaşlı olduğunu söylese de bir gün onu ikna edeceğimi ve beraber kayabileceğimizi düşünürdüm. Şuan da onu tutabileceğime belki de güvenmiyordu ama büyüdüğümde güveneceğini sanıyordum. Yanımda daha uzun kalabilseydi belki de çok daha fazla anı biriktirebilecektik.

Büyük annemin gitmesinden sonra neredeyse üç ay geçmişti ve annem yavaş yavaş normal hayatına geri dönüyor gibi görünüyordu. Artık gözlerini daha nadir kızarmış görüyordum ve ara sıra gülümsüyordu. Babam kendi ailesini çok küçük yaşta kaybettiği için bu konudan pek fazla bahsetmezdi. Belki de üzerinden uzun bir zaman geçtiği için eskisi kadar üzülmediğini düşünüyordum. Annemin de sadece biraz zamana ihtiyacı vardı. Tekrardan eski işine dönme konusunu ertelemiş gibi görünüyordu. Brice'ın bu konuda ne düşündüğünü bilmiyordum. Yanımda daha önce hiç ağlamamıştı. Yüzü gülmüyordu ama bu normal hali miydi yoksa içten içe büyük anneme üzülüyor muydu, emin değildim. Bana gelirsek, büyük annemi çok özlüyordum. Anneme hiçbir zaman odamı değiştirmek istediğimi itiraf edemesem de odamda uyurken çok korkuyordum. Gözlerimi açtığımda onu karşımda görmek farkında olmasam da kendimi güvende hissettiriyormuş. Bunu o gittikten sonra duvara yansıyan gölgelerden korktuğumda anlamıştım. Bütün korkularıma rağmen hiç sesimi çıkarmadan uyumaya çalıştığım her geceyi bir şekilde sabaha çevirmeyi başarabilmiştim. Belki de büyüyordum. Yine de ben büyürken yanımda olmasını çok isterdim.

Bazen, gece uyumadan önce artık onun olmadığı gerçeğiyle yüzleşip ağlıyordum. Son zamanlarda daha az ağlıyordum. Annem gibiydim ama ondan daha az belli ediyordum. Sonuçta annesini kaybeden ben değildim, üzülmek ve ağlamak annemin hakkıydı. Onu daha fazla üzmemek için üzülmüyormuş gibi yapmaya devam edecektim.

Her zaman olmasa da bazen yılın bu zamanlarında bütün etraf karlarla kaplı olurdu. Babam böyle şeyleri gereksiz bulsa da annem evi Noel için süslemeyi severdi. Okuldan eve dönerken ışıklarla süslenmiş bahçeleri izlemeyi çok seviyordum. Bütün şehir bir masal ülkesine dönüşüyormuş gibi gelirdi. Işıklı bahçelerin arasında yürürken kendimi o masalın kahramanı gibi hissederdim.

Bu yıl her anlamda kötü bir yıldı. İlk defa âşık olmuş, ilk defa âşık olduğum adam tarafından kırılmıştım, büyük annem ölmüştü ve ben yalnız kalmıştım. Yataktan kalkıp hızlıca pencereden baktığımda, güneş benimle alay etmek ister gibi bütün ışıklarını yeryüzüne bırakmıştı. Kar yağmadığında masal gerçekleşmiyordu. İnsanların bu dünyada değilmiş gibi hissedebileceği tek bir gün için etrafın beyaza boyanmasına ihtiyacı vardı.

Ayaklarımı sürükleyerek önce banyoya ardından alt kata geçtim. Annem çoktan uyanmış ve Noel ağacını süslemişti. Her yıl olduğu gibi bu yıl da babam Noel günü çalışıyordu ve Brice ortalarda görünmüyordu. Geçen hafta okulda Noel zamanlarından bahsederken, herkesin ağacı ailesiyle beraber süslediğini dinlemiştim. Bizde her zaman annem tek başına yapardı çünkü Brice bu konuda hiç istekli değilken, benim yapamayacağımı düşünürdü. "Seninle yaparsak bütün Noel'i bir ağacı süslemeye çalışarak geçiririz."

Noel ağacının altındaki hediyelerin bir tane eksik olmasına bir süre baktım. Bazı insanların artık olmadığı hiç beklemediğimiz anda karşımıza çıkabiliyordu. Mutfağa geçip sessizce oturdum. Annem koltukta uzanıyordu ve gözleri kapalıydı. Saat kaçta uyandığını ya da bütün gece uyuyup uyamadığını bilmiyordum. Bazı sabahlar onu koltukta uyurken bulmaya alışmıştım. Televizyonun sesiyle onu uyandırmak istemiyordum ama tek başıma canım çok sıkılmıştı. Elime başımı yaslayıp bir süre uyanmasını bekledim. Beklemelerim bir sonuç vermeyince parmak uçlarımda odama çıktım. Her sabahtan bir tanesiymiş gibi hissediyordum. Süslenmiş bir ağaç bir şey değiştirmiyordu.

Sevgili EmilyWhere stories live. Discover now