Bölüm 36

3.3K 372 31
                                    

Kopenhag | Danimarka - Mayıs 2016

"I kan ikke slå os ihjel"

"Bizi öldüremezler."

Ahmed bu garip bölgenin girişindeki iki kurumuş ağaç figürünün önünde duruyordu. Tek bir yaşam belirtisine bile sahip olmayan ağaçların arasına yerleştirilmiş ahşap levha ve üzerilerine oyulmuş suretler bu ağaçların gerçek olmadığının düşünülmesine neden olsa da, fazlasıyla gerçekçiydiler. Levhanın üzerinde açık kahve tonlarında "Christiania" yazıyordu. 

Christiania, Danimarka'nın başkenti Kopenhag'ın şehir merkezine oldukça yakın bir bölgede bulunuyordu. 1970'lerde İsveç'e karşı Kopenhag'ı savunmak için şehir merkezinin karşısındaki Christianshavn semtine inşa edilen ama zaman geçtikçe ordu tarafından terk edilen bir askeri üstü bu bölge. Zaman içerisinde buraya hippiler, komünistler, evsizler yerleşmiş ve devletsiz, kendi kendilerini yönettikleri komunal bir ekolojik ortam oluşturmuşlardı. Danimarka hükumeti ne yaparsa yapsın onları bu bölgeden çıkartamamıştı. Artık özerklerdi ve kimseye hesap vermeden istedikleri gibi yaşıyorlardı. Uçakta yaptığı küçük çaplı bir araştırmaya göre kendi okullarını, dükkanlarını, müzelerini bile kurmuşlardı. 

Ahmed sesli bir şekilde yutkundu ve sırtındaki dağcı çantasını andıran büyük çantayı askılarından tutup çekerek daha dik durmasını sağladı. Levhanın altından Xray cihazından geçer gibi tedirgince girdi ve anında buranın büyük taş binalarla kaplı, ağırbaşlı Kopenhag'dan çok farklı bir yer olduğunu farketti. Küçük, rengarenk boyanmış evler, evlerin etrafında amatör birer botanik bahçesini andıran seralar, neredeyse tüm duvarlara çizilmiş, birer sanat eseri niteliğindeki graffitiler Christiania'nın farklı bir dünya olduğu izlenimini veriyordu.

 Küçük, rengarenk boyanmış evler, evlerin etrafında amatör birer botanik bahçesini andıran seralar, neredeyse tüm duvarlara çizilmiş, birer sanat eseri niteliğindeki graffitiler Christiania'nın farklı bir dünya olduğu izlenimini veriyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Girişi geçtiğinde elindeki yol tarifini tekrar okudu. "Pusher Caddesinden sağa, soldaki kanalı geçtikten sonra tekrar sağa. Beş çatılı ev." 

Onu Ürdün Havaalanından alan ve daha önce hiç görmediğine yemin edebileceği, adının Hamid olduğunu iddia eden adam Christiania'da adres diye bir şey olmadığını söyleyip bu yol tarifini avucuna sıkıştırmıştı. Ömer'in bu adamları nereden tanıdığına dair hiç bir fikri yoktu ama nedensiz bir şekilde ona güveniyordu. Belki Pusher Caddesi'ni bulurum diye düşünerek karşısındaki levhalara doğru ilerledi. 

Levhalarda "Kurallar" başlığı altında şunlar yazılıydı; "İlk kural: Mutlu ol, eğlen. İkinci kural: Koşma. Üçüncü kural: Fotoğraf çekme." Altındaki başka bir levhada ise birkaç yasak belirtilmişti; silah/bıçak taşımak, şiddet, bölgeye bisiklet harici bir araçla girmek, -esrar hariç- uyuşturucu madde kullanımı ve satımı, hırsızlık, çelik yelek giymek, havai fişek satışı ve kullanımı. 

Levhalardan bir şey çıkmamıştı ama en azından tuhaf da olsa bazı kuralları aklına kazımasına yaramıştı. Bu kurallar hakkında beş çatılı evin sahibiyle muhabbet etmek için can atıyordu.
Etrafta rahatça gezinen, kimi zaman bir ormanın içindeymişsiniz gibi hissettiğiniz bu bölgedeki yeşil alanlara uzanıp uyuyan, topluca yoga yapan insanlar vardı. Gözüne kestirdiği en normal görünümlü adamı durdurup "Afedersiniz!" diyerek dikkatini çekmeyi başardı. Adamın koyu teninden ve rastalı uzun saçlarından Latin Amerikalı olduğu anlaşılıyordu. "Pusher Caddesi ne tarafta acaba?" 

Cennet Rüzgarı ريح الجنةWhere stories live. Discover now