12. Bölüm

102 6 0
                                    


- Sen burada ne yapıyorsun?

- Sen burada ne yapıyorsun?

- Ben artık burada okuyorum.

Galvin elindeki kitabı bana doğru kaldırdı. Etrafıma bakıp tekrardan gözlerimi Galvin'in gözlerine çevirdim. Karşısındaki boş sandalyeye oturdum.

- Sende mi?

- Emily, senin aksine ben senin burada olduğunu biliyordum.

- Bunu nasıl bilebilirsin ki?

- Sen ve Jane okulda gerçekten birbirinizden başka kimseyle ilgilenmiyor muydunuz?

Anlamlandıramadığım bir ifadeyle Galvin'e bakmaya devam ettim. Ne söylemek istediği konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu. Sonunda pes edip elindeki kitabı masanın üzerine bıraktı. İstemeden gözüm masanın üzerindeki kitaba kaydığında Donna Tartt okuduğunu fark ettim. Daha önce hiçbir kitabını okumamıştım ve kitaplarla ilgileniyor olsam da şuan bunun hiç sırası değildi.

- Okul panosunda herkesin hangi üniversiteye kayıt yaptırdığı ile ilgili bir liste vardı.

- Nerede, nasıl bir listeden bahsediyorsun?

- Emily, hangi üniversitelerden kabul aldığını bile biliyorum. Okullar iyi üniversiteler giden öğrencileriyle elbette gurur duyar ve bunu diğer öğrencilere örnek olması için okuldaki bütün koridorlara asarlar. Dört yıl boyunca o listelerden hiçbirine denk gelmedin mi? Üstelik her sene büyük bir özenle o listeleri değiştiriyorlardı.

Açıklamasına rağmen Galvin'in söylediklerinden hiçbir şey anlamamıştım. Elbette, okul koridorlarındaki afişleri takip etmiyordum. Üstelik kimin nerede okuduğu konusuyla ilgilenmiyor olmam bu kadar tuhaf mıydı? Omuzlarımı indirip sandalyede arkama doğru yaslandım. Kollarımı göğsümün üzerinde birleştirdim.

Lise boyunca Jane, Galvin'in benden hoşlandığını söyleyip durmuştu. Galvin'le ya da onun arkadaş grubundan kimseyle konuşmuyordum. Bu kasıtlı yaptığım bir durum değildi. Jane vardı ve ikimiz gayet iyi idare edebiliyorduk. Farklı arkadaşlara ihtiyaç duymamıştım. Kalabalık arkadaş gruplarını sevmiyordum ve Galvin her zaman her yere okul gezisine çıkan öğrenciler kadar kalabalık giderdi. İlgimi çekmemiş olması bakıldığı zaman oldukça normaldi. Ona baktığımı ya da konuştuğumu hatırlamıyordum. Bazen Jane söylediğinde onun olduğu tarafa baktığım oluyordu. Gözlerini kaçırsa da bana doğru baktığını anlayabiliyordum ama hepsi bu kadardı. Bütün bir okulda karşıma çıkan kişinin Galvin olması haksızlıktı. Farklı kişilerde var mıydı, bilmiyordum. Geçmişe ait, eskiden tanıdığım kim varsa onları görmek istemiyordum.

- Ne zaman geldin?

- Bu sabah geldim.

Raflardan aldığım kitabı önüme açtığımda Galvin'in lisede hissettiğim bakışlarını hala üzerimde hissediyordum. Başımı kaldırıp ona baktığımda göz göze gelmiştik. Aramızda tuhaf bir sessizlik oluşmuştu. Neden bana doğru baktığını anlamıyordum.

- İletişim kurabilmemiz için senin de bana soru sorman gerekiyor.

Afallamış bir şekilde ona baktım. Onunla sohbet etmek için masasına oturmamıştım. Üstelik bu masa herkesindi, öyle değil mi? Kitabın arasına elimi koyup kapattım. Doğrudan gözlerinin içine baktığımda, yüzümde memnun olmayan o ifadeyi gördüğünden emindim.

- Sen ne zaman geldin?

- Neredeyse bir hafta oluyor.

- Neden erkenden gelmek istedin?

Sevgili EmilyМесто, где живут истории. Откройте их для себя