12. BÖLÜM

7.8K 410 18
                                    

MAYA'NIN AĞZINDAN

Telefona kulaklığı taktım ve çadırda uzandım. Dışarıda sesler olacağından net duyamayacağımı düşündüğüm için çadırda kalmayı tercih ettim. İçimde çok kötü bir his var Mina vesvese diyip geçse de ben öyle düşünmüyorum, kendimi rahatlatamıyorum. Dün gece rüyamda yine Mina'nın kaçırıldığı zamanı gördüm, İstanbula geldiğimizden beri görmüyordum bu rüyayı. Mina'ya söyleyip onunda moralini bozmak istemediğimden rüyamı ona anlatmadım. Telefondan sadece Mina'nın yürürken bastığı yerlerdeki çalılardan çıkan sesler geliyordu, düşüncelerimi sessize alıp telefondan gelen seslere odaklandım. Minanın ayak sesleri durduğuna göre göle kavuşmuş olmalıy-
"Noluyo lan?!!" Minanın böyle söylemesinden sonra birkaç inilti duydum. Kötü bişey oluyordu orada kesinlikle kötü bişey oluyordu. Birkaç saniyelik şok geçirdikten sonra yerimden fırladım, hızlı bir şekilde ayakkabılarımı giyip çadırdan çıktım. Dışarıya çıkar çıkmaz gözlerim Salihi veya Elifi aradı ama ikisini de göremedim. Göle giden yola doğru koşmaya başladım, ortak alandan geçerken Batu ve Atlası gördüm ve bağırdım
"Atlas, Batu koşun çabuk"
"Noluyo lan?!"
"Nereye?!"
Durup onlara cevap vermek isterdim ama cevap vermem yavaşlamam demekti, her saniye Minayı benden alıyormuş gibi hissederken yavaşlayamam. Koşmaya devam ettim telefonu kapatmamıştım kapatamazdım şu an Mina ile aramdaki tek bağ telefondu ama Minanın sesi gelmiyordu hatta hiç ses gelmiyordu. Arkamdan ayak sesleri duyunca koşarken arkama baktım Batu ve Atlas'da benim peşimden geliyordu. Daha fazla arkama bakarsam düşeceğimden korkup önüme döndüm, siktir ya bu yol bu kadar uzunmuydu. 2 dakika kadar daha koştuktan sonra göle gelmiştik ama etrafta kimse yoktu
"Maya noluyor Mina nerede?!" Sinirle Batuya döndüm
"Yok amk yok ne oldu bilmiyorum ama yok!"
"Ne demek yok lan?!"
"Salihi gördünüz mü ya da Elifi?!"
"Salih çadırdaydı Elif ortak alandaydı da Mina ile ne alaka ?!"
"Bak şu an anlatacak zamanım yok Mina ortada yok ve bulmamız lazım yoksa hiç iyi şeyler olmaz. Şimdi geldiğimiz yola iyice bakacağız Mina'ya ait herhangi bişey var mı diye"
"Tamam ama anlatacaksın sonra" dedi Atlas
"Mina yok derken ben anlamadım!"
"Kaçırıldı aq kim bilmiyorum ama birisi onu kaçırdı!" dedim ve geldiğimiz yola doğru yürümeye başladım. Batu arkamdan sorular sormaya devam etse de onu takmadım, şu an sakin olmalıyım. Sakince düşünmeliydim, sakin olmalıydım. Mina'ya hiçbirşey olmayacak, kardeşime hiçbir şey olmayacak, ben yine onu bulacağım ve bu sefer onu kaçıranın belanısını sikeceğim...
Geldiğimiz yolda 10 dakika kadar etrafa bakarak kamp alanına doğru ilerledik. Batu ve Atlas bazen konuşuyor bazen küfürler savuruyorlardı, ben ise sadece etrafa bakıyorum. İçimde çığ gibi büyüyen acıyı yok saymaya çalışarak susuyorum eğer konuşursam ağlamaya başlayacağım ve kimse susturamayacak taa ki Mina gelip bana sarılana kadar. İkinci oldu bu ikinci kez ellerimden kayıp gitti, Mavi Meleğim ikinci kez yok. Düşündükçe nefesim kesiliyor ama şu an en azından onu bulana güçlü olmam gerekiyor.
"Maya bu Minanın bilekliği değilmiydi?" Batunun sesi ile ona döndüm. Elinde Mina ile birlikte yaptırdığımız üzerinde mavi, mor kalpler ve kalplerin ortasında sonsuzluk işareti olan bilekliğimiz vardı. Şu an ayak bileğimde olan bileklik, o da ayak bileğine takıyordu... Gözyaşlarım gözlerime hücum ederken sesimi çıkaramadım kafamı sallamakla yetindim. Atlas sırtımı sıvazlayarak
"Mina'yı bulacağız tamam mı ama sen şimdilik güçlü olmalısın"
"Bizde hep güçlü olan Mina olurdu onsuz güçlü olamam ki ben"
"Olmak zorundasın Maya" dedi Atlas
"Kaçıranı bulursam sikeceğim!" diye söylendi Batu. Kamp alanına doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Atlas ve Batu'da peşimden geldi, kamp alanına gider gitmez ilk iş Salih'i ya da Elif'i bulmak olacak. Mina'nın anlattığı kadarıyla Elif'in hiçbişeyden haberi yok, bu piçliği yapan Salih. Onu bir bulursam varya ebesinin çorapların rengine gelinceye kadar... neyse anladınız siz.
Kamp alanında ilk gözüme çarpan Elif oldu. Atlasın yanından ayrılıp hızlı adımlarla ona doğru ilerledim, beni görünce gülumseyerek el salladı
"Mina nerede ya göremedim sabahtan beri"
"Senin o oruspuçocuğu sevgilin var ya onun yüzünden kaçırıldı! Söyle nerede o piç kurusu!!"
"Nasıl kaçırıldı?! Gerçekten mi?!"
"Uzatma Elif soruma cevap ver!!" Sesim o kadar yüksek çıkmıştı kamp alanındaki herkesin bize baktığından eminim
"Ça-ça çadırın-" Elif korkudan kekelemeye başlamıştı. Çadır kelimesi ağzından çıkınca dahasını dinlemeden hemen onun çadırına doğru gittim. Elime gelen ucu sivri ilk şeyle çadırı yırttım. Yırtılan parçanın ardından uzanmış bir Salihle karşılaştım. Şoklar içinde bana bakıyordu, yakasından tutup kendime çekerek onu yırtılmış çadırın içinden çıkardım. Üzerine doğru eğildim ve olanca sesimle bağırdım
"Mina nerede?!"
"Buğranın yanında" dedi sırıtarak
"Sikerim seni de Buğrayı da, nereye götürdü lan o pezevenk benim kardeşimi?!"
"O kadarını bende bilmiyorum" dedi biraz daha ciddileşmişti. Suratına yumruğu geçirdim
"Nerede lan söyle?!"
"Bilmiyorum" dedi. Bir kez daha vurdum... Defalarca kez sormama rağmen sürekli bilmiyorum dedi. Daha fazla dayanamayıp üst üste yumruklerımı suratına indirmeye başladım. Yüzü kandan görünmez hale gelmesine rağmen vurmaktan vazgeçmedim. Ben vurmaya devam ederken arkamdan birisi elimi tuttu ve beni kucağına aldı kafamı çevirdiğimde Atlasın yüzü ile karşılaştım
"Bırak lan bırak beni öldürücem onu"
"Sakinleş Maya o bizim işimize yarayacak" dedi. Aslında haklıydı mantıklı düşünürsek o şu an işimize yarayabilirdi.
"Biriniz müdür yardımcısına haber versin biriniz de polisi arasın!!" dedim. Telefonu yanında olduğuna göre sinyal takibi yapabilirdik. Şarjı bitmeden telefonu kapanmadan sinyaline ulaşmamız gerekiyordu.

**

Biraz sakinleşince Atlas ve Batu'ya Buğra olayını anlatmıştım. Şimdi ise polisler bir yandan sinyal takibi yapmaya çalışırken diğer yandan ise müdür yardımcımız ve 1 tane polis memuru benim ifademi alıyorlardı. İfadem bittiğinde müdür yardımcımız elini omuzuma koydu kafamı kaldırıp oma baktığımda
"Ailenize haber ver istersen"
"Onun ailesi benim, benim ailem ise o. Kimseye haber verilecek kimse yok" dedim. Ailemizi yok gibi göstermiş olabilirdim ama bizim için öyleydi.
"Merak etme bulacaklardır" diyip gitti. Geçen sefer de bulmuştuk yine bulacağız, bulmalıyız... Başka çaremiz yok. Salih'i polislerin korumasında benden olabildiğince uzak bir yere götürmüşlerdi, benim ifademde ondan bahsetmem sonucunda onun da ifadesi alınıyordu. Herşey onun yüzünden oldu zaten, benim kardeşim o oruspuçocuğu yüzünden tekrar kaçırıldı. Acaba nasıldır şimdi? Buğra denen piç ona bişey yapmışmıdır ki? Yapmamıştır ya yapmamış olsun....

MİNA'NIN AĞZINDAN
Gözlerimi zorlukla açtığımda tavana rast gele çizilmiş sahte yıldızlarla gözgöze geldim. Neresiydi ki burası? Ben en son kampta değilmiydim? Kendime geldikçe olaylar beynimde netleşmeye başladı. Tabii ya birisi beni kaçırmıştı ve buraya getirmişti. İyi de neredeydik? Beni kaçıranın yüzünü de görmedim kim olabilir ki? Yerden  kalkmaya çalıştığımda ellerimin ve ayaklarımın bağlı olduğunu farkettim. Güçlükle olduğum yerde doğrulup etrafıma bakındım, teras gibi bir yerdeydik bir yatak, bir kolkuk ha bir