"Offf." Duyduğum sesle yanımda yürüyen çocuğu döndüğümde elindeki kitaba baktığını gördüm.
"Noldu?" Ege başını bana çevirip hoşnutsuz olduğu belli olan yüzünü omzuma yaslayıp kollarını da etrafımdan geçirip bana sarılırken tüm yükünü bana vermişti. Hem yürüyüp hem onun yükünü taşımak zor olsa da sesimi çıkarmayıp onu dinledim.
"Yanlışlıkla mükemmel bı kitaba başladım. Keşke evde yanımda kahvemle ve arkada klasik müzik eşliğinde yatağımda uzanırken başlayıp bir çırpıda bitirseydim."
"Okulda olunca noluyo ki?" Kapalı yüzme havuzunun kapısına geldiğimizde benden ayrılıp kapıyı açtı ve o önden içeri girdi bile.
"Dersler, teneffüsler ve insanların sesiyle bütün dikkatimi kitaba veremiyorum. Böylece o kitaptaki herşeye de hakim olamıyorum. Mesela kitap bitmek üzere ve benim kafamda soru işaretleri kaldı bile."
Soyunma odasına doğru ilerlerken elindeki kitaba baktım. Bilinmeyen bir kadının mektubu
Kitap okurdum ama nadir diyebileceğimiz derecede okurdum. Fakat ege bütün hayatını kitaplara adamış gibi görünüyordu. Soyunma odasına girerken konuyu kapatmak için "Sağlık olsun o zaman." Dedim.
Benim dersim boştu. Havuzun boş olduğunu öğrenince ege de dersi asmıştı. Birlikte yüzüp biraz kafa dağıtacaktık. Fakat soyunma odasında gördüğümüz tipler sayesinde hiçbir halt dağıtamayacağımızdan emin olmuştum. Çünkü tam karşımda şortları ile havuza girmeye hazırlanan can ve Azat duruyordu.
"Üffffff." Ege bilerek içeri girerken hoşnut olmadığını belli eden bir ses çıkarmıştı. Bunun karşılığında Can'dan da alay dolu bir tıslama kazanmıştı.
Onları umursamamaya çalışıp karşıdaki dolabın yanına gittim ve çantamı bıraktım. Gözüm yanlışlıkla Azat'ın kaslı vücuduna takıldığında farkında olmadan bı süre vücudunu süzdüm. 18 yaşındaki bı gencin nasıl bu kadar kası olabilir ki diye düşündüm. Ta ki gözlerimi vücudundan yavaşça yukarı çıkarıp göz göze gelene kadar.
İşte o an o kadar utandım ki keşke dedim, keşke yer yarılsada içine girsem. Çünkü karşımda dudağının bı kenarı alayla yukarı kıvrılmış çocuk benim bu utancıma utanç katmaktan başka hiçbir işe yaramıyordu. Hızla önüme dönüp tişörtümü çıkardığımda arkadan Can'ın sesini duydum.
"Bitirdin mi kitabı?" Ege'nin rastgele ortadaki bankın üstüne koyduğu kitabı eline alıp Ege'ye doğru sallarken konuşmuştu.
"Sayılır. Az kaldı." Ege'de dolaba dönmüş Can'a önünü bile dönmeden konuşmuştu.
"Kadına kızgın mısın?"
"Tabi ki! Kim kızgın değil ki?"
"Ben ona kızmadım." Ege sonunda şortunu giyip önüne döndüğünde şimdi Can'la yüzyüze gelmişlerdi.
"Ne demek kızmadım. Bir adam için ölmeye değer miydi?"
"O aşk için öldü. O kimsesi kalmadığı için öldü."
"Ölüm hiçbir zaman bir çözüm değil. Ne oldu o ölünce çocuğu dirildi mı? Peki ya aşık olduğu adam? Onun arkasından o da mı intihar etti? Hayır. Sadece öldüğüyle kaldı işte."
"Aşk hakkında en ufak bir fikrin bile yok demi?" Can onun bu tavrına sinirlenmiş gibiydi.
"Uğruna ölünecek bir duygu olmadığına eminim en azından."
Can Ege'nin tavrıyla kafasını iki yana salladı ve odadan çıktı. Azatta onun hemen arkasından çıktığında Ege ile yalnız kalmıştık.
"Ne oldu az önce?" Şortumu ayağıma geçirirken şaşkınca sormuştum.