SUÇLULUK PSİKOLOJİSİ

7.8K 604 56
                                    



Belki delilik belki de bir anlık boşluk... Neden ne olursa olsun yaptığım şey tam anlamıyla olmaması gereken şeylerin başında yer alıyordu. Ama şu an ne kadar utansam da, pişman olsam da artık geri dönülmesi imkânsız bir yola girmiştim bile. Ne kadar ardıma bakmadan bu odadan çıkmak, nerede olduğumu bilmediğim bu binadan çıkmak ve kendimi eve kapatmak istiyor olsam da yapabildiğim tek şey üzerimdeki yorgana biraz daha dolanarak artık yatağın dibindeki eşyalarımı toplayarak adını bile bilmediğim o adam duştan çıkmadan hızla üzerime geçirdim. Giyinmek ve giyinmemek arasındaki farkı şu anda da anlamamış olsam da en azından biraz daha normal hissetmiştim.

Ayakkabılarımı giyinmek yerine elime alarak odanın kapısına doğru yürümeye başladım. Şu an yer yarılsa yerin dibine girmek istiyorum durumuna gelmeme az kalmıştı. Ancak biraz daha dişimi sıkarak onu eve saklamayı planlıyordum. Nasılsa bundan sonra hayatımın geri kalan günlerinde bunu uzun süre hissedecek ve kendime söylenip duracaktım.

Neredeyse boş salona gelip üçlü siyah kanepeye oturup ayakkabıları kenara bıraktım. Birini elime alıp ayağıma geçirip tokasını bağlamaya çalışırken " Orada ne yapıyorsun?" diye soran kalın bir ses duyduğumda, yere doğru eğilmiş olmama rağmen başımı kaldırarak az önce kaçar gibi çıktığım odanın kapısına doğru baktım. Belindeki havluyla hala ıslak olduğu belli olan saçlarıyla kapının önünde dikilmiş bir halde bana bakıyordu.

Ne diyeceğimi ilk defa şaşırmıştım. Böyle bir durumda ne denirdi ki? Üstelik bu şekilde bana bakmaya devam ettiği sürece gözümün önünden unutmak istediğim o görüntüler gitmeyecekti. Bu nedenle her şeyi geride bırakmak istiyordum. Aramızda hiçbir şey olmamış gibi " Ayakkabılarımı giyiniyorum" diyebildim zaten görüyor olmasına rağmen. Sorduğu şeyin bu olmadığına emindim ama aklıma bundan başkası gelmemişti. Ona baktıkça hissettiğim utanç saçmalama hormonu salgılamama neden oluyordu.

" Neden gitmeye hazırlanıyormuşsun gibi görünüyor buradan bakıldığında?"

Bunun cevabını biliyordum. " Çünkü gitmeye hazırlanıyorum. Tabi eğer niyetin beni öldürmekse o zaman durum değişir" diye yanıtladım diğer ayakkabımı elime alıp ayağıma geçirdiğimde.

Saçmalıyordum. Hatta saçmalama rekoru kırıyordum. Ama bu benim suçum da değildi. Daha önce böyle bir durumla karşılaşmamıştım. Hala neden böyle bir delilik yaptım bilmiyordum ama olan olduktan sonra kendimi duvardan duvara vurmanın anlamı olmadığını bildiğimden susmanın en doğrusu olduğunu biliyordum.

Hem ne söyleyecektim ki? Aramızda söze dökülen bir şey yoktu ki? O ne bana bir vaatte bulunmuştu ne de ben ondan bir şey beklemiştim. Bir anda olup bitmişti her şey. Şimdi bunun bahsini açıp daha fazla utanç içinde olmak istemiyordum. Beni zorlamış değildi sonuçta. Ama dev cüssesiyle salona doğru yürümeye başladığında tüm dikkatim yeniden o vücudunda yoğunlaşmıştı. Saçlarından damlayan sular omuzlarına oradan da aşağılara doğru kendine yol çizerken ben sade oturduğum yerden yaklaşan adama bakıyordum. Yanaklarımın kızarmaya başladığına emindim. Onun da bunu fark ettiğine tabi.

Tam önüme kadar gelip durduğunda dün yaptığı gibi ayağını aramızdaki masaya dayayıp öne doğru eğilecek ve yine beni tehdit edecek sandım ama o bu kez bunu yapmadı. Kolumdan kavrayıp beni ayağa kaldırdı." Seni öldürmemi istiyorsan bu şekilde saçmalamaya devam et" diye tehdit etti. Tehdit etme kısmı sabitti yani.

" Neden?" diye sordum nereye varmaya çalıştığını anlamak için. Beni gerçekten öldürmeyeceğini umuyordum. Ortada oldukça iyi nedenler vardı tabi. En azından benim için. Ama bu nedenlerin onun açısından önemini bilmiyordum. Ergenler gibi benimle birlikte oldun evlenmek zorundasın gibi konuşmaya girmeyi planlamıyordum. Üstelik böyle bir şey de istemiyordum. Onun adını bilmiyordum belki ama ne iş yaptığını biliyordum.

KOVALAMACA-1 SUÇLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin