Bölüm 44

2.5K 368 45
                                    

Filistin | el-Halil - Haziran 2016

Dün geceden beri içine yerleşik bir düzen kuran endişe, stres ve üzüntü üçlüsüyle baş etmeye çalışıyordu Tasnîm. Elinden gelenin en iyisini yapıyor, aklını başka şeylerle meşgul etmeye çalışıyordu. Yoksa Danny'i düşünmekten kafayı yemesi an meselesiydi. Öğlene doğru Aişe'yle konuşmuştu telefonda. Annesinin ölüm haberiyle ne kadar üzülse de, kocası için duyduğu endişe bu üzüntüyü yansıtamamasına neden olmuştu. Aişe'nin annesinin aslında Danny'nin de annesi, yani kendisinin kayınvalidesi olduğunu ise telefonu kapattıktan çok sonra hatırlamıştı. Bu duruma Danny gibi o da daha tam alışabilmiş değildi.

Yasını gerektiği gibi paylaşamadığı arkadaşının daha başka sorunları olduğuna da emindi. Bilhassa Ömer'le ilgili bir problemi vardı, bu hissediliyordu. Tasnîm küçüklüğünden beri Ömer'i ne kadar çok sevse de aynı zamanda ondan çekinirdi de. Vasîm ona daha sıcak davranırdı her zaman, tabii bu küçük olmasından kaynaklanan bir sıcaklıktı. Ömer ise arkadaş ortamında hiç olmadığı kadar neşeli ve samimi olsa da dış dünyaya karşı epey sertti. Aişe'ye de bu sert yüzünü göstermiş olmasından korkuyordu Tasnîm.

Uzandığı kanepede yavaşça doğruldu ve karnındaki kasılmayı görmezden gelerek telefonuna uzandı. Son zamanlarda azalan mide bulantısına tam sevinecekken bir de bu kasılmalar çıkmıştı başına. Kontrol için gittiğinde doktor bunların stresten kaynaklandığını söylemişti. Tabii bebeklerinin ikiz olmasının da etkisi büyüktü, normal bir hamilelikten daha ağır geçiyordu.

Danny'den her hangi bir mesaj gelip gelmediğini kontrol etti ve hiçbir değişiklik olmadığını görüp hayal kırıklığına uğradı. Saat epey ilerlemişti ama Tasnîm uyumamak için direniyordu. Danny'nin sağ salim eve döndüğünü görmeden gözlerini yummak istemiyordu güne.
Mesajlara bakarken kazara galeri imgesine dokundu ve Danny'nin fotoğraflarından biri açıldı ekranda. Müslüman olmadan önce arkadaşlarıyla birlikte çekilmiş bir fotoğraftı. Daha önceden de görmüştü Tasnîm bu fotoğrafı, Danny solundaki esmer gencin çocukluk arkadaşı Samuel, sağındakinin ise Nablus'a İngiltere'den yeni yerleşen bir yerleşimci olduğunu söylemişti. Cambridge'de Tasnîm ve Aişe'ye Danny'nin Yahudi olduğunu söyleyen Mira'nın kardeşiydi. Tasnîm gencin adını bile hatırlamıyordu. Onun şu an için dikkat ettiği tek şey Danny'nin yüzündeki tebessümdü.

Belki de bu tebessümü bir daha göremeyeceksin dedi kendi kendine ve ardından karnı bir kez daha kasıldı. Henüz doğmamış çocukları bile bu durumdan rahatsız oluyor gibiydiler.
İşaret parmağını hafifçe ekrana sürttü ve fotoğraf yerini bir başkasına bırakırken Tasnîm de gözyaşlarını serbest bıraktı. Danny, boynundaki Filistin kufiyesi ve yüzündeki geniş gülümsemeyle tam bir Filistinli olmuştu. Bu fotoğrafı Müslüman olduktan hemen sonra, onun hidayetine vesile olan Usame isminde bir gencin çektiğini söylemişti. Usame ona aynı zamanda boynundaki kendi kufiyesini hediye etmiş ve Mukavim'in dostu ancak Mukavim olur, Mukavim Danny demişti. Danny bu anıyı her hatırladığında en kısa zamanda Usame'yle görüşmek için Nablus'a gideceğini de söylerdi. Son gidişlerinde babasıyla yüzleşmesinin ardından yaşadığı ani şok ve Ömer'le Aişe'nin düğünü sebebiyle erken dönmeleri gerekmese el-Nasr Camii'ne gidip Usame'yi ziyaret edecekti.

Tasnîm daha fazla dayanamayarak telefonunun kilidini kapadı ve gözyaşlarını titreyen elleriyle kuruladı. Kendini düşünmüyorsa da çocuklarını düşünmesi gerekiyordu bu saatten sonra. Üzülmek yok demişti doktor, sanki bu bir mücahid eşi için kolay bir şeymiş gibi. Ne sıkıntılar atlatmamıştı ki o? Daha iki yaşındayken annesini kaybetmişti. Abdullah ona ve kardeşlerine hem baba, hem de anne olmuştu ama hep bir şeyler eksik kalmıştı. Babalarının sakatlığı nedeniyle ona fazla yük olmamak için dişlerini tırnaklarına takıp çalışmışlardı. Bu yüzden abileri Seyfullah okuyamamış, evlerini geçindirmek için o da çalışmıştı.

Cennet Rüzgarı ريح الجنةWhere stories live. Discover now