GERÇEK KİMLİK

7.3K 523 35
                                    


Fatih, Hasan ile birlikte il emniyet müdürlüğüne gelmişti. Bir açıklama yapmak fazladan gereken sabrı da zamanı da yoktu. Şu an tüm enerjisini burada ikna çabalarıyla kullanacaktı. İşinin kolay olmayacağının farkındaydı ama yine de pes etmeye niyeti yoktu.

Hasan ise kendisine vaat edilen açıklamayı duymak Gül'ün hayatına nasıl girdiğini, bu gizemin nedenini, burada ne aradığını öğrenmek istiyordu. Konuşkan bir tip olmadığını görüyordu ama bunun üzerine kafasını karıştıran bir tip olması sinirlerini bozmak için yeterli olmuştu. Tüm konuşma çabalarını inatla reddederek emniyet amirinin odasına doğru yürümeye devam ediyordu. " Bana anlatacağını söyledin" diyerek onu durdurmaya çalışsa da Fatih duymazdan gelerek üst katın merdivenlerini tırmanmaya devam etti. Yolu biliyor gibiydi. öyle ki kimseye sormadan yürüyordu.

Onun konuşmayacağını anlayan Hasan, nereye gittiklerini Fatih kapıyı çalıp içeriye girdiğinde fark etmişti. Kapının köşesinde EMNİYET AMİRİ yazıyordu. Onun burada ne işi olduğunu bilmiyordu ancak işlerin gittikçe daha fazla karmaşıklaştığını görüyordu. Aklındaki sorular giderek artıyordu. Cevaplarının içerideki odada olduğunu bildiğinden Fatih'in arkasından içeriye girdi.

Amir ise gelen kişiyi gördüğünde elindeki kalemle dona kalmış, sonra da şaşkın bir şekilde ayağa kalkmıştı. Karşısında taştan bir duvar gibi duran bu yabacı adam, korkusuzca amire bakıyordu. Hasan anlam veremediği bu davranışların ardında yatan nedeni anlamıyordu. Adını bile bilmediği bu adam, emniyet müdürün odasına giriyor ve müdür onu görür görmez panik olmuş bir halde ayağa kalkmıştı. Bunu gördüğünden bu adama dair aklında şu an olduğunun iki katı kadar soru birikmişti. En önemlisi bu adam kimdi? Müdürü nerden tanıyordu? Müdür neden bu kadar şaşırmıştı?

Fatih karşısındaki adamı dikkatle süzüyordu. Onunla karşılaşmayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki? Ne çok şey değiştiğini yeni yeni fark ediyordu. Saçları nerdeyse tamamen beyazlamıştı mesela. Düz saçları özenle sağa taranmış, artık yaşın ilerlemesine bağladığı durumunu gri çerçeveli bir gözlük tamamlıyordu. Biraz da zayıflamıştı sanki tabi yaşlanmış ve azık da çökmüş olması cabası.

" Sen... sen burada ne arıyorsun?" diye sordu amir sert bir sesle. Daha fazlasını da söyleyecekti ancak Hasan'ın odada olmasından dolayı yapamamıştı. Ama çok kızmıştı. Bu kadarına cüret etmesi aklından bile geçireceği bir hareket değildi.

Fatih, yıllar sonra bu adamın kendisine kurduğu ilk cümlenin bu olmasından dolayı şaşırmamıştı. Başını önüne eğerek sahte bir gülümseme ile bekledi. Ne bekliyordu ki? Kendisini gördüğü için sevinmesini mi? Ona sarılmasını mı? Bunları hiç yapmamıştı ki? O sadece bu adamın hayatında amaçlarına hizmet eden bir araçtan başka bir şey olmamıştı.

" Artık bırakıyorum" diye yanıtladı onu Fatih. " Bundan sonra kendi istediğim gibi devam edeceğim." Bunu söylemek için geç kaldığını biliyordu. Belki yıllar önce o teklif kendisine yapılırken itiraz etseydi hayatı bu denli sarpa sarmayacaktı. Hayatına giren herkes zarar görmek zorunda kalmayacaktı. Gül, bu halde olmayacaktı. Belki de sıradan bir hayatı olacaktı. Akşam ekmeğini alıp eve gelen o adamlardan olacaktı. Ancak o şans hiç kendisine sunulmadı.

Öfkeyle elindeki kalemi fırlatan adam istediği gibi Fatih'e isabet ettirememişti. Onun yerine şaşkınlıkla olan biteni izleyen Hasan'ın ayaklarının dibine düşmüştü." Ne demek bu? Ne demek bırakıyorum? Bunu yapabileceğini mi sanıyorsun? Delirdin mi?" ses tonunu kontrol etmiyordu. Yarasa'nın bir anda ortaya çıkıp her şeyi bıraktığını söylemesi beklemediği bir durumdu. Üstelik bu kadar yıl sonra...

Fatih, bu ses tonundan hiç etkilenmemişti. Çoktan kararını vermişti. Bundan sonra ne söylerse söylesin vazgeçmeyecekti. Daha fazla bu oyunu sürdürmeye niyeti yoktu. " Artık saklanmaktan sıkıldım."

KOVALAMACA-1 SUÇLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin