kırk iki

6.1K 386 78
                                        

Mert'den

"Kanka çıkışta birlikte çıkalım da alışveriş yapayım ya." Semihe kafamı sallayarak onay verdim.

"İyi olur kanka bende bir şeyler bakayım." Elimdeki badminton raketini Can'a doğru atıp "Gel benim yerime devam et." Dedim.

Bir bana birde karşımda benimle birlikte badminton oynayan Semih'e bakıp "Yok. Ben almayayım." Dedi. Onun bu hareketine kaşlarımı çatıp bende Semih'e döndüm.

"Hayırdır? Küs müsünüz?"

"Can'ın çocuklukları işte, boşver." Dediğinde Can kaşlarını çatıp "Çocuk mu?" Dedi.

"Yaptığın şeyin sorumluluğunu üstlenmeyenmiyorsan çocuksundur." Semih de sinirlenmiş gibiydi. Aralarında benim bilmediğim bir olay olmuş gibiydi.

"Hey hey sakin olun! Bakın ben sınıfa çıkıyorum sizde adam akıllı badminton oynuyorsunuz!" Can'ın yanına gidip onu semihe doğru ittim. Arkadaşımın küs olmasından hoşlanmıyordum.

Beden dersindeydik ve aşırı susadığım için sınıftan suyumu alıp gelecektim. Hocadan izin alıp spor salonundan çıktım ve direk sınıfıma doğru yöneldim. Gerçekten aşırı susamıştım.

Sınıfa geldiğimde koşa koşa çantama gittim ve suyu bulduğum gibi tek dikişte bitirdim. Allah kimseyi susuz bırakmasındı. Tam arkamı dönmüş sınıftan çıkacaktım ki kapıya yaslanmış kollarını birbirine bağlayarak beni izleyen Ertuğrul'u görünce yerimden sıçradım.

"Allah seni bildiği gibi yapsın emi!" Damağımı çekerken bir yandan da ona sövüyordum. Şerefsiz beni korkutmuştu.

"Korkunca içinden pazarcık çingenesi çıktı." Gülerek konuştuğunda elimdeki boş şu şişesini hırsla kafasına doğru attım. Tam vaktinde eğildiği için kurtulmuştu.

"Onu bunu boşver de ders vaktinde senin burada ne işin var?"

"Valla bizim kapının önünden geçerken seni gördüm. Birde baktım ki teksin." Konuşurken bir yandan da yanıma doğru geliyordu. Bir anda kolumu tutup beni arkadaki duvara yasladı. "Dedim ki hazır bunu tek buldum hemen köşeye çekmeliyim."

"Ne saçmalıyorsun sen?" Gerizekalı yakınıma yakınıma yaklaştığı için konuşurken bir anda sesim kısılmıştı.
Benim bu hâlimi görünce tekrar gülmeye başladı.

Gülerken kısılan gözlerini oymak istiyordum.

"Ayrıl o kızdan artık mert. Lütfen. Daha nasıl köpek olabilirim Allah aşkına! Bı havlamadığım kaldı."

Bu aralar gerçekten çok pişman gibiydi. Yanında bir tane bile kız görmüyordum. Hatta onu da geçin hiçbir şey yapmadan sürekli Ecrin'le beni izliyordu. Ne zaman Ecrin'e sarılsam bir anda sinirleniyor sonra da üzülüyordu.

Gerizekalı çocuk yola gelmiş gibiydi.

"Havla o zaman."

"Ne!"

"Havlarsan ayrılırım." Ecrinle gerçekten sevgili olmayıp sırf onu kıskandırmak için oyun oynadığımızı bilmese de olurdu.

"Saçmalama istersen." Sinirli gibi görünmeye çalışıyordu ama benden onay alırsa yapacak gibiydi. Ona omuz silktiğimde kararlı olduğumu anlayıp yelkenleri suya indirdi. Omuzları çökerken kısık sesle "hav" dedi. Gülmemek için kendimi zor tutarken "Ne? Duymadım." Dedim. Artık ufak ufak sinirlenirken kendine hakim olmaya çalışarak "Hav hav." Diye gür sesle havladı.

Artık kendimi tutamayıp bir kahkaha salıverdiğimde Ertuğrul gücenmiş gibi kollarını iki yanımdan çekip gitmeye meyillendi. Daha adım atamadan kolundan tutup onu kendime çevirdim ve dudaklarımı dudağına bastırdım.

Önce bir şaşırdıktan sonra hemen kendine gelip ellerini belime attı ve beni kucağına aldı. Dudaklarını dudağımdan ayırıken bana sıkı sıkı sarıldı.

"Bir insan daha önce hiç sarılmadığı birine sarılmayı özler mi? Ben özledim mert. Ben sana sarılmayı çok özledim. Yemin ederim ki itten pişman oldum. Ne yapacağımı şaşırdım."

"Yaaaaaa." Kafasını koynuma sokup ensesini öptüm. Şerefsizdi falan ama azıcık ucundan seviyordum galiba.

"Bı daha başkasına sarılma, başkasını öpme tamam mı?" Masum masum bana bakarken sorduğunda kafamı sallayıp bir kere de yanağından öptüm. Çok tatlıydı şerefsiz...

____________________________________

Mert'in Ertuğrul'u sürekli şerefsiz diye diye sevmesi>>>>>>>

ŞEYTAN DÖRTLÜ-GAYWhere stories live. Discover now