Bölüm 34

3.2K 384 25
                                    

Filistin | Kudüs - Mayıs 2016

Otobüsten ilk adımını attığı an toprağın verdiği yoğun enerjiyi hissetti. Belki de bunu kendisi hayal ediyordu ama Kudüs'ün verdiği hissin bambaşka olduğu bir gerçekti. Yeni Şehir'delerdi, Yafo caddesinde otobüsleri durmuştu. Danny'le birlikte Nablus'a gitmeden önce Kudüs'e uğramayı, en azından birkaç saat buranın havasını teneffüs etmeyi kararlaştırmışlardı. Tasnim bu kutsal beldeye ilk defa geliyordu. Daha önce o kadar çok istemişti ki Kudüs'e gitmeyi, orada yaşamayı. El-Halil'den sadece iki vesayet uzaklıkta olmasına rağmen nasib olmamıştı bir türlü. Demek ki kaderimde buraya Danny ile gelmek varmış.

Yeni Şehrin kalabalık ama bir o kadar da büyüleyici atmosferine dalmışken heyecandan buz kesmiş parmaklarında Danny'nin sıcak dokunuşunu hissedince gülümseyerek kocasına baktı ve elini eline sardı. İleride yüksek bir kule ve Kudüs Şehir Müzesi vardı. Adım başı asker ve polis bulunuyordu. Müzenin hemen yanındaki Yafa Kapısı'ndan girdiler. Girdikleri mahalle, Müslüman mahallesiydi. Bu mahallede ve Danny'nin söylediğine göre Eski Şehrin hiçbir yerinde taşıtlar için yol yoktu. Yürümek durumundaydılar ve bu ikisini de oldukça memnun etmiş gibiydi. Sokaklar daracıktı ve her yerde hediyelik eşya satan dükkanlar vardı. Esnaf durmadan turistleri dükkanlara çekmeye çalışıyor, bazı çocuklar yabancı olduğunu düşündükleri insanların kollarından tutup bir şeyler istiyorlardı. Bunu bir nevi oyun olarak görüyor gibiydiler. Tasnim ve Danny'nin dış görünüşleri turisti andırmadığı için sokaklarda rahatça yürüyorlardı. Etraftaki duvarlar bile ona o kadar kutsal geliyordu ki. Kim bilir kaç peygamberin ayak izi vardı bastığı topraklarda. Kim bilir kaç kahramanın kanı akmıştı bu şehri korumak için. 

Artık Mescid-i Aksa'ya yaklaşmaya başlamışlardı. Tasnim'in kalbi öyle hızlı atıyordu ki Danny'e tutunmasa heyecandan titreyen bacakları sayesinde yere düşebilirdi. 

"Tasnim, iyi misin?" diye sordu Danny birden durarak.

Tasnim başını sağa sola sallayarak "İyiyim, iyiyim. Devam edelim lütfen" dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmıştı. Danny'nin koyu kahve gözlerine uzunca baktı ve biraz olsun sakinleştiğini hissetti.

Giriş kapısına ulaştıklarında İsrail güvenlik görevlileri ile karşılaştılar. O kadar sıkı donanımlıydılar ki turistler çekinerek yaklaşıyordu kapıya. "Kimin mescidini kimden koruyorsunuz siz!" diye bağırmak istedi ama bunun içeri alınmasını engellemekten başka bir işe yaramayacağını biliyordu. Askerlere yaklaştıklarında Danny pasaportunu çıkartmak için sırt çantasına uzandığında Tasnim kocasının elini bıraktı ve giriş kapısına baktı. Bakışlarında tuhaf bir şeyler vardı. Özlem değildi bu. İki dakika önce içeriye koşarak girmek isteyen kızın ayakları zemine yapışmış gibiydi. Ayakkabıları kurşundandı sanki. 

Danny elinde İsrail pasaportuyla Tasnim'e tuhaf bakışlar atarak "Hadi Tasnim" dedi ve önden geçmesi için kolunu uzattı. Ne de olsa o buraya defalarca gelmişti.

Tasnim'in gözü hala kapıdaydı. "Benim pasaportum sendeydi değil mi Danny?" dedi gözlerini askerlerden ayırmadan. 

"Evet, işte burada" diyerek uzattı mavi pasaportu.

"Bu değil, gerçek pasaportum. Siyah olan yani."

Tasnim'in kastını anladığında Danny'nin dudakları içe doğru kıvrıldı. "Burada Filistin pasaportu geçmiyor maalesef."

"Neden?" dedi Tasnim hışımla Danny'e dönerek. Filistin pasaportunun Mescid-i Aksa'ya girmek için geçerli olmadığını zaten biliyordu. Yine de bir cevap almak istermiş gibi baktı eşinin yüzüne. Ve devam etti, "Çünkü onlar işgalci ve biz, bize ait olan bir yere girerken onlardan izin almak zorundayız öyle mi?!" Bağırmamak için yanaklarının içini kemiriyordu. "Ben şimdi buraya onların pasaportuyla, onların devletini kabul ederek; üzerimde hakimiyet kurabilirsiniz, ben size boyun eğdim diyerek gireceğim ve buna sevineceğim ha?" Sanki kendi kendini ikna etmeye çalışıyormuş gibi başını iki yana salladı. "Hayır, hayır. Ben onlara istediklerini vermeyeceğim. Onlar buranın sahibi değil ki ben onlardan izin alarak gireyim." 

Cennet Rüzgarı ريح الجنةKde žijí příběhy. Začni objevovat