İKİNCİ İHANET

8K 591 38
                                    


Telefonumdan yükselen zil sesiyle gözlerimi zorlukla açarak, başımı yastığımdan kaldırmadan yan taraftaki komedinin üzerinde duran telefonu elime aldım. Önce gözlerimi kısarak ekrandaki isme baktım. Ama isim yerine gizli numara yazıyordu. Bu da haliyle merakımı tetiklemişti. Kendiliğinden açılan gözlerimle yatakta oturur duruma geldim ve telefonu açarak kulağıma götürdüm.

" Günaydın" dedi karşı taraftan boğuk bir ses. Biri sanki ağzını katmış da zorla konuşmaya çalışır gibi zorlukla anlaşılıyordu kelimeler.

" Kimsin?" Karşı taraftan gür bir kahkaha geldi. Bu da konuşan her kimse oldukça iyi durumda olduğunu kanıtlamıştı. Uyku sersemi bir halde onun kahkahalarını dinleyerek tavana bakmaya başladım. " Gülmeye bir son verecek misin? Yoksa kapatıyorum" diye tehdit ettim onu.

" Tamam tamam..." dedi hemen. " esas konuya geçiyorum. Sen de söylendiği kadar sinirliymişsin." Güldüğünü görür gibi oluyorum.

Bu benim bahsimi duyacak kadar benimle ilgilenen kişinin kim olduğunu her geçen dakika merak etmeye başlamıştım. Beni neden bu saatte aradığını da. " Konuya gelecek misin yoksa kapatayım mı?"

" Annen seni kadir gecesi doğurmuş sanırım. Sana yılın fırsatını vereceğim" dedi yeniden gülmeye devam ederken. Artık bunun spam arama olduğunu düşünmeye bile başlamıştım. " Eğer yirmi dakika içinde Dark Clup'ta olursan büyük bir narkotik alışverişine tanıklık edersin. Sadece yirmi dakikan var. Bu işlerin dakiklikle yürüdüğünü bildiğine eminim. Hızlı ol."

" Sen kimsin?" dememe kalmadan telefon yüzüme kapanıverdi. Öylece boş boş duvara bakarak, birkaç saniye söylenenleri düşünmeye başladım. Bu arama gerçek olabilir miydi? Gerçekse kim bana bunu haber veriyordu? Bu normal bir ihbar değildi. Özellikle benim numaram aranmıştı. Sıradan prosedür olsa merkeze ihbar edilirdi. Bu farklı bir durumdu. Bu kez doğrudan benim müdahale etmem istenmiş olmalıydı.

İyi niyetli miydi arama yoksa bir tuzak mıydı bilmiyordum. Bunu yanıtını sadece oraya gittiğimde öğrenebilecektim. Üzerimdeki yorganı kenara itip ayağa kaldırdım. Yirmi dakikam vardı ve gideceğim yere varmam hemen hemen o kadar sürecekti. Üzerimdeki eski tişörtü çıkarmadım bu yüzden. Eşofmanımın altını hızla çıkarıp dün yere bıraktığım pantolonu bacaklarımdan geçinip anormal hareketlerle giyindikten sonra telefonumu elime alıp kapıya doğru koşmaya başladım. Kaybettiğim her dakika aleyhime işliyordu.

Kapının önüne bıraktığım spor ayakkabılarını giyindim ve salondaki koltuğa bıraktığım ceketi giyindim. Kılıfı takmakla uğraşacak zamanım yoktu. Bu yüzden silahı pantolonumun arkasına sıkıştırıp kendimi dışarıya attım. Koşmaya ara vermeden ana yola doğru ilerlemeye başladım. Burası mahalleydi ve filmlerde olduğu gibi en ihtiyaç durulan anlarda taksi çıkıp gelmiyordu. Çağırsan bile gereken zamanda zar zor ulaşıyordu. Şu an o filmlerden birinde olmayı ne çok isterdim. Kapıya çıkar çıkmaz bir taksi gelse ve beni mesajdaki adrese götürseydi fena olmazdı.

Ben kimseye haber vermemiştim. Koşmaya ara vermeden telefonumdaki Ferhat'ın numarasını çevirip kulağıma götürdüm." Alo" diye karşılık verdi uyku sersemi bir halde. Normal olarak bu saatte uyuyordu.

" Ferhat uyan" diye bağırdım nefes nefese bir halde. Sonunda ana caddeye çıkmıştım ama sabahın bu saatinde bir taksi bulmak oldukça zordu. Koşmaya ara vermeden cadde üzerinde ilerliyordum.

" Sabah sabah ne oldu Gül?" hala uyuyordu. Birkaç saniye cevap vermesem tamamen uyuyacaktı.

" İhbar" dedim hızla. O sırada şansıma mı bilmem bir taksi geçmeye başladı önümden. Ama elimi kaldırsam bile durmayınca sesli bir küfür savurdum.

KOVALAMACA-1 SUÇLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin