11. Bölüm

110 7 0
                                    


Kapalı kapıya baktığımda gözlerim yavaşça odanın içerisinde gezindi. Hayal ettiğim yaşamın içerisinde, tek başımaydım. Şimdi ne olacaktı? Koridordan insanların seslerini duyabiliyordum ama aralarına kolayca karışacak biri değildim. Kendime, kendi içimde bir dünya yaratacaktım. Dünyamın tamamen değiştiğini biliyordum ama ben, bendim işte.

Koltuktan kalkıp pencereden baktım. Bir kez daha odaya ayakta öylece dururken baktım. Henüz saat çok erkendi ve ne yapacağım konusunda bir fikrim yoktu. Odama geçip kapıda durdum. Karşısında farklı bir yatağın olmadığı bir evde uyumamıştım hiç. Büyük annem olmasa da yatağının hala odamda olması bana iyi hissettiriyordu. Yatağın üzerine ve yere bırakılan birkaç kutuya baktım. Odaya tamamen yerleşme işini halletsem iyi olacaktı.

Bütün hayatımı- yani neredeyse on sekiz yılımı- toplamda üç kutuya ve bir bavula sığdırabilmiştim. Her şeyimi toplayıp buraya gelmiştim ama şimdi bomboş odada bakınca, hiçbir şeyimin olmadığının farkına varıyordum. Önce bavulumu yatağın üzerine açtım. İçerisinden temiz çarşafları, yastık kılıflarını ve birkaç tane havluyu çıkardım. Önce her şeyi yatağın üzerine koymayı planlamıştım. Bavulum aslında oldukça büyüktü ama sadece yastık kılıflarını değil, kendi yastığımı da getirmek istediğim için son olarak yastığı da çıkardığımda bavul tamamen boşalmıştı. Boş bavulu içerisine yatağın üzerine konulan yastığı içine koyarak, kıyafet dolabının üzerine parmak uçlarımda bıraktım. Bazen salonda uyuya kaldığım ya da küçükken annemin yanında uyuya kaldığım zamanlar olmuştu. Her zaman birkaç saatin ardından uykumdan uyanır ve bütün suçu yüklediğim yastıklar yüzünden uykuya tekrardan dalamazdım. Bu yüzden kendi yastığım dışında hiçbir yastığın bana güzel bir uyku sunacağını düşünmüyordum.

Sırayla kutuları yatağın üzerine çıkardım. Kutulardan iki tanesinde kıyafetlerim vardı. Çok fazla kıyafetim olmadığı için onları dolaba kaldırmak beklediğimden çok daha kısa sürmüştü. İkinci kutuyu da tamamen bitirmek üzereyken, kutunun en altına – muhtemelen annemin koyduğu çünkü o kazağı asla yanıma almak istemediğimden son derece emindim- Jane ile aldığımız siyah kazağı gördüm. Kazağı elime alıp yatağın üzerine oturdum.

Eskiden kendi odamda, tanıdığım ya da görmeye alışkın olduğum insanların olduğu okula giderken, Jane ile konuşurken ya da kitap okurken kendi düzenimin içerisinde çok fazla kendime uğraşacak işler bulabiliyordum. Tedirgin olacağım ya da bilmediğim hiçbir ortamda bulunmuyordum. Jane dışında kimseyle konuşmuyordum ve bu güvenli alanda Merlin'i düşünmemek çok daha kolay geliyordu. Şimdi, tanımadığım insanların arasında zihnimin tanıdığı ve güvenli gördüğü hayale sığınmasından dolayı kızgın olamıyordum. Merlin'i düşünmek bana çok daha iyi geliyordu. Birine karşı içinizde bir sevginin olmasının kötü bir yanı yoktu. Aksine o sevgi sizi yalnız olduğunuz hissinden biraz da olsa kurtarıyordu.

Merlin'i çok özlemiştim. Onu görmeyi çok istiyordum. Eskiden, ailesini görmeye geldiğinde karşılaşma ihtimalimizin olduğu sokaklara sahiptim. Şimdi ise bambaşka bir şehirde, ondan çok daha uzaktaydım. Bir okul bahçesinde, farklı bir şehrin parkında ya da karşıdan karşıya geçerken mesela, rastlaşmayacağımızı biliyordum. Hayatım, bir film sahnesi değildi ve ben bütün bunları yaşayacak kadar şanslı olanlardan değildim.

Kazağı, diğer kıyafetlerin yanına bıraktım. Son kutunun tamamı daha önce okumadığım ya da tekrar tekrar okuduğum kitapların olduğu kutuydu. Çalışma masasının yanına kitaplarımı bıraktım. Belki ileride bu odaya bir kitaplık alabilirdim. Yalnız olduğumu düşünürsek bu kitaplar beni çok uzun zaman oyalayamayacaktı ve yeni kitaplar aldıkça da odamda yer kalmayacaktı.

Boş kutuları üst üste koyup odadan çıktığımda koridor hala kalabalıktı. Kimseyle göz göze gelmemeye dikkat ederek kutuları binanın dışarısına çıkardım. Hala yeni öğrenciler gelmeye devam ediyordu ve birkaç adım ileride duran aynı öğrenci temsilcisi olan kızı görebiliyordum. Odamdan dışarıda olmak bana iyi hissettirmemişti. Kutuları bırakır bırakmaz hızlı adımlarla odama tekrardan döndüm. Yatağın üzerindeki çarşafı serdim ve odama baktığımda biraz daha bana aitmiş gibi hissettirmeye başlamıştı. Salona bıraktığım sırt çantamı alıp odama geri geldim. İçindeki bilgisayarı ve kulaklığı çıkarıp çalışma masasının üzerine bıraktım. Duvarlar krem rengi gibiydi ve bu hali fazla boş görünüyordu. İlerleyen zamanlarda belki birkaç tablo ya da poster alabilirim, diye düşündüm. Her yeni eşya eklendiğinde çok daha fazla yuva gibi hissettireceğine emindim. Eski tip desenleri olan bir kilimde alabilirdim. Böylece oldukça havalı bir odaya dönüşebilirdi. Bütün vaktimi, hayatım belki de tamamen değişecek olsa bile odamda geçireceğimi biliyordum. O yüzden bütün hayallerim, bütün vaktimi geçireceğim bu oda içindi.

Sevgili EmilyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin