Bölüm 37

3K 397 43
                                    

Filistin | el-Halil - Mayıs 2016

Elini alnına bastırdığında vücudunun fırın gibi yandığını farketmişti. Boğazında ise sanki onlarca jilet yutmuş da her yutkunuşunda gırtlağı çiziliyormuş gibi bir ağrı vardı. Tasnîm yataktan kalkarken kendini o kadar çok zorlamıştı ki midesindeki yakıcı sıvıyı ağzında hissediyordu. Bu kadar sık yolculuk ve stres belli ki bedenine ağır gelmişti. Aslında nezle gibi küçük kırgınlıklar dışında pek hastalanmazdı ama bu seferkinin daha çok psikolojik olduğunu düşünüyordu. Peçesini yaparken burnundan soluduğu sıcak hava kumaşa yapışıp tenini yakıyor, kendini alev soluyan bir ejderha gibi hissetmesine neden oluyordu. Ona peçenin en zor geldiği zamanlar ateşinin yüksek olduğu zamanlardı. Rabbin için sabret.

Nablus'tan döndüklerinden beri elini sürmediği siyah sırt çantasını tek koluna geçirdi ve tam odadan çıkacakken yatağı düzeltmediğini farketti. Küçüklüğünden beri en sevmediği şeydi yatak düzeltmek. Yatarken zaten bozulacak diye düşünürdü. İnce yatak örtüsünü yastıklara kadar çekerek yer yer toplanmış çarşafı kamufle ederken ciğerlerine dolan yeni biçilmiş çimen kokusu başını döndürmüştü. Danny'nin çarşaflara sinen kokusuydu bu. Önceden ona çok hoş gelen bu koku şimdi burnunun direğini sızlatacak kadar keskin gelmişti. Midesindeki yanmayı unutmaya çalışarak odadan çıktı ve mutfağı kontrol etti. Danny çoktan çıkmış olmalıydı. Onu daha fazla bekletmemek için adımlarını hızlandırdı ve kapıyı kilitleyerek evden ayrıldı.

Danny Nablus'tan el-Halil'e, İngiltere'ye gitmeden önce babasının ona aldığı arabayla dönmüştü. Babasının parasıyla alınan hiçbir şeyi istememesine rağmen araba istisna olmalıydı.
Modelini bırak, markasını bile bilmediği metalik mavi arabaya doğru yürürken ön camdan kocasının başını geriye yasladığını görmüştü. Onu yeterince bekletmiş olmalıydı. Arabaya binerken sırt çantasını kolundan sıyırıp arka koltuğa yavaşça attı ve yerine yerleşirken selam verdi. 

"Ve alaykum selam" diyerek kısaca selamını alan Danny'nin yüzü solgundu. Başını indirdi ve arabayı çalıştırdı. Israrla Tasnîm'den kaçırdığı gözleri hala ona kızgın olduğunu ortaya koyuyordu. 

Nablus'a gitmeden önce Aişe, Danny'le kardeş olduklarından emin olabilmek adına yaptıracağı DNA testi için Tasnîm'den, Danny'nin saçından birkaç tel vermesi için ısrar etmiş, Tasnîm de bunun bir zararı olmayacağını düşünerek kabul etmişti. Sonuçlardan haberi yoktu ama babası zaten bu gerçeği onaylamıştı. Buna rağmen Danny, Tasnîm'in ondan izinsiz böyle bir şeyi nasıl yapabildiğiyle ilgili gereksiz bir tartışma çıkartmıştı. Danny'nin dün gece sabaha karşı eve gelmesine neden olan bu tartışma, onların bu kadar büyük boyutlara ulaşan ilk kavgalarıydı.  

Tasnîm ağrıyan başını cama yasladı ve tüm bu olanları unutmaya çalıştı. Ömer ve Aişe'nin düğünü için Gazze'ye gidiyorlardı. Nablus'a gittiklerinden beri Aişe'yle konuşma fırsatı bulamamış, Danny'nin babası Daniel'in korkunç yalanlarının kocası üzerindeki etkilerini görmezden gelmeye çalışarak kırılan kalbini sükûtla teskin etmişti ama bedeni bunca strese dayanamamış olmalıydı ki kendini berbat hissediyordu. Aişe ise kim bilir şimdi ne haldeydi. Yanında hiçbir akrabası yoktu ve Danny, bir kardeşi olduğunu kabullenemiyor gibi davranıyordu. Düğünün başlamasına daha saatler vardı ama Tasnîm'in onun en yakın arkadaşı olarak yanında olması gerekirken o, Gazze yollarında korkunç bir mide ağrısı ve bayıltıcı bir ateşle cebelleşiyordu. 

Ana caddeye çıktıklarında Danny arabayı sağa çekti ve kaldırımda bekleyen iki genci arabaya aldı. Tasnîm Nasser'i tanımıştı, yanındaki sarı saçlı genci de daha önce gördüğünden emin olsa bile kim olduğunu çıkartamamıştı.

"Nerede kaldınız yahu? Yemeği kaçıracağız vallahi" diye sızlandı sarışın genç selamlaşma faslından sonra. 

"Merak etme Eymen. Daha altı saat var düğüne" diye onu teskin eden Nasser, üzerine oturduğu Tasnim'in sırt çantasını çekiştiriyordu.  

Cennet Rüzgarı ريح الجنةHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin