-18 Geçmişin Hatırası

377 28 18
                                    

Harley'in Ağzından

Fısıltı şeklinde söylediklerim onun kulağına ilişmemiş olacak ki benimle konuşmadan yürümüştü. Kalkmak ve onu takip etmekten başka şansım yoktu. Kendimi zorlayarak ayağa kalktım. Artık daha çok acıyordu... bacağım değil, onu hala deli gibi isteyen gibi kalbim. Deli gibi? Benim kalbim herkesten daha deliydi... Ona yetişmeye çalışmadan hemen önce yerde duran beyzbol sopamı aldım ve elimden geldiğince hızlı yürüyerek en sonunda Joker'i yakalamayı başardım. Beni biraz zorlamıştı bu, çünkü hiçte yavaş bir tempo ile yürümüyordu. En azından kendi oyun alanında olduğundan biraz rahat davranamaz mıydı yani? Sanki düşman kovalıyordu peşinden.

Yorgunluktan bitmiştim. Ama biz hala oyun alanındaydık ve ben artık sabredemiyordum. ''Bay J. biz neden burada duruyoruz? Başka bir vakit gelemez miydik oyun alanınıza?'' diye sordum ve sesim artık bir yerlerime kaçmıştı... gittikçe güçsüz hissediyor, bu güçsüzlüğün verdiği hisse tahammül edemediğimden kendimi daha iyi olmaya zorluyordum. Güç alabilmeyi umduğum Joker ise pek yardımcı olmuyordu.

''Çünkü bir sürpriz var oyun alanının sonunda, benim bile bilmediğim bir sürpriz. Burayı gelmemizi söyleyen kişinin sürprizini göreceğiz, daha fazla soru sorma.'' dedi. Benim kafamı karıştırmıştı. Özlediği bir yere gitmekten bahsederken şimdi ise bambaşka bir şeyden bahsediyordu. Bu hallerinden iyice tedirgin olmuş bir şekilde başımı salladım ve etrafıma bakındım. Bacağım, bileğim pekte umrumda değildi. Şuan ne olduğunu bilmediğimiz bir sürprize doğru gidiyorduk. Artık bitmiştim. Karşımıza çıkan merdivenleri tutunarak çıkmaya çok çabaladım. Merdivenler bitip bizi düz alana çıkardığında her yer parmaklıklıyken bir alan parmaklıksızdı. Ve aşağıda yılanlarla dolu bir havuz vardı. Gözlerim kocaman büyümüş çığlığı basmıştım. Sürpriz lütfen bu olmasın!

Joker bana döndü ve anlamaz gözlerle baktı. ''Y-yılan varr!!'' diye bağırarak ortalığı inlettim. Benim bağırışımla Bay Yeşil Domuzcuk suratını buruşturup kulaklarını tıkamıştı. ''Yılanlardan mı korkuyorsun?'' diye sordu hafife alırcasına. Kafamı olumlu anlamda salladım. Kaşınmaya başlamıştım bile. Her yerim kaşınıyordu. ''Sen niye kaşınıyorsun?'' diye sordu. Ona yılandan çok korktuğumu daha fazla belli edip, kendimi güçsüz göstermemeye karar verdim. Daha ne kadar belli edebilirdim ki gerçi? Fazla tiksiniyor, korkuyor hatta iğreniyordum. O sürüngenler ve çıkardıkları ses benim korkulu rüyam haline geliyordu.

''Bir şey yok, geçer şimdi.'' dedim. Parmaklıksız alanın orada bir ip vardı. Karşıya kadar uzanıyordu. Bay J. o ipi işaret ederek ''Bu ipe tutunarak karşıya geçeceğiz. Tabi düşersen yılanların seni çok seveceğine eminim Harley.'' dedi. Çok ince bir davranış(!) Tam Bay J domuzuna göre. Beni iyice korkutuyordu. "Yapmalı mıyız cidden?" diye sordum, kafasını evet anlamına gelircesine salladı ve önden gitmemi işaret etmek adına elini ipe doğru açtı. Sinirlenmiş ve aynı zamanda kırılmıştım.

İpe tutundum ve ilerlemeye başladım. Altımdaki yılanları düşünmemek çok zordu ve ben yapamayacaktım. İp sallanıyordu! Buldum... kafamı başka bir şeyle meşgul etmeliydim. Ama aklıma gelen biraz da tehlikeli sayılırdı. Düşme ihtimalimi arttırıyordu. Anlık gelen cesaretime yenik düşüp umursamadım ve aklımdakini yapmaya başladım. Akrobatik hareketler yaparak gidersem kafamı dağıtmış olurdum. İpe iki elimle daha çok asılarak takla attım ve sonrasında ayağımı ipe dolayıp kendimi öne doğru bıraktım. Böylece ipte baş aşağı sarkmış yılanları izliyordum..

Joker'in Ağzından

İpte Harley'in yaptıkları beni etkilemişti. Ancak burada olma sebebimizi gerçekten bilmiyor olmam beni boşlukta hissettiriyordu. Neden buraya gelmiştim? Benim oyun alanım olduğu halde nasıl bilmezdim bunun ucundaki sürprizi? Kim sürpriz yapmıştı, ne sürpriziydi ve neden bu kadar rahat hareket ediyordum? Kendimi sorgulamaktan nefret ediyorum! Harley'in aksine gayet düz hareketlerle peşinden karşıya geçmiştim. Karşıya ulaştığımızda Harley'in keyfi yoktu. Sebebini anlamakta zor değildi.

Sonunda oyun alanının tanıdık bitiş alanına doğru yürümeye başladık. Harley sona gelmiş olduğumuzu bilmiyordu ama ben bu alanı bildiğim için bunun farkındaydım. Yinede ona söylemeyi bir an için olsun düşünmemiştim. Öğreneceği zaman sürprizi gördüğü zaman olmalıydı. En az onun kadar merak ediyordum şu sürprizi. Her attığım adımda Yeşil'in attığı kahkahaları duyuyordum. O bir şeyi kutluyor gibiydi. Normalde rengarenk ışıklarla süslenmiş alanda olmamız gerekirken burası çok karanlıktı. "Burası çok karanlık Bay J." dedi Harley. Bunun farkındaydım, sadece sebebini bilmiyordum. "Hadi ışıkları aç." dedi Yeşil sabırsızca. Onun ses tonu hiç hoşuma gitmiyordu. Hissettiği heyecanı bana da yansıtıyordu.

Işığın yerini bildiğimden hızla ışıkları açtım. Yavaş yavaş açılan ışıklar artık rengarenk değildi... sadece yeşildi. Benim yeşilimdi... karşımızda duran iskemlenin tek cilvesi üzerinde duran beyaz hekim gömleği ve diploma idi. O an başıma saplanan bir ağrı hissettim. Yeşil haykırırcasına, hiç bu kadar mutlu olmamış gibi kahkaha atıyordu. Kendimi ona eşlik ederken buldum. "Bunu istiyorsun!" dedi Yeşil. Haklıydı, bunu istiyordum. Hemde çok istiyordum. Ellerimi iki yana açmış bir şekilde kahkaha atmaya devam ederken ona döndüm, yanımdaki yaralı kıza. "Onlar tanıdık geliyor mu?" diye sordum iskemlenin üzerinde duranları işaret ederken. Yüzünde derin bir umutsuzluk vardı kızın... bu çok tatmin edici görünüyordu. Daha fazlasını görmek için aklımın kalan son parçalarını da kaybedebilirdim.

"Geçmişte k-kalan eş-" sözünü kesip onu sırtından sandalyeye doğru ittim. "Git ve önlüğünle diplomanı al Doktor Quinzel." sözlerini sarf edip onun yaralı bacağı yüzünden tökezleyerek dengesini korumaya çalışışını izledim. Sadece bakıyordu. Yeşil "Aptal sürtük, zamanımı harcama!" diye bağırırken benim sessiz kalmam imkansızdı. "Sana al onları dedim!" Bağırışım yankılanıyor ve karşımda duran Harleen'i titretiyordu. Korkuyordu... hoşuma gittiğini bilerek korkuyordu. "Harleen?" dedi şaşkınlıkla bana bakarak. Dişlerimi sıkıp çenemin kasılmasını sağlarken onun diz kapağına sert bir tekme attım. Düşeceği sırada iskemleye tutunarak kendini kurtarmayı başarmıştı. "Tekrar söyletme... Harleen." dedim. Bu kez biraz daha fazla bastırmıştım Harleen derken. Harleen karşımda çaresizlikle önlüğü ve diplomasını alırken sürprizin tamamlandığını bilerek çıkış kapısına ilerledim.

Beni bekletmeden takip etmeyi tercih etti. Yediği tekme, aklını biraz olsun başına getirmiş olmalıydı. Bu beni iyice tatmin ediyordu. Ona acı vermiştim. Oyun alanından çıkıp arabaya binmemizle bacağından akan kanlar iyice gözüme batıyordu. Beni kana susatmak için miydi tüm bunlar? "Onu nereye bırakacağını biliyorsun." dedi Yeşil. Evet, evet biliyorum. Harleen'in sessizliği altında yatan acı çığlıklarını işiten ruhum buna sadece seyirci kalmayı seçmişti. Arabayı hızla tanıdık adrese sürdüm. Kaybedecek vaktimiz yoktu, daha fazlası yoktu. Hiçbirimiz için yoktu.

Onun evinin önüne geldiğimizde bana baktı. ''Hadi in.'' dedim ve kapıyı gösterdim. Hiçbir şey söylemeden indi ve eski evinin anahtarını hep sakladığı saksıdan çıkardı, anahtar yardımıyla içeri girdi. O içeri girip kapıyı kapattığı anda, kahkaha atmaya başladım. Tüm sokağı dolduran kahkahalarımın peşinden arabada sakladığım birkaç balonu çıkardım. Aslında bunlar su balonlarıydı, ama ben içlerine yeşil akrilik boya koymuştum. Arabadan inmeden camı araladım ve birkaç balonu rastgele bazı evlerin camlarına attım. Duyduğum polis sireni bana artık gitmemi söylüyordu...

Bu bölüm hakkındaki yorumlarınızı, düşüncelerinizi çok merak ediyorum. Yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyor olacağım. Umarım birkaç kişide olsa düşüncelerini paylaşır. Çünkü ben şuan çok şaşkınım. Favori çiftime ne yaptığıma dair hiçbir fikrim yok... Yinede, yinede ve yinede umuyorum ki sizi sıkmadığım, akıcı bir bölüm olmuştur.

Psychopath+Angel (JARLEY)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon