yirmi dört

6.9K 533 116
                                    

" Eşşek kadar adamlar oldunuz ama hâlâ saçma sapan sebeplerden kavga ediyorsunuz." Müdür hepimizi karşısına almış bas bas bağırıyordu. "Hele sen!" Bir anda bana döndü. "Senden hiç beklemezdim bulut! Beni çok şaşırttın. Son zamanlarda düşen notlarının sebebini şimdi anlıyorum. Demek ki eşkıyalıktanmış!"

Oklar ne ara bana dönmüştü bilmiyorum ama masum masum ayaklarıma bakarken bir an önce dikkatlerin üzerimden çekilmesini bekliyordum.

"Hadi bu adamlar düzenbaz hadi bu adamlar sürekli şikayet alıyorlar." Şeytan dörtlüyü göstererek konuşmuştu. "Hadi bu çocuk gevşek." Bu defa ise Ertuğrul'a dönmüştü. "Ama sen bulut senn." Neden ben dünyanın en masum insanıymışım gibi davranıyordu ki? Ders notlarımın güzel olması benim efendi birisi olduğumumu gösterirdi? Belki de yavşağın tekiydim.

"Yalnız lafınızı bölüyorum ama çok teessüf ederim hocam ne gevşekliğimi gördünüz?" Ertuğrul gerçekten alınmış gibiydi. Müdür tam ağzını açmış ona cevap verecekti ki kapı tıklatıldı.

"Hocam veliler geldi."

"Alın içeri."

Birdenbire içeriye iki adam, üç kadın girdi. Ve bilin bakalım benim annem nerde? Doğru cevap. Yok. Gelmeyeceğini biliyordum.

"Bizi çağırmışsınız müdür bey." Kadınlardan birisi özellikle Mert'in gözünün içine bakarak konuştu. Annesi olmalıydı.

"Herşey ortada zaten hanımefendi. Çocuklar kavga etmişler. İsterseniz kamera görüntülerini de açayım."

"Ben izlemek istiyorum." Diyen Ertuğrul ve Ege'nin babasıydı. Allah affetsin bu adamı hiç sevmiyordum. Müdür onun isteği üzerine bilgisayardan birşeyler açıp bilgisayarın kafasını da onlara çevirdi.

"Hihhh çocuğum." Kadınlardan birisi ekranda gördüğü şeylerin üzerine hızla Can'ın yanına gidip kafasını eğip saçlarının arasına bakmaya çalıştı. Sanırım Ege'nin yaptığı ısırık izini arıyordu.

"Abartma anne bişey yok." Can ise ergenlik yapıyordu.

"Aferin oğullarıma. Kendilerini ezdirmemişler." Bilin bakalım bu cümleyi hangi psikopat kurdu. Tabii ki Ege ve Ertuğrul'un babası. Bu lafın üzerine Ertuğrul'un böbürlendiğini gördüğümde ise daha çok sinir olmuştum.

"Niçin kavga etmişler?" Ortamdaki en mantıklı cümleyi diğer adam sormuştu. Başını Azat'a çevirip sordu. "Sen başlatmışsın. Niye kafa attın çocuğa." Sanırım o da Azat'ın babasıydı.

"Gereksiz bı cümle kurdu. Zaten bizim aramızda önceden beri de iyi olmadığı için sabırlı davranamadım."

"Öyleyse arkadaşından özür dile ve konuyu uzatmadan kapatalım. Öyle değil mi müdür bey." Müdüre döndüğünde o da kafa sallayarak onayladı.

"Kesinlikte. Kendi aralarında meseleyi hallederlerse disiplinle falan uğraşmadan ufak bı cezayla konuyu burda kapatırım. Aralarında geleceği çok parlak bı öğrenci var. Siciline işlesin istemem." Utançla başımı eğdim. Bugün okulun içinde ettiğim kavgayla yıllardır emek vererek uğraştığım geleceğimi hiçe saymıştım.

"Biz bu olayı kendi aramızda tatlıya bağlarız. Ben Ertuğrul'dan da özür diliyorum şahsım adına, yeter ki disiplin yemeyelim." Azat'ın disiplin yemekten korktuğunu düşünmüyordum. Korksaydı bu zamana kadar onca saçmalığı yapmazdı. Öyleyse beni mi düşünmüştü? Büyük ihtimalle.

"Ben arkadaşın özrünü kabul ediyorum." Ertuğrul böbürlenerek konuştuğunda çaktırmadan etini bürktüğümde gözlerimi devirerek konuşmaya devam etti. "Bende özür dilerim."

Azat ise onu takmadan kafasını sallayıp babasına döndü. Adam memnun olmuş gibi gülümseyerek oğluna bakıyordum. Tam o sırada odadaki kadınlardan birisi ayağa kalkıp hızla yanımıza geldi ve semihe sert bı tokat attı.

"Alakan olmayan kavgaya niye giriyorsun? Birde yetmemiş el kadar çocuktan dayak yemişsin. Aklın varsa babanın karşısına çıkmazsın." Kadın sinirle semihe bağırırken Semih dolu gözleriyle ayaklarına bakıyordu.

"Ne yapıyorsun Kübra abla ya?" Can semihi arkasına alarak sinirle kadına döndü.

"Sen karışma!"

"O benim bu dünyada en değer verdiğim insanlardan birisi. Tabiki karışacağım." Semih Can'ın arkasında hayran hayran ona bakarken Kübra denen kadın kafasını iki yana sallayarak son kez müdüre "Benim oğluma en büyük cezayı verin. Aklı başına gelir belki." Dedi ve çıktı.
Arkasından hepimiz şaşkın şaşkın bakarken Mert'in annesi olduğunu düşündüğüm kadın başını iki yana sallayarak "Ne anneler var ya." Dedi ve o da çıktı. Teker teker tüm veliler çıkarken Azat'ın babası önce Azat'ın yanına geldi.

"Her zaman arkandayım. Biliyorsun dimi?" Diye sordu. Azat ona hayranlıkla bakarken kafasını salladı ve son olarak o adamda dışarı çıktı.

"Sizde çıkın çocuklar. Ceza işini sonra konuşuruz." Tam bizde odadan çıkıyorduk ki "Sen kal." Dediğini duydum. Kafamı çevirdiğimde göz göze geldiğim adamla adımlarımı durdurdum ve diğerlerinin çıkmasını bekledim. Odada sadece müdür bey ve ben kaldığımızda sandalyesinde arkasına yaslanarak konuştu.

"Annen niye gelmedi."

"Yoğun çalışıyor hocam."

"Bulut sen bu okulun kaç yıllık öğrencisisin. Kaldı ki birinciliklerin için tebrik etmek amacıyla sürekli belini çağırıyorum lakin bir türlü gelmiyor. Bugün onunla konuş ve yarın mutlaka okula gelmesini istediğimi söyle. "

Sessizce kafamı salladığımda çıkabileceğimi söyledi. Kapıdan çıktığımda tam karşı duvara yaslanmış Azat'ı gördüm. Diğer herkes gitmişti ve sadece o kalmıştı.

"Ne diyor." Yanıma gelip benimle birlikte yürümeye başladı.

"Yarın annemi okula çağırıyor."

"Senin annen niye gelmedi ki zaten." Ufak ufak gözlerim dolmaya başladığında çaktırmadan dilimi ısrarak akmamasını sağladım.

"Umrunda değilim çünkü." Gözyaşlarım döküldüğünde dilimi ısıtmanın bir faydası olmadığını anladım. Az önce içerde herkesin velisi bir şekilde çocuğu için orda bulunurken kendimi o kadar yalnız hissetmiştim ki...

Azat koridorun ortasında durarak elini kafama koyup omzuna yaslanmamı sağladı. "Şş tamam sakin ol. Bak ben burdayım. Annenin yerini tutar mı bilmiyorum ama benim umrumdasın bulut. Hatta o kadar umrumdasın ki bana asla yapmayacağım şeyler yaptırıyorsun ufaklık."

Ağlamam iç çekişlere dönerken kafamı omzundan kaldırıp yüzüne baktım. "Benim için mi özür diledin?" Zaten cevabını bildiğim soruyu sorduğumda yavaşça kafa salladı.

"Senin için... Ve inan bana senin için herşeyi yapmaya hazırım. Sadece seni bekliyorum bulut." Benden bı cevap bekliyordu. Ama istediği cevabı ona şuan veremezdim. Henüz değildi. Biraz daha sürünmeliydi.

"Görüşürüz." Diyerek aniden yanından ayrıldığımda arkamdan baktığını hissediyordum. Ama aklım annemdeydi. Akşam onunla konuşacaktım ama yarın okula gelmeyeceğinden emindim. İşte bu yüzden kimsesiz gibi hissediyordum.

Annem vardı ama annem yoktu...

____________________________________

Geçiş bölümü gibi bişeydi. Asıl sonraki bölümler çok eğlenceli olucak bence hissediyorum.

ŞEYTAN DÖRTLÜ-GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin