Bölüm 18

3.2K 419 27
                                    

Filistin | Nablus - Mart 2016

Oda kadın parfüm kokuyordu. Kaynağının içeriye girip çıkan hemşireler olduğunu düşünmüştü Danny. Ama koku o kadar baskındı ki eve döndüğünde bile hala aynı kokuyu alıyor gibiydi. Lavanta ve hanımeli karışımı olmalıydı.

Hasan ve Danny'nin tanımadığı bir kaç arkadaşıyla beraber hastaneye, Usame'yi ziyarete gitmişlerdi. Sargılı bacağını gösterdiğinde Danny'nin içi titremişti. "Hala merminin bazı parçaları bacağımda" demişti Usame gülerek. Bu tip silahları daha önce duymuştu Danny ama kullanımının savaş suçu olduğunu zannediyordu. 

En sevdiği kıyafetlerinden bir kaçını daha çantasına doldurdu. Kırışmalarını umursamaksızın gelişigüzel yerleştiriyordu her şeyi. Heyecanlıydı, midesinde hiç kaybolmayan, aksine her dakika daha da büyüyen bir ağrı vardı. Tatlı bir ağrı. 

Usame'ye hem hasta ziyareti, hem de vedalaşmak için uğramıştı. El-Halil'e gittiğinde kalacağı yeri, görüşmesi gereken kişileri kolaylıkla halletmişti Usame ve arkadaşları. Kısa sürede bu kadar çok arkadaş kazandığı için çok mutluydu. Her ne kadar yarasından dolayı Usame'yi öylece bırakmak istemese de farklı duygular daha ağır basıyordu. Vedalaşırken Usame'den daha iyi olacağına dair söz almıştı. Arkadaşlarından Süleyman ise "Merak etme Danny. Onun etrafı hayranlarıyla çevrili" diyerek Usame'nin yüzünü kızartmıştı. 

Hasan anlatmadan önce olayın esprisini bilmiyordu. "Şehid olanlara Allah cennette hûriler verecek inşaallah. Yani meleklerden eşler. Usame baygınken rüyasında elbisesi kendi kanıyla boyanmış bir hûri görmüş. Gözlerini açtığında gördüğü hûrinin çok benzeri bir kız yatağına uzanmış uyuyormuş." Hasan gözlerini büyüterek yüzüne büyük bir dehşet ifadesi vermişti. "Tabi bizimki de sert davranınca kız biraz ürkmüş haliyle. Ama artık başından ayrılmıyor. Gece gelip tekrar yanına yatmasın diye Usame kapıları, ışıkları kapatamıyor" demişti Hasan gülerek.

Babasına hiç bir şeyden bahsetmemişti Danny. Okula döndüğünü sanıyor olmalıydılar. Onlarla bu konuyu konuşacak cesareti bulamıyordu kendinde. Hayatı boyunca hep ikilemlerle yaşamıştı. Soyundan haberdar olan Yahudiler tarafından istenmemiş, Müslümanlar tarafındansa bir Yahudi olduğu için dışlanmıştı. Müslüman olduktan sonra bu ikilemin sonlanacağını düşünmemişti tabi. Sadece eskisinden daha az hissedileceğini ummuştu ama sonuç tam ters istikamete doğru koşuyordu.

Yatağına uzandı ve uyumaya çalıştı. Midesindeki ağrı peşini bırakmıyor, bacaklarına dolanan yatak örtüsü sinirini bozuyordu. Kıştan sonra bahar gelir.
Yataktan kalkıp lambayı yaktı. Eline Usame'nin hediye ettiği kitaplardan birini alıp okumaya başladı. "Başlangıçta ağır gelebilir, kendini toparladığında oku" demişti Usame. Ama Danny'nin kitap okumak için toparlanmaya değil, toparlanmak için kitap okumaya ihtiyacı vardı. 

İnce bir kitaptı, ele alındığında bir çırpıda bitirilecek kadar inceydi. Ama Usame muhtevasının çok derin olduğunu söylemişti. Sayfayı çevirirken çıkan hışırtı gecenin buruk sessizliğini deldi. Gözleri satırlarda geziniyordu. 

"Tek bir adam, Abdullah oğlu Muhammed, işin başında tüm dünyanın karşısında ya da en azından bütün bir Arap yarımadasının karşısında, hem de tek başına nasıl durabilmişti? Veya en azından davetin başlangıcında Arap'ın ulusu Kureyş'in karşısında nasıl durabilmişti? Bu inançların, düşüncelerin, değer ve ölçülerin, düzenlerin, çıkarların ve taassubların önünde... Sonra hepsine de galip geliyor, tamamını değiştiriyor; yeni düşüncenin, yeni sistemin esası üzerine yeni bir nizam kuruyor ve bütün bunları nasıl başarabiliyor?
O, şüphesiz onların inanç ve düşüncelerine hoş davranmadı, duygu ve vicdanlarına şirin görünmek de istemedi. Tanrılarıyla ve tanrılarının kurduğu egemenlikle bir an bile savaşmaktan geri durmadı." 

Cennet Rüzgarı ريح الجنةHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin