16- ''Beni asla sevmeyeceğine söz ver.''

445 30 15
                                    

               Harley'in Ağzından

     Sabah erkenden kalktım ve hazırlandım. Kahvaltı etmeye gerek duymadım, ihtiyacım da yoktu zaten. Her zamanki gibi saçlarımı iki yandan topladım ve her zamanki kıyafetlerimi giydim. Sadece üzerime tişörtü farklı giyip, yazısız olanını giymiştim. Joker beni görünce, baştan aşağı süzdü ilk önce. Sonra Bay J. ile yola çıktık. Arabayı o kullanırken ben camdan dışarıya bakıyordum. Geldiğimizde arabadan indim.

Geldiğimiz yer kocaman bir ormanın girişiydi. ''Napacağız burada?'' diye sordum. Kafasını bana çevirmeden ''Sen Raven ile savaşacaksın.'' dedi. Ben olduğum yerde kala kalmıştım. ''Tanımıyorum bile!'' diye bağırdım hayretler içinde. Bağırışım dolayısıyla, yüzü buruşmuştu Joker'in. ''Raven kim?'' diye sormadan edemedim.

Bay J telefonunu çıkardı ve kısa bir süre sonra telefonu bana uzattı. ''İşte bu kız.'' dedi. Telefondaki fotoğrafı gördüğümde biraz gerilmiştim. "O hoş görünüyor...'' dedim ve zorlukla yutkundum. Hey! Ben kendimi Bay.J'ye hafif göstermeyeceğim. Bu hiç tanımadığım ama yakın zamanda tanıyacağımı düşündüğüm kişiyi yeneceğim! -Nasıl olacaksa o iş artık?-

''T-tamam, hallederim.'' dedim ve telefonu uzattım. Ama kendimce olan şüphelerim artmıştı. Joker'i takip ederek ormandan içeri girdim. Ormanda yürürken, gözlerimi J'den alamıyordum. Her ne kadar beni istemese de, aşıktım. Elimde değil...

''Bana bakmayı kesecek misin?'' diye sordu kafasını bana çevirmeye gerek olmadan. Gerçekten her yerde gözü var! Utanıp kafamı önüme eğdim. Bir anda durdu ve kolumdan tutup beni kendine çevirdi. Kafamı kaldırdım, bana bakıyordu.

''Bana bir söz ver Harley.'' dedi. Anlamamıştım, ne sözü verebilirdim ki? ''Ne sözü vereceğim?'' diye sordum. Meraklı gözlerimi onun harika gözlerine dikmiştim. Benim hayranlık, beğeni ve aşk dolu bakışlarıma her zaman olduğu gibi duygusuz ve sert bir şekilde karşılık veriyordu. Alışmıştım artık.. ''Bana beni asla sevmeyeceğine söz ver.'' dediğinde zorlukla yutkundum ve olduğum yere çakılasım geldi.

O an ses tellerimin düğümlenmesini ve konuşamamayı dilemiştim. ''Ben söz vere-'' dediğimde sözümü tamamlayamadan ''Söz ver Harley. Emin ol bu bana aşık olmaktan daha az acıtır...'' dedi Gerçekten beni istemiyordu. Onu buna zorlayamazdım, mecburdum söz vermeye. Zorlukla yutkundum ve boğazıma bir yumru oturdu.

Gözlerimi kaçırdım biraz, ama vazgeçecek gibi değildi. Aklımdan kısa bir süre içerisinde geçen öpüşmelerimiz, sarılmalarımız, saçlarımla oynaması geçiyordu. Ama artık bana bakmasından rahatsız oluyordum. Gözlerini ayırmıyordu benden, bu sözü mecburen verecektim. ''Sizi asla sevmeyeceğime söz veriyorum Bay J."

Bu sözüm ile beraber yavaş yavaş dolmaya başlayan gözlerimi görmemesi için kafamı eğdim. O da memnun olmuş bir şekilde önüne döndü ve yürümeye devam etti. Bende gözyaşlarımı zorlukla geri yollayıp, ona eşlik ettim.

Ortası açık ve geniş bir alana geldiğimizde durduk. ''Birazdan burada olur. İyi iş çıkar çırak. Yoksa seni öldürürüm.'' dedi ve ağaca yaslandı. O sırada Raven geldi. Fotoğraftakinden pekte farklı değildi, aslında aynı gözüküyordu...

''Ooo prenses hazretleri gelmişler..'' diye alay etti Joker. Yavaş yavaş bana doğru adımlamaya başlayan bu tuhaf kişiye göz gezdirdim. ''Palyaço ve karısı da buradaymış...'' diye alay etmeye devam etti. Igh! Ben karısı değilim, az önce ona söz verdim... ''Ben karısı değilim.'' dedim sitemle. Joker'in keyfi kaçmış gibiydi. Ama aldırmadım. ''Niye onun gibi palyaço kılığındasın ve buradasın o zaman?'' diye sordu.

''Benim çırağım...'' dedi Joker. Aman ne güzel! Yenmemi istediği kıza, beni ne kadarda güzel övüyordu Bay J?! Kız bana baktı ve ''Görelim hünerlerini palyaço çırak.'' dedi. Bende ona doğru yürüdüm ve ortada buluştuk.

