AV

7K 522 44
                                    


Hasan, bu adamın teklifini neden kabul ettiğini sorgularken Fatih çoktan ava başlamıştı bile. İlk avı hayalet değil, onun küçük atıklarıydı. Öncelikle oturduğu sandalyeyi geriye itip masanın altına eğilerek kontrol etmeye başladı. Tüm masayı incelemesine rağmen bir şey bulamamıştı. Ama pes etmeye niyeti yoktu. Bir şeyler bulacağına o kadar emindi ki arama alanını genişleterek meraklı bakışlar altında sandalyeleri kontrol etmeyi sürdürmüştü.

Oradan da bir sonuç çıkmadığında bu kez dolaplara sarmıştı. Bir şeyler olmalıydı. Bu işler böyle yürürdü. İçerideki köstebeklerden önce olası baskınları bilmek zorundaydılar. Böylece köstebeği kontrol etmek ve sadakatini ölçmek kolay oluyordu. Dosyaları sağa sola iterek rafların altına, çekmecelerin içine bakmayı sürdürdü. Nereye bakarsa baksın sonuç olumsuz çıkıyordu. İyi saklanmıştı.

Onun tüm çabasının olumsuz olduğunu gören Hasan daha fazla dayanamayarak " Tam olarak ne arıyorsun?" diye sordu. Fatih onu duymamış gibi aramayı sürdürürken sonunda çekmecenin rayına sıkıştırılmış siyah renkli küçük aleti gördüğünde uzanıp olduğu yerden çekip alarak arkasını kalabalığa döndü.

" İşte bunu arıyorum."

Elinde tuttuğu böceğe öylece bakan kalabalığı dikkatle izliyordu. İçerideki hainlerin en azından Beyaz'ın yandaşlarını biliyordu. Sorun Hayalet'in adamlarının kimler olduğuydu. Onları bir böcekle açığa çıkarmak olası değildi. Belki bir hata yaparlarsa, küçük bir ipucu bile yeterdi. Ancak olmamıştı.

Hasan, elinde tuttuğu böceğe bakarken şaşkınlıktan ne diyeceğini bilememişti. Emniyetin içinde böcek çıkıyordu. Bunun olacağı aklına bile gelmezdi. Ancak görünenler de ortadaydı. " Böcek, emniyetin içinde..."

Başını sallayarak ileriye doğru yürüyerek elindeki siyah küçük böceği masanın üzerine bıraktı. " Bundan fazlası olduğuna eminim. Bu sadece bir tanesi."

" Bunu nasıl bilebilirsiniz? Siz yeni..."

" Bildiklerimin sadece bu kadar olduğunu mu sanıyorsunuz?" bu kez yönünü ayakta bekleyen yedi kişilik ekibe doğru yürümeye başladı. Onların önünde ilerleyerek tek tek yüzlerine bakıyordu. Şaşkınlıklarını görüyordu ve hak vermiyordu. Onların bu tarz durumlara hazırlıklı olması gerekiyordu. hayata tek bir pencereden bakarak, sadece gördükleri şeylere inanmaları bir çok kişinin rant sağlamasına neden oluyordu.

Tuğba'nın önüne gelip durduğunda, kızın yüzüne diğerlerinden birkaç saniye daha uzun süre bakmıştı. Bunu fark eden kız gergince kıpırdanarak bir an önce bu rahatsız edici bakışlardan kurtulmak istiyordu. Garip bir psikoloji içine girmişti. Avuç içleri terliyor, soğuk soğuk terler döküyordu ama adamın bunu umursadığı yoktu. Anlam veremediği bakışlarla kendisine bakıyordu.

" Bir sorun mu var?" diye sordu bakışların arkasındaki nedeni merak ederek.

Fatih tam olarak bu soruyu bekliyormuş gibi gülümseyerek bakmayı sürdürdü gözlerinin içine. Onun gerginliğinden zevk alıyordu. " Demek bir sorun olduğunu hissediyorsun? Peki, sorunun ne olduğunu düşünüyorsun?"

Tuğba ne diyeceğini bilemedi. Acaba demeden edemedi. Yeni gelen komiser her şeyin farkında olabilir miydi? Yoksa sadece öylesine bir tesadüf eseri mi sormuştu bunu? " Ben ..."

" Ben de onu söylüyorum" dedi işaret parmağını öne doğru uzatarak. Tuğba'nın omzuna değdirdi. " Sen artık yolun sonuna geldin."

Bir anda tüm bedeni buz kesen kız korkuyla yutkundu. " Ben... Ben..."

" Sen, tam olarak sen artık yakalandın." Sesinde ne alay ne de öfke vardı. Düz bir tonda rahat bir ifadeyle normal bir şeyden bahsedermiş gibi haini yakaladığını ilan ediyordu. Bu tutum onun için oldukça yeniydi. Normalde değil haini bulmak, şüphesini dahi duysa yapacağı şey farklı olurdu. Ama şimdi sanki sıradan bir şeymiş gibi kolaylıkla söylüyordu.

KOVALAMACA-1 SUÇLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin