18. Bölüm

63 6 0
                                    


Merlin hızlıca arkasına döndüğünde gördüğü boşluk karşısında rahatlamış bir şekilde bana doğru baktı.

- Korkuttun beni, biri var sandım.

Yüzümdeki gülümsemeyle ona doğru baktım. Bana doğru yaklaşıp ellerini tekrardan belime doladı. Gözlerimi kapattım kendimi tamamen onun kollarına bıraktım. Yüzüme çarpan nefesini hissedebiliyordum. Ellerimi kollarında gezdirdim. Başımı çenesine doğru yasladığımda, başıma küçük onlarca öpücük kondurdu. Gülümsemem bütün yüzüme yayılırken o an zamanı durdurmak istedim. Zamanı durdurmak istediğim nadir anlardan bir tanesiydi. Elini çenemden tutup başımı kendine doğru kaldırdığında, gözlerim yine gözleriyle buluştu. Yüzünde gülümsemesiyle bana doğru bakıyordu. Gözlerimi kapatıp kendimi dudaklarına tekrar bırakmadan bir anlığına boynunun arkasına doğru baktım. Hiçbir şey yoktu. Belki de bir anlığına bir hayal görmüştüm. Belki de ben, küçük Emily'nin hayalini gerçekleştirmiştim ve bu bir teşekkürdü.

Dudaklarını araladığında tekrardan dudaklarım ait olduğu yeri buldu. Elini belimden çekip yavaşça karnımın üzerinden göğsüme doğru çektiğinde kalbimin hızlandığını ve bütün bedenimin titremeye başladığını hissetmiştim. Kendine doğru beni biraz daha çekmeye başladığında bir anda durdu.

- Biraz daha yanında kalırsam duramamaktan korkuyorum.

- Durmanı istemiyorum.

- Durmak istemiyorum ama çok yanlış bir zaman Emily.

Sessizce başımı salladım. Birbirimizden bir adım uzaklaştığımızda ikimizde aynı anda derin bir nefes aldık. Burada, şuanda böyle bir halde olmamızın doğru olmadığını biliyorduk. Sandalyeye oturduğumuzda birbirimize baktık.

- Bence artık bahçeye çıkabiliriz.

Merlin'e gülümseyip sandalyeden kalktım. Tezgâhın üzerindeki kahveyi bardağa koydum. Bardaklardan bir tanesini Merlin'e uzattığımda bardağı alırken yanağıma küçük bir öpücük kondurdu. Yüzümdeki gülümsemeyle arkasından bahçeye doğru yürüdüm. Birbirimizi böylesine öpmek ve buna alışmak dünyanın en güzel hissi olabilirdi. Onu özgürce öpebilmek benim hayalimdi.

Bahçeye çıktığımızda gün yavaş yavaş aydınlanmaya başlamıştı. Sessizce ellerimin arasında tuttuğum kahveyi içip, serin havayı içime çektim. Birbirimize dönüp baktığımızda ikimizin de yüzünde muzip bir gülümseme vardı.

- Çok yanlış bir zamanlama.

- Biliyorum.

Ona sormak istediğim onlarca sorum vardı. Hiç beni düşünmüş müydü? Bir anlığına da olsa, beni daha önce sevmiş miydi? Hakkımda ne düşünüyordu, beni merak ediyor muydu? Hayatında biri gerçekten yok muydu, bu gece yanıma geldiğinde bu olanları tahmin edebiliyor muydu? Neden bu adımı atmıştı bana, neden daha önce atmamıştı? Daha önce beni onlarca kez görmüştü, neden o an değildi? Ben, onun kalbinin kapısında yıllarca beklemiştim. Beni neden bu kadar bekletmişti, neden onca zaman beklemişti? Aklımdan hızlıca geçen onlarca zamanı ve soruları düşünürken elimdeki kahve bardağına bakıp duruyordum. Hiç değilse bir tanesine cevap vermesini istiyordum.

- Ne olduğunu merak ediyorum ya da nasıl olduğunu mu demeliyim, bilmiyorum. Neden bana o adımı attın, yanıma geldiğinde beni öpmek bir anlığına da olsa aklından geçmiş miydi?

- Sana sarıldım, sana sarılana kadar aklımdan geçmiyordu.

- Sarıldığında ne oldu, peki? Bir insana sarılmak, onu öpmeyi istemek için yeterli gibi görünmüyor.

Sevgili EmilyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin