-43 Kader

339 18 333
                                    

Oswald'ın Ağzından

O tanıdık sesi işitmişti kulaklarım. "Ne çabuk unuttun attığın kazığı." Gözlerimi dikiz aynasına götürdüğümde arka koltuktan başıma silah dayayanın Punchline olduğunu görmüştüm. Bir gözü artık işlevini yitirmiş olacak ki siyah bantla kapalıydı... onun ölmüş olduğunu sanıyordum... Sırıtarak aynı şekilde dikiz aynasından benim gözlerimi yakalamıştı.

"En son nerede kalmıştık?" diye sormuştu. Titreyen sesimle beraber zorlukla yutkunarak terleyen avuç içlerimi pantolonuma bastırıyordum. "Bak... b-ben olanlar için üzgünüm tamam mı?" diyebilmiştim. Ne diyebileceğimi ve daha doğrusu kendimi nasıl aklayabileceğimi bilmiyordum. Punchline bu kez beni gerçekten öldürecekti. Bir an için silahımla onu vurmayı düşünmüştüm ama ben bunu yapana kadar o beni çoktan öldürürdü. Söylediğim sanırım onu sinirlendirmişti, oysa niyetim asla bu değildi.

Yanlış bir şey yapmıştım anladığım kadarıyla. Düzeltmek için hiçbir şansım yoktu. "Üzgün müsün?!" diye bağırmıştı. Titreyerek gözlerimi kapatmıştım. Elinde silah olan birisinin bu denli öfke dolu olmasının sonuçları hep o silahın ateşlenmesiyle doğardı... ve ben çok yanılmıştım çünkü sandığımın aksine beni öldürmek isteyen Joker değilmiş, Punchline'mış. Anlamadığım şey ise onun bu kadar büyük bir grubu nereden bulduğuydu. "Sana bir şey söyleyeyim mi?" demişti biraz daha sakin bir tonla.

Sessizliğimi koruyarak söyleyeceği şeyi beklemiştim. Silahın namlusunu şakağıma biraz daha fazla bastırarak sırıtmaya başladı ve şunları söyledi; "Ben hiç üzgün değilim." Bunun ardından duyduğum son ses kulağımın dibinde ateşlenen silahın sesiydi...

Joker'in Ağzından

Son cümlesinin ardından kapanan gözleriyle bacaklarımın beni taşımakta zorlandığını hissetmiştim. Belki de ben vurulmuş olsam bu kadar acımazdı... Acı hiç bu kadar derinlerden sarmamıştı bedenim ve ruhumu. Ben ilk kez aşık olmuştum... kaybetmek üzere. Dolu gözlerimle birlikte duvardan farksız, düz bir ifadeyle duran yüze baktım. Çok güzeldi... Benim gibi bir akıl hastası ile hayatını harcamayı seçmese başarılı bir psikolog olacak kadar zeki, normal bir adamla mutlu bir evlilik yapabilecek kadar güzel, doğacak küçük bebeklerine bakacak merhametli ve fedakar... Ama o tüm bunları elinin tersiyle itmişti. Bana gelmişti.

"Ağla. Bizi başka hiçbir şey kurtaramaz." demişti Yeşil. O an dişlerimi sıkmayı bıraktım ve pişmanlıkla acının harmanlandığı o haykırışı dudaklarımın arasından dışarı bırakırken dizlerimin üzerine çöktüm. Harley'i hala kucağımda tutuyordum... bırakmayacaktım. Kollarımın arasından kayıp gidiyordu ve ben tutamıyordum. Oysa daha yapılacak çok şey yok muydu? Gözlerimden yaşlar akıyordu. Korkmadan, utanmadan... ben ağlamaktan korkmuyordum.

Hayat boyu attığım kahkahaların bedeli bu mu olmalıydı? İyi bir adam olmamıştım ancak dünya herkese eşit davranmıyordu. Bu kez... sadece bir seferliğine bana şans tanısaydı, Harley şimdi kucağımda ölü olmasaydı belki daha kibar bir adam olmayı deneyebilirdim. En azından Harley'in kalbini tekrar tekrar kırmazdım. Gözlerim onun yüzünde gezerken soğuk rüzgar bedenime çarpıyordu. Harley'in daha fazla üşüyeceğini düşünerek biraz daha sıkı sarmıştım onu. Göz yaşlarım çenemde biriktikçe onun üzerine damlıyordu.

Bir elimle onun yanağını okşamıştım nazikçe... soğuyordu yavaş yavaş. "Gidiyor musun cesur kızım?" diye fısıldamıştım yalnızca onun duyabileceği şekilde. Dudaklarımı alnına bastırdım ve gözlerimi kapattım. Kokusu hala buradaydı... "Hayır, hayır, hayır... gitme. Bu kez olmaz, şimdi değil Harley." demiştim. Bu kez değildi... onu gerçekten isterken kaybediyordum. Sarsıyordum onu biraz ama uyanmıyordu, gözleri açılmıyordu. "Gözlerini aç artık!" diyerek bağırmıştım.

Psychopath+Angel (JARLEY)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt