Bölüm 3

6.4K 648 86
                                    

Filistin | el-Khalil - Ekim 2015

Masanın üzerine dizilmiş bıçakları tek tek inceledi. Herhangi bir sorun çıkmasını istemiyordu. Keskinlikleri parıltılarından anlaşılıyor, bunu gördükçe Ömer'in kalbi hızlanıyordu.

Bıçakların biraz ilerisinde duran poşetin içinde onları daha da etkili kılmak için hazırlanan zehir vardı. İnsan cildine değdiğinde öldürücü etkisi zayıftı. Ancak bıçak darbesinin açtığı yaraya temas ettiği an düşmanın ölümünü hızlandıracaktı.

Pantolonunun cebinden telefonunu çıkardı ve arama kayıtlarından son aradığı kişiyi, Mecid'i aradı. Mecid de Ömer'in aramasını bekliyormuşcasına telefonu çalar çalmaz açmıştı.

"Assalamu alakum wa rahmatullah kardeşim. Ebu İbrahim'le konuştun mu?" diye sordu direkt konuya girerek.

İsimleri açıkça telaffuz etmek tehlikeliydi. Neyseki Arapların çoğu bu takma isimleri kullanıyordu. Bu sayede telefonun dinlenme ihtimalinin olmasına rağmen fazla dikkat çekmiyordu.

"Wa alaykum selam wa rahmatullah. Evet, az önce görüştüm. Akşam seni görmeye gelecek. Hazırlıkları tamamla inşaallah." Mecid'in sesi büyük bir gurur ve muazzam bir heyecanla çıkıyordu.

Kudüs'ün El-İsaviye bölgesinde 4 Ekim tarihinde siyonist askerlerin açtığı ateş sonucu Fadi Allun'un (تقبله الله) şehid edilmesiyle alevlenen olaylar Batı Şeria'nın dört bir yanına yayılmıştı. Yıllardır beklenen 3.İntifada başlamış, bir çığ gibi büyüyordu.

Siyonist devletten Yahudi yerleşimcilere ''Ruhsatlı silahınız varsa yanınızda taşıyın'' uyarısı yapılmıştı. Tabii bu uyarıdaki ruhsatlı ifadesi onlar için önemli değildi, Yahudiler ruhsatsız silah kullansalar bile her zaman ya suçsuz sayılıyor ya da ufak cezalarla kurtuluyorlardı.
Bu denli tedbirin sebebi Filistinli gençlerin Yahudi yerleşimciler ve siyonist askerlere karşı bıçak ve taşlarla eylemler düzenlemesiydi. Bu İntifada, Bıçak İntifadası'ydı.

Ömer yapılacak eylemlerin hepsini planlamış, mekanları ve kişileri belirlemişti. Aynı anda Kudüs'ün beş, el-Khalil'in üç ayrı bölgesinde bıçaklama girişiminde bulunacaklardı. Eylemleri gerçekleştirecek gençlerin içinde yer almayı her şeyden çok istese de grubun komutanı Ebu İbrahim buna izin vermemişti. Ömer uzun yıllar Gazze'de gördüğü askeri ve stratejik eğitim sebebiyle cihadını saha gerisinde, eylemleri planlayarak sürdürüyordu. Yıllarca silahlı çatışmalarda yer alan bir mücahid için geride kalmak ne kadar ağır olursa olsun komutanın emrine itaat Rasulullah'ın (sallallahu alayhi wa sallem) emrine itaatti.

Bıçaklardan birini eline aldı ve havaya kaldırıp bakışlarını üzerinde gezdirdi. Odayı aydınlatan ışık bıçağın pürüzsüz yüzeyine yansımış, adeta parlamıştı. Telefon konuşması için ayrıldığı toplantı odasına geri dönmesi gerekiyor ama o sadece bıçaklarla daha fazla vakit geçirmek istiyordu.

Zor da olsa elindeki bıçağı özlem dolu bakışlarla masaya bıraktı ve koridordan geçerek toplantı odasına doğru ilerledi. Odaya girdiğinde eylemleri gerçekleştirecek olan üç gencin onu hazır beklediklerini gördü. Onları selamlayıp önceden planların çizili olduğu kara tahtanın önüne geçti. Son bir konuşma yapmalıydı.

Boynuna sarılı olan poşusuna dokundu, elini kısa saçlarının üzerinde gezdirdi. Gazze'deki eğitim yıllarında kazandığı bir alışkanlıktı bu, savaş zamanı saçlarını çok kısa keserdi. Çoğu insan bunu tuhaf bulsa ve ona uzun saçı daha çok yakıştırsa da Ömer saçları her kesildiğinde dünyaya bağlılığının da kesildiğini hissederdi. O kadar uzun zamandır kısaydı ki saçları, uzun halini unutmuştu. Fakat artık sahada savaşmıyordu. Belki de bu hatırlama vaktinin geldiğinin işaretiydi.

Cennet Rüzgarı ريح الجنةWhere stories live. Discover now