Bölüm 30

3K 396 65
                                    

Filistin | el-Halil - Nisan 2016

Hava sıcak, gün monoton, ev sessizdi. Neyle meşgul olacağına karar veremeyen Tasnim evin odalarını geziyor, yapacak bir şeyler arıyordu. Canı her sıkıldığında yaptığı şey aklına geldi ve bir şeyler atıştırmak için mutfağa yöneldi. Zaten kahvaltı haricinde yemek yemeyi pek sevmez, öğünleri bu tarz atıştırmalarla geçiştirirdi hep. Mutfağa girdiğinde babasının tezgaha yaslanmış halde bir şeylerle uğraştığını gördü. Abdullah şahsi işlerini kendisi halletmeyi seven bir adamdı. Sakatlığı sebebiyle zorlandığı zamanlar Tasnim ve Ahmed İngiltere'deyken Eymen'in amcasının oğlu Salah ona yardıma gelirdi.

Babasına doğru ağır adımlarla yaklaşıp "Yemek mi yapıyorsun?" diye sordu.

Abdullah hafifçe irkildi ve kızına yarım bir bakış atıp "Ah, hayır. Sadece salata" dedi gülerek. Doktoru ara öğünlerde salata yemesini tavsiye etmişti.

Tasnim tezgaha elini dayadı. "Ama limonu mermerin üzerinde kesiyorsun. Bu asit..." Limonu işaret etti. "Bu da baz" ve parmaklarını tezgaha vurdu. "Tepkimeye giriyorlar ve sonra tezgahta beyaz beyaz leke kalıyor."

Abdullah ikiye böldüğü limonu salataya sıkarken "Okul bilgilerini bana mı satmaya çalışıyorsun?" dedi gülerek. Ardından yüzünde ciddi bir ifade belirdi. "Hala okuyor musun sence?" Aralarında kuru bir sessizlik oluşmuştu. Abdullah tezgahın kenarına tutunarak mutfak masasına ulaştı ve ağır hareketlerle oturdu. 

Tasnim konunun ani değişikliğiyle duraksadı. "B-bilmiyorum. Yani, gitmediğime göre atılmış olmalıyım." Bunu söylerken o kadar da üzülmediğini farketti. Kabul etmeliydi, Cambridge gerçekten muhteşem bir şehir, Cambridge Üniversitesi de dünyanın en iyi üniversitelerindendi. Oraya kabul edilmesi bile bir mucizeyken Tasnim bunu kendi elleriyle çöpe atmıştı. Ne için?

Filistin'e dönüş sebebini günlerce düşünse de kafasında net bir cevap oluşmamıştı. Ahmed yakalanıp ihbar edilme korkusuyla geldi. Evet, çünkü o Filistin davası için bilgisayar üzerinden bilgi topluyor, hacker olarak çalışıyordu. Ya ben? Onun yakalanmaktan korkmasına gerek yoktu. Gerçi siyonistler için bahane çoktu, Filistinli olman tutuklanman için yeterliydi. Yine de istese orada kalabilir veya şimdi Ahmed gibi geri dönebilirdi. Ama dönemem. Kim için? Danny mi? Gerçekten de Danny onun için Cambridge'den vazgeçilebilecek kadar değerli miydi? Cevabı olumluydu, evet. Danny geri dönseydi Tasnim de döner miydi bilmiyordu ama şu an dönmemesinin sebebi tamamen bu tuhaf İbrani genciydi. 

"Atıldığından emin olabilirsin." Abdullah sakat bacağını sıvazladı. Sesinden memnuniyet fışkırıyordu. "Akşam Ahmed'le konuştum. Aişe ve senin adın çoktan listeden silinmiş." Sessizlik, sıcak havayı bıçak gibi kesmişti. Tasnim'in surat ifadesinin değişmediğini gören Abdullah şaşkındı. "Üzülmedin mi?"

"Pek sayılmaz. Zaten oraya şu kahrolası siyonist iznimle giriyordum. En azından artık bir şeyler yaparken onlardan izin aldığımı düşünüp vicdan azabı çekmem." Doğrusunu söylemek gerekirse, konuyu güzel kıvırmıştı.

"İznin olsa da İsrailli sayılmazsın. Bu yüzden seni atmışlar ama Danny'nin kaydı hala duruyormuş. Bu kadar kayırabileceklerini tahmin etmezdim doğrusu."

Tasnim yutkundu. "Yani... O da mı okula döner diyorsun?" Hayal kırıklığını babasından gizlemeye çalışıyordu. Ben onun için buradayken o bırakıp gidecek mi yani? Hem de beni sevdiğini iddia ediyorken?

"Sanmıyorum. Yani, eğer evlenip gidecekse o başka. Ama ben bir daha seni göndermeyi düşünmüyorum." 

"Evlenecek miymiş?" Tasnim'in beyni karıncalanmaya başlamıştı.

Cennet Rüzgarı ريح الجنةWhere stories live. Discover now