Beyzbol sopamı sıkıca kavradım. İkimizde hazırdık. Bana doğru hamle yaptığı esnada geri adım attım. Yapacağım, yapabilirim! Beyzbol sopamı ona doğrulttuğumda, bu sefer o geri adım atmıştı. ''Kız kavgası... Bayılırım!'' diye alay etti çocuksu bir eda ile Bay J. Ben oldukça iyi bir jimnastikçiyim. Bu kızı mahvedeceğim!

Hünerlerimi konuşturup kızın bacaklarının altından hızla geçip, arkasında doğruldum. Şaşıran Diana'nın şaşkınlığından faydalanarak, arkasından önce sırtına vurdum beyzbol sopamı. Yere doğru eğilip ağzından biraz kan tüküren Raven ne hisseder diye düşünmeden kafasına da rahatlıkla geçirdim sopamı. ''Hadi ama!'' diye bağırdım çocukça. ''Bu kadar basit olamaz değil mi? Hadi kalk koca kız.'' dedim ve kahkaha attım. O kadar da koca değildi... cidden.

Göz ucuyla Joker'e baktığımda bizi pür dikkat izlediğini fark etmiştim, ama çaktırmadım. Hırslı olduğunu düşündüğüm Raven toparlanıp ayağa kalkınca ona tekme atacakken bacağımı yakaladı ve beni yere düşürdü. Ne yapacağım?! Oh, tabi ya! Yakaladığı bacağımı elimden geldiğince çevirerek ona doğru döndüm ve bacağımı tuttuğu elinden güç alarak biraz zıpladım. Sonra da diğer ayağım ile yüzüne bir tekme attım.

Sersemleyip, eliyle kanayan burnunu silerken bacağımı bıraktığı için yere düşmüştüm tekrardan... benim de zarar göreceğim ortadaydı. Bu işten karlı çıkan Joker olmuştu.

                Joker'in Ağzından

      Dumur olmuş, Harley'i izliyordum. Raven hakkında duyduğum şey sadece yanıltmaca mıydı? Çünkü Harley onu neredeyse nakavt etmişti...  Raven'a beyzbol sopası ile vuracakken, Raven sopayı yakaladı ve savurunca Harley yere düştü. Onu kötü bir yere düşürmüştü. Sivri taşlar, ısırgan otları ile dolu bir alana.

Yanına gitmek istedim o an, ama yapamazdım. O bana, bende kendime bir söz verdim! Çırağım değil mi? Ne diye yardım edeceğim ki ona... Kalksın, bana ne... G-gerçekten kalktı.. Nasıl bir direnç ise artık! Ama bacağı fena halde kanıyor! Bileğinin acıdığını ona baktığımda görebiliyorum. Ellerinde küçük çizikler var... Onun için üzüldüğümü düşünmek üzereydim ki yeşil kendini belli etti. "Burada annesinden ayrılıp kreşe bırakılmış çocuk gibi zırlayacaksan oynamayalım?!"

Savaşları zar zor bitti ve sonucunda Raven yerde baygın yatıyordu. Bizde Raven'dan Adalet Birliği'nin toplantı yaptığı yerin adresini aldık, yani amacımıza ulaştık. Ama Harley fazlasıyla kan kaybediyordu. Yavaş yavaş hali kalmadı ve yolda bayıldı. Onu kafası yere çarpmadan yakaladım ve kucağıma aldım... Lanet olsun! Tam ondan uzak duracağım, istemsizce de olsa yaklaşıyoruz birbirimize.

Ancak yalan söyleyemeyeceğim... Ona dokunmayı özlemişim. Onu ormanın içinde götürebileceğim pekte bir yer yoktu dürüstçe, bu yüzden bir odunluğa getirdim. Bulabildiğim tek yer burasıydı. Hala baygınken yaralarına baktığımda biraz kendime kızıyordum. Ona verdiğim ruhsal zararlar yetmemiş gibi artık fiziksel zarar görmesine de sebep oluyordum. O güzel bacağına zarar geldi işte. Lanet! Yarasına baktıkça, daha önce hiç hissetmediğim bir şeyi hissediyordum. Böyle boğazıma bir şey yapışıyor, kalbim hızla atıyor, içimde bir şey eksiliyor ve yüreğim sızlıyordu. Yarasına pansuman yaptım ve sardım. Bileği şişmişti biraz, kemiğini kırmamış olduğunu umarak onun ellerine baktım. Elleri daha iyi durumda sayılırdı... sadece birkaç çizik ve sıyrık. Oturup uyanmasını beklemeye başladım...

Tam rahatladığımı düşünürken yine o tanıdık ses belli etti kendini. "Ona daha fazla acı vereceğini biliyorsun, değil mi?" demişti. Yeşil, beni neden rahat bırakmıyorsun bir türlü? Neyden bahsettiğini anlamaya çalışıyordum. Sesi oldukça sinsi bir tını ile çıkmıştı ve bu pekte iyiye işaret değildi.

   Hepinize günaydınlar öncelikle. Hemen söze giriyorum; size geçen bölümde sorduğum soru üzerine yaptığınız yorumların hepsini okudum ve herkes daha fazla Jarley kitabı görmek istediğini yazmıştı. Buna biraz şaşırdım ama mutlu da oldum tabii ki. Fikrini belirten herkese ayrı ayrı teşekkür ederim. İstediğiniz gibi Jarley kitaplarını yazmaya devam edeceğim. Önceliğim bu kitabı en iyi şekilde tamamlayıp sonlandırabilmek. Daha sonrasında başka Jarley kitapları ile yeniden burada olacağım. :)

Psychopath+Angel (JARLEY)Where stories live. Discover now