YEM

7.1K 561 17
                                    


Onun gelmediğine o kadar emindim ki bir anda odamın içinde görmek beni hazırlıksız yakalamıştı. Üstelik bu kadar öfkeli ve öfkesinin arkasında kararla durması iyi değildi . Üzerime doğru yürüyor olması beni ürkütmüyor dersem yalan olurdu. Fazla kızgındı ve ben nedeni konusunda birkaç tahminde bulunabilirdim.

Geri geri attığım adımlar bir duvarla son bulurken kaçacak yerim kalmadığından olsa gerek yutkunma gereği hissederek üzerime doğru yürüyen adamın gözlerinden ayırmadım bakışlarımı. Öne doğru uzattığı eliyle kapıyı pek de kibar olmayacak şekilde kapattıktan sonra beni titreten bakışlarla özel alanımı delip geçecek kadar dibime sokuldu. Gözlerinde en küçük bir yumuşama belirtisi yoktu. Soğuk, karanlık ve büyük bir boşlukla bana bakıyordu.

" Sanırım uyarım net olarak anlaşılmamış" dedi sakin bir tonla konuşarak. Oysa bağırsa bu kadar ürpertici olmazdı. Sanki öldürmeye kararlı bir katilin, kurbanının çaresizliğinden aldığı keyfi artırmak için takındığı o korkutucu ifadeyi kuşanmıştı.

" Ne uyarısı?" diye sordum ses tonumu kontrol altında tutarak. Az önce kızgın olduğum adamdan bir anda korkuyor olmak normal değildi.

Elleri bir anda bileğimden kavrayarak beni duvarın soğuk temasından kurtarıp kendi sıcak bedenine sıkıca bastırdı. Tutuşları biraz daha kibar olsa bunu farklı bir durumla yorumlayabilirdim ama değildi işte. Tutuşu da bakışları kadar sertti. " Taner, senin bu tarz ortamlara girmemen konusundaki emrimi iletmedi mi?" diye sorduğunda ağzımdan çıkan küfre engel olmadım. Bunu ve daha fazlasını hak ediyordu.

Çattığı kaşları neden küfür ettiğimi anlamadığını gösteriyordu. " Senin adamın mı arkadaşın mı bilmem ama benim düşmanım olduğu kesin."

" Ne demek bu?"

Yeni bir küfür savurduktan sonra " Bana bundan bahsetmedi" diye söylendim öfkeyle.

" Söylenmesi mi gerekiyor? Ne işin vardı senin o masada?" diye yeniden öfke yüklü sesle sorduğunda bu kez korkmak ve Taner'e küfretmek dışında bir şey yaptım. Gülümsedim. " Kıskanıyor musun beni?" diye sordum rahatça.

Bakışları biraz daha derinleşmiş ve gözlerimden dudaklarıma doğru kaymaya başlamıştı. " Kıskanmak ne demek bilmem ama illa bir isim vereceksen sahiplenme diyebilirsin. Benim olan sadece benimdir. Kimse ama kimseyle paylaşmaktan hoşlanmam" sanki güzel bir şeyler söylemiyor gibi öfkeyle konuşuyordu. Ama ben ses tonuna takılmak yerine söylediklerine odaklanmıştım. Benim olan benimdir mi? Sonunda beni hayatında bir yere koymuş mu demek oluyordu bu? Sanırım öyle...

Bileğim ondan kurtarıp boynuna doladım elimi." Bunu Taner'i öldürdüğümde de söylersin umarım" edim ve diğer bileğimi de ondan kurtararak boynuna doladım.

Boşlukta kalan elleri sertçe belime ulaşıp beni olduğumdan daha fazla kendine yaslarken gözlerindeki o ışıltıyı görmüştüm. " Merak etme bu kez onu ben öldüreceğim ama öncesinde seni cezalandıracağım."

" Hımmm, vereceğin cezanın içeriğini merak ettim" dedim aslında her şey ortada olmasına rağmen.

Bir anda beni çevirip odanın diğer tarafına doğru döndürdü. Sonra da yürümeye başladı. O normal bir şekilde yürürken ben geri geri yürüyordum." O masada ne işin vardı?"

" Yardım" dedim kestirmeden.

" Sen birilerine yardım etmek için kendini mi öne atarsın?

" Mesleki deformasyon. Birilerini kurtarmak için sürekli bunu yaptığımdan hala bu durumdan kurtulamadım."

" Kurtul o zaman. Hemen başla."

" Bunu yapamam... Olduğum kişiyi değiştiremem. Yardımıma ihtiyacı olan birini görüp görmemiş gibi yoluma devam edemem."

KOVALAMACA-1 SUÇLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin