YENİDEN ALIYORUZ

6.9K 508 5
                                    


" Abla!"

İki gün üst üste hastanede olmak benim için garip değildi. Ama garip olan bir şey vardı ki dün yaralı olarak geldiğim bu yere bu gün tanık, hasta yakını, polis ve ben daha adlandıramadım birçok sıfatla bulunuyordum. Oysa Ceyda'nın olduğu yerde olmayı ne çok isterdim şu an. Onun öldüğünü yeniden duymaktansa şuracıkta ölmeyi tercih ederdim. Ancak ölemiyordum. Etrafımdaki herkes bir bir giderken sanki bu dünyaya kazık çakmış gibi bekliyordum. Sanırım benim de lanetim böyleydi. Sevdiklerimi kaybedecek ama ısrarla yaşayacaktım.

" Abla yapma böyle."

Ne yapıyordum ki ben? Sadece kaybediyordum. Ellim sürekli kana bulanıp duruyordu. Kâh kendi kanım kâh başkasının kanı... En çok da sevdiklerimin kanı.

Yüzüme inen sert tokat beni kendime getirmemişti ama birkaç saniye anı yakalamamı sağlamıştı. Taner'in öfkeli gözleri artık o kadar da kızgın bakmıyordu. Ağlamaktan kızaran gözlerle ellerimdeki kana bakıyordu. Bir saat öncesinde sevdiği kadının kanına bulanmış ellerime... " Ceyda" dedi devamını getiremediğinden.

Bu isimle kısa bir süre önce durmuş olan gözyaşlarım yeniden ortaya çıkmıştı. Oturduğum yerden yavaşça ayağa kalkıp en az benim kadar ağlamaya hazır olan adamın boynuna doladım kollarımı. Aklımın küçük bir yanı bu yaptığım şeyi onaylamıyordu. Hala bana söyledikleri yalanların acısı içimdeydi. Ama yinede ona sıkıca sarıldım. Şu an elimden gelen tek şey buydu.

" Bunu ona yapanlara ödeteceğim" dedim. Ona gibi görünse de aslında kendime söylüyordum.

Beni geri itmediği için ben de geri çekilmemiştim. Taner'in varlığı bana güç vermişti. Şimdi acım daha katlanılır, öfkem daha sınırsız olmuştu. Hareket etmek için daha hazırdım. En azından acı ve öfkenin sıcaklığıyla hissettiğim buydu.

" Kimdi? Bunu Ceyda'ya yapan kimdi? Nasıl oldu?"

Başımı omzuna koyup dudaklarımı birbirine bastırdım. Bu soruların yanıtı beni iyi hissettirmiyordu. O sordukça vermeye hazırlandığım cevaplar kendimi daha fazla suçlamama neden oluyordu. Ceyda benim yüzümden ölmüştü. Hedef bendim. Buna emindim. Ama o yanlış zamanda ve yanlış yerdeydi. Eğer o kapıyı açan ben olsaydım ölen de ben olacaktım. Keşke her şey olması gerektiği gibi olsaydı. Belki de doğrusu buydu. Ben artık bana biçilmiş süreyi aştığımdan bu kadar felaket başıma geliyordu.

Omuzlarımdan tutan elleri beni kolaylıkla yaslandığım bedenden ayırdığında karşı koyamadım. Sanki biri içimi boşaltmış gibiydi. Boş bir kabuk gibi en küçük bir esintide savruluyordum. " Sana diyorum bana cevap ver. Kim yaptı bunu Ceyda'ya?" kolumun acısı katlanılmaz hale geldiğinde bile ağzımı açıp tepki veremedim. " Gül konuş... cevap ver..."

Ama ben cevap vermek yerine yeni gelen adama bakıyordum. Bu sabaha kadar düşünebildiğim en büyük acıma, ikinci kalp kırıklığıma, yıkılan güvenime, hala âşık olduğum adama, nefret etmek istediğim suçluya...

" Konuş!"

Konuşmadım... Şu an ona sarılmaya o kadar ihtiyacım vardı ki ama yapamıyordum. Bana bu kadar yalan söylemişken gurumu yıkıp ona bir adım atamıyordum. Yarasa olduğunu bile bile ona gidemiyordum.

Acımı azaltabilecek olan kişi de bana en çok acı veren kişi de o'yken ne yapacağımı bilemiyordum.

Ancak Fatih biliyor gibiydi. Aramızdaki mesafeyi hızla kapatarak Taner'in ezici gücünden kurtarıp kendi güvenli kolları arasına aldığında kendime sadece birkaç dakika verdim. Birkaç dakika gücümü toplayacak sonra yapmam gerekeni yapacaktım.

KOVALAMACA-1 SUÇLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin