ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 🖤

245 81 261
                                    


AHSEN


Yaşlı Kızılderili reisi ve torunu kulübelerinin önünde oturmuşlar ve her zaman ki gibi biraz ötede birbirleriyle kavga edip duran iki kurt köpeğini izlemeye başlamışlar. On iki yaşındaki çocuk kendini bildiğinden bu yana o köpekler dedesinin kulübesi önünde hep boğuşup kavga edermiş. Köpeklerden biri beyaz, öteki siyahmış. Çocuk, kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüp, dedesinin neden ikinci köpeğe gerek duyduğunu ve renklerinin neden siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyormuş. Ve bir gün en sonunda bunu dedesine sormuş. Yaşlı reis torununun bu yöndeki sorusuna karşı gülümseyerek cevap vermiş.


"Evlat onlar benim için iyilik ile kötülüğün simgesidir ve aynen bu köpekler gibi, iyilik ve kötülük de içimizde sürekli bir savaş içindedir. Onları seyrettikçe hep bunu düşünürüm ve unutmamak için de onları sürekli yanımda tutarım."


Çocuk, yaşlı reisin sözlerinin sonunda tekrar konuşmuş.


"Onların arasında bir savaş varsa kazananı, kaybedeni de olmalı." demiş ve kısa bir an susup köpeklere baktıktan sonra yeni bir soru sormuş "Dede, sence savaşı hangisi kazanıyor ?."


Reis şu yanıtı vermiş "Ben hangisini daha çok beslersem, savaşı o kazanır"



Annem geceleri ben uyumadan hemen önce, sürekli bu kızıl derili hikayesini anlatırdı. Köpek yerine çoğu zaman kurt derdi ve hikaye bitiğinde ise beyaz kurdu daha çok besleyip siyah kurdu aç bırakmamı söylerdi.



Küçükken dinleye bildiğim tek hikaye buydu. Toz pembe bir hikaye değildi ve bu hikayeyi dinlerken hep sevmek ile nefret etmek arasında kalıyordum. Sevdiğim şey konu hep aynı olsa da annemin bana bir hikaye anlatmasıydı, nefret etiğim şey ise annem her siyah kurt değişinde, yüzünü buruşturup nefretini gözlerine yansıtmasıydı. O nefret ve iğrenti bakışını hayatım boyunca hiç unutamadım. Çünkü bu hikaye de kötülüğü temsil eden, zararlı ve vahşi siyah kurt bendim.


'Karanlığını aç bırak Ahsen. Onu öldür.'



Annem geç kalmıştı. Elime önce kanlı bir bıçak verip, bıçağı ve üzerinde ki kanı sevdirdiler. Bana karanlığın annesi dediler. Sonra bir gün annem bir kızı olduğunu hatırlayıp, karşıma çıktı ve bana elimde tutuğum bıçağı sevmemem gerektiğini söyledi ve sevmek ile sevmemek arasında kaldığım bu boktan hikayeyi bana anlatarak karanlığımı yok etmemi, beyaz kurdu daha çok beslememi istedi.



Anneme 'Karanlığın annesi olacak kadar karanlığa batarken sen neredeydin?.' diyemedim. Çünkü o sıralarda babam yüzünden delirdiğini kendi gözlerimle görmüştüm. Ayrıca karanlığı da seviyordum ve bu yüzden karanlığın içinde olmayı sorun etmiyordum.



Ancak, annemi daha çok seviyordum ve bu yüzden geç kalsa da benden isteği şeyi kabul ettim ve onun için çiçekleri koparmak yerine koklamayı ve sulamayı öğrendim. Psikopat canavar zihnime rağmen beyaz kurdu yarattım ve besledim. Hatta annem için doğama karşı gelerek siyah kurdu aç bırakarak yok etmeye bile çalıştım, ama ben siyah kurdu babama ve kendime rağmen ne kadar aç bırakırsam bırakayım o inatla yaşamaya devam etti.

ANLAŞMA 🖤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin