GİZLİ EV

9.3K 612 73
                                    




" Sana söylüyorum nereye gidiyoruz?" arabaya bindiğimden daha doğrusu zorla bindirildiğimden beri belki bin kere bu soruyu yinelemiştim. Ama aldığım cevap her zaman olduğu yine sessizli olmuştu. Bunlar işe başlamadan önce sorulan sorulara cevap vermek için suskunluk yemini falan mı ediyorlardı anlamıyordum. Ancak durum ortadaydı. Ne sorarsam sorayım nasıl sorarsam sorayım verdiği cevap aynı oluyordu. Hiç...

Işıltılı ve büyük caddede ilerleyen araçtan nereye götürüldüğümü çıkarmaya çalışıyordum. Telefonumu kulüpte bırakmıştım ve şu an bunun için çok pişman olmuştum. Şimdi adını bile bilmediğim o adamın emriyle, bilmediğim bir yere doğru sürükleniyordum ve bunu engelleyebileceğim bir yol bulamıyordum.

Araç sonunda bir sokağa girdiğinde hala kalabalık caddeye yakın olduğumuzu biliyordum ama bu kez iç taraflara daha göz önünde olmayan bir yere doğru ilerliyorduk. Araç bir anda durduğunda ve şoför koltuğunda oturan adam bir şey söylemeden kapsını açıp dışarıya çıktığında, zaman geçmeden benim kapımı açmış ve inmemi beklemeye başlamıştı. Ayağımdaki lanet topuklu ayakkabılar, varla yok arası eteğimle birleşince nefret ettiğim ikiliyi oluştururken beni yeniden sürükleyip dışarıya çıkarmasına fırsat vermeden dışarıya çıktım.

Dışarısı gerçekten soğuktu. Belki hala kar yağmamıştı ama yağması yakındı. Üzerimdeki kolsuz ince bluz ve kısacık eteğimle bu havada donmam an meselesiydi. Ama adam beni pek de umursuyor gibi görünmüyordu. Okuz demek istesem de zaten ince biri olsa böyle bir işe bulaşmayacağını bildiğimden boş yere konuşmaya gerek görmedim.

Etrafımdaki binalara boş gözlere bakmaya başladığımda nereye getirildiğimi çıkarmaya çalışsam da boşuna bir çabaydı. İstanbul'a uzun bir zamandan sonra yeni gelen ben zamanımı boş yere harcadığı anlamam birkaç saniyemi almıştı. Binalardan başka bir şey olmayan bu sokakta ne bir tabela vardı ne de nerde olduğumu gösterecek herhangi bir işaret. Ama bunlara rağmen bir anda gözümü kapatan bir bez parçası tüm sinirimi tepeme çıkarmayı başarmıştı.

" Ne yapıyorsun sen?" diye bağırdım var gücümle. Kim duyacağı umurumda değildi. Şu an umursadığım tek şey gözüme bağlanmış olan bez ve sırtımda hissettiğim eldi. Kendimi ne iterek sırtıma değen elden uzaklaştırdım ve elin duruşunu hesaplayarak sola döndüm. " Bana dokunmaya cüret etme. Yoksa seni buna pişman ederim."

" Konuşma da yürü" dedi bu kez elini belime koymak yerine kolumu kavramıştı. Ondan kurtulmaya çalışsam da başarılı olamayınca vazgeçtim ve görmediğim bir yere doğru yürütmesine izin verdim. Ben aracı park ettiğimiz yere yakın bir yer olacağını düşünmüştüm ama bu kez yeniden acılan bir kapı sesiyle bir kez daha arabaya bindirildiğim de tamamen kafa karıştırmak amacıyla yapıldığını anlamıştım. Her nereye götürülüyorsam bunun gizli kalması gerekiyordu. Adamın henüz kim olduğunu bilmiyor olsam da Beyaz'ın tarafında olmadığını bildiğimden evini polise bildirmezdim ama zırt pırt onu rahatsız ederdim. Bunu inkâr etmiyordum.

Araba sonunda yeniden durduğunda rahatlayarak kapının açılmasını beklemeye başladım. Gözlerimi açmam istenseydi bağlanmazdı sonuçta. Boş yere işi yokuşa sürmeye gerek yoktu. Beklediğim gibi ön kapının açılmasından kısa süre sonra kapım açılmış ve bir kol bileğimden kavrayarak beni dışarıya çekmişti. Duyulan seslerle işlek bir cadde olduğunu anlayabiliyordum ama o kadar üşümüştüm ki beynim fazlasını algılayamıyordu.

Beni sürükleyen adama itaat ederek yürümeye başladım. " Basamaklar" dedi tek kelimelik bir uyarıyla. Bu kez ayağımı öne doğru temkinli bir şekilde adım atarak söylenen basamağı buldum ve oldukça fazla olan basamağı bu şekilde çıkmayı başardım. Şimdi gözlerimi açsa ne olacaktı anlamıyordum. Sonuçta yolu falan görmemiştim. Böyle bir yere yürümek zor oluyordu. Hem onun için hem de benim için ama o bunu sorun etmiyor gibiydi.

KOVALAMACA-1 SUÇLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin