27. Bölüm

39 4 1
                                    

Kesinlikle berbat bir sabahtı. Ağrıyan boynumu elimde tuttuğum kahve bardağını dökmemeye çalışarak biraz masajla daha iyi bir hale sokmaya çalışıyordum ama masaj diye düşündüğüm şeyin elimle ağrıyan yere bastırmak olduğunu düşünürsek hiçbir işe yaramıyordu. Sabah onlarca çalan alarmı erteleyerek güne başlamıştım ve o kadar hızlı evden çıkmıştım ki neler giydiğimi taksiden inerken fark etmiştim. Kesinlikle iyi göründüğüm söylenemezdi. Koltukta uyuya kalmayı bir an önce bırakmam gerekiyordu. Ofise geldiğimde herkesin çok fazla meşgul olduğunu fark ettiğimde daha az kişinin beni görebileceğini düşünerek bunun iyi olduğunu varsaymıştım. Projenin bugün sunulacağı konusu tamamen aklımdan çıkmıştı. Odama geçtiğimde kahvemi ve çantamı masanın üzerine bıraktım. Üzerimdeki hırkayı çıkarırken bilgisayarımın açılmasını bekledim. Cevaplamadığım çok fazla e posta birikmişti ve onlara hızlıca göz gezdirirken Cuma günü sadece bana gönderilen bir e posta olduğunu fark ettim. Çıkmadan önce maillerime baktığımı düşünüyordum ama gözden kaçırmış olmalıydım. Hızlıca okuduğumda benim yeni otel projesinden çıkarıldığımın yazdığını gördüm. Yanlış anlayabileceğimi düşündüğüm için tekrar tekrar okudum ama hayır, yanlış okumamıştım. Bu tam olarak ne anlama geliyordu? Herkes proje için uğraşırken, ben ne yapacaktım? Bir mimar olarak fotokopi çekeceğimi ve evrak getirip götüreceğimi düşünmüyorlardı, öyle değil mi? Sandalyeden kalkıp doğruca odamdan çıktım. Koridorun sonuna doğru yürürken öfkeden etrafımdaki insanları bile göremiyordum. Ellerimi göğsümde birleştirmiş defalarca çağırdığım asansörün gelmesini beklerken ayağımla yeri dövmeye başlamıştım. Bunu ne hakla yapabilirlerdi? Proje sorumlusu Owen'ın odası bizim aksimize üst kattaydı ve baş mimar olduğu günden itibaren ondan nefret ediyordum. Bir projeyi şirket için kabul ettirdi, diye her istediğini her pozisyona getiremezdi. Sertçe kapısına vurup, cevap vermesini beklemeden odasına girdim. Kapıların açık olması kuralı sadece onun için geçerli değildi. Masasında oturuyordu ve önünde açık duran kâğıtlara gömülmüş gibi görünüyordu. Bu hareketimi beklemiyor olacak ki sorgulayan bir ifadeyle sadece yüzüme bakmakla yetinmişti.

- Bana gönderdiğin mail de ne demek oluyor?

- Biz sadece, düşünmüştük ki...

- Ne düşünmüştünüz?

- Bak Emily, son zamanlarda ofiste o kadar da verimli olamadığının sende farkındasın. Seni anlıyorum, elbette seni anlıyorum. Bir yakınını kaybetmek kolay atlatılabilecek bir durum değil. Sonrasında hasta oldun ve toparlanmaya çalıştığının farkındayız. Bu süreçte sana büyük sorumluluklar yüklemenin doğru olmadığını düşündük, hepsi bu. Biraz izne çıkmak istersin ve döndüğünde daha iyi hissedersen daha büyük bir görev alarak daha faydalı olabileceğini düşünüyoruz.

- Sürekli bahsettiğin siz, kimsiniz?

- Bu kararı tek başıma alamayacağımı biliyorsun, değil mi?

Yaklaşık yarım saat sonra elimde bilgisayar çantam ve muhtemelen izinli olduğum günlerde kuruyacağını düşündüğüm küçük saksı çiçeğimle ofisin önünde taksi bekliyordum. Sabırsızca ve öfkeyle ayağımla yeri döverken beklemekten yorulup kolumla tuttuğum saksıyı yere bıraktım. Beklediğim zaman basit bir taksi bile bulamadığım bu hayattan belki de çok fazla şey istiyordum. Öfkeden ve birazda söyleyemediğim bütün o cümlelerden gözlerimden yaşlar akarken yoldan geçen insanların fark etmemesi için hızlıca yanaklarımı sildim. Geçen saniyeler bana dakikalar gibi hissettirirken sonunda pes etmiştim. Yere bıraktığım saksıyı aldığımda diğer yanımda Emily'nin belirdiğini gördüm. Burada olmasına hiç tepki vermeden hızlı adımlarla yürümeye başladım. Attığım her adımda elimdeki çiçek ve bilgisayar çantası ağırlaşmaya devam ediyordu. Yolda mutlaka bir taksiye rastlayacağımdan emindim. Emily ile birlikte öfkeyle attığımız her adımın sonunda nefesim neredeyse kesilmek üzereyken evimin önüne gelmiştim. Anahtarımı almak için saksıyı yere bıraktığımda yanımdan iki tane boş taksi arka arkaya geçti. Durup onların sokağın köşesinden dönüşünü izledim. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Başımı gökyüzüne çevirdim.

Sevgili EmilyWhere stories live. Discover now