21. Bölüm

62 5 3
                                    


Üzerindeki kahverengi kadife pantolona ve beyaz boğazlı kazağına baktım. Gözlerime öyle güzel ve küçük görünüyordu ki o zamanlar neden kendime bu kadar acımasız davrandığımı anlamıyordum.

- Sen gerçek değilsin.

Gözlerim dolu dolu ona baktığımda başımı salladım. Böyle bir anın yaşanması mümkün olamazdı. Çok fazla içiyordum ve artık hayal görmeye başlıyordum. Belki de artık buna bir son vermem gerektiğini gösteriyordu hayat bana. İnsanlar çok fazla hayal görürdü ve bu hayallerde bazen tanıdığı insanlar bazen de hiç tanımadıkları insanlar olurdu. Kendi çocukluğunu karşısında gören biriyle ilgili daha önce hiç hikâye dinlememiştim.

- Ama olanlar gerçek, öyle değil mi? Açıkçası bir gün Merlin'i öpebileceğini tahmin etmiyordum.

Anlamlandıramadığım bir ifadeyle Emily'e doğru baktım. Gerçekten sesini duyabiliyordum. Gözlerimi sıkıca kapatıp birkaç saniye bekledim. Aklımı kaçırıyor olabilir miydim? Başucumda tamamı dolu olan kadehi hızlı hızlı içmeye başladım. Kadeh bitene kadar gözlerimi açmayacaktım. Kaç dakika geçtiğini bilmiyordum. Yavaşça gözlerimi açtığımda hala karşımda duruyordu.

- Bu nasıl mümkün olabiliyor? Sen, gerçekten buradasın.

- Her şeyi mahvetmeni daha fazla izlemek istemedim. Kurduğumuz bütün hayalleri, gerçekleşmelerine bu kadar yakın bir zamanda nasıl yıkabiliyorsun?

- Hayallerimizi yıkan ben değilim. Bunu nasıl göremezsin?

Sinirlendiğimi hissettiğimde başımı tekrardan duvara doğru çevirdim. Bir hayalle kavga ediyor olamazdım. Saçma bir hayalin beni sinirlendirmesine izin vermeyecektim. Yarın, bugün olanların hiçbirini hatırlamayacaktım nasıl olsa. Başımın biraz daha döndüğünü hissetmeye başladığımda yavaşça oturduğum yerden kalktım. Kapının olduğu tarafa bakmamaya çalışıyordum ama orada olduğunu görebiliyordum.

- Gözlerini kaçırsan da burada olduğumu biliyorsun.

Küçük adımlarıyla bana doğru yaklaştığını hissettiğimde yatağıma uzanıp gözlerimi sıkıca kapattım. Biraz korkuyordum ama onun kim olduğunu biliyordum. O, bendim. Kendime zarar verebilir miydim? Yanımda duran yastığa sıkıca sarıldım. Dizlerimi karnıma doğru çekip yana doğru uzandım. İçimden uyumak için dua ettiğimi hatırlıyordum. Gözlerimi tekrardan açtığımda gün aydınlanmış ve küçük Emily çoktan gitmişti.

Yatağımdan doğrulduğumda başıma saplanan ağrıyla gözlerimi tekrardan kapattım. Kendimi yastığa bırakıp dün gece olanları düşünmeye başlamıştım. Biraz daha az içmem gerektiğinden artık neredeyse emindim. Hayaller gören tuhaf insanlara dönüşmek istemiyordum.

Ağrı kesici almak ve bir an önce su içmek için yataktan yavaşça kalktım. Masanın üzerinde solgun görünen çilekleri tezgâhın üzerine bıraktım. Normal bir günde içmediğim kadar suyu tek seferde içtiğimde midemin biraz bulanmaya başladığını hissettim. Hızlıca ağrı kesici alıp yatağıma tekrardan dönerken koltuğun üzerinde duran telefonumu da almıştım.

Telefonun ekranında üç yeni mesaj olduğunu gördüğümde hiç düşünmeden mesajların üzerine dokundum. Merlin'den geldiklerini gördüğümde bir önceki konuşmamızda hızlıca gözlerimin önüne gelmişti. Kalbimin tekrardan kırıldığını hissederken, daha fazla duymak istemeyeceğim cümleler göreceğim için göğsümün sıkıştığını da hissetmeye başlamıştım.

- Benden ne duymak istiyorsun, Emily?

- Emily, bana cevap verir misin lütfen?

- Benden ne duymak istiyordun?

Sevgili EmilyWhere stories live. Discover now