8. Bölüm

131 6 3
                                    

- Senin tanıdığın bir arkadaşı var mı peki, hala burada yaşamaya devam eden?

Merlin'in hayatı hakkında aslında ne kadar az şey bildiğimi Jane'in benden cevap bekleyen bakışları karşısında fark etmiştim. Merlin'in, Brice dışında bildiğim hiç arkadaşı yoktu. Ailesini tanıyordum, okulunu biliyordum ama hepsi bu kadardı. En sevdiği rengi, filmi, şarkıyı bilmiyordum. Neleri yapmaktan hoşlanırdı, sevmediği neler vardı... Hiçbirini bilmiyordum. Önümdeki yemeğe bakıp, omuz silktim. "Bilmiyorum"

- Seni ya da Brice'ı görmeye geleceğinden emin miyiz, peki?

Jane, önündeki yemeği masanın kenarına bıraktı. Ellerini masanın ortasında ciddi bir şey söyleyecek gibi birleştirdi. Onun bu tavrı karşısında oturuşumu dikleştirdim. Bir planı var gibi görünüyordu ama ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu.

- Emin değilim.

- Pekâlâ, o zaman şöyle yapalım. Okuldan sonra seninle biraz mağazaları gezelim. Sana görünce kayıtsız kalamayacağı kadar güzel kıyafetler alalım. Seni gördüğünde gerçekten beğenmesini sağlayalım.

Planın bu olduğunu duyduğumda tekrardan omuzlarım düşmüştü. Bunun yerine bir dua önermesi ya da evrene enerji göndermek gibi bir öneri çok daha etkili olurdu, diye düşündüm.

- Beni beğenmesi için çaba harcamama gerek yok Jane, beni beğenmiyor. Değişmesi gereken ben değilim, onun bana karşı duyguları.

Jane, masanın üzerinden elini elimin üzerine koydu. Bakışları şefkatliydi, bunu hissedebiliyordum. Sesini oldukça yumuşak bir tonda duyuyordum.

- Emily, seni en son gördüğünde henüz çok küçüktün. Seni beğenmiyor olması tamamen yapması gereken o olduğu için verdiği bir tepki sadece. Sağlıklı olan seni o yaşında beğenmiyor olmasıydı. Şimdi her şey değişti.

Hayır, dedim kendimden emin bir şekilde.

- Hiçbir şeyin değiştiği yok.

Elimi, Jane'in elinin altından çekip göğsümde birleştirdim. Normalde bu kadar huysuz biri değildim ama bu kadar çaresiz olmak canımı sıkıyordu. Merlin'i seviyordum ve sevgim o kadar hiçbir işe yaramıyordu ki...

- Hemen pes etme Emily. Sen bir şeylerin olması için yıllarca beklemişsin! Hemen bırakamazsın. O kadar beklemişken pes edemezsin.

- Pes etmiyorum. Sadece...

- Sadece, ne?

Derin bir nefes aldım. Hissettiğim duyguları belki de ilk defa dile getiremiyordum, kelimelerle ifade edemiyordum. Pes etmemiştim, onu belki de hayatımın sonuna kadar seveceğimi biliyordum.

- Sadece, yoruldum.

Bu kez Jane, pes etmiş gibi masadan biraz geri çekilmişti. Üstüme gelmemeye karar verdiğini düşündüğüm için konuyu farklı kişilerden, derslerden açmaya çalıştı. Bakışlarında ve sesinde aynı şefkati hissetmeye devam ediyordum. Öğle arasından sonra girmemiz gereken üç dersimiz daha vardı. Masadan kalkarken, bana söylediklerini düşünmem konusunda son bir öneride bulunduğunda sadece başımı sallamakla yetinmiştim. Bunun bir saçmalık olduğunu bilsem de bütün ders boyunca bu ihtimal zihnimde dönüp durmuştu.

Yıllar önce gittiğimiz futbol müsabakasında dönüp baktığı kızları hala hatırlıyordum. Renkli çoraplarını, kısa kazaklarını ve kareli eteklerini de hatırlıyordum. Derste, durup üzerimdeki kıyafetlere baktım. Siyah Jean üzerine koyu lacivert kazağımla duruyordum. Ayağımdaki postalların birçok benzerlerini çevremdeki erkeklerde giyiyordu. Saçımı öylesine başımın üstünden toplamıştım ve düşündüğümde o gün, orada gördüğüm kızlardan çok farklıydım. Belki de Jane haklıydı. Belki de sadece beni görmesini sağlamalıydım. Beni tanıyınca, benimle daha çok vakit geçirirse, belki beni severdi. Sonrasında çabalamama gerek kalmazdı.

Sevgili EmilyWhere stories live. Discover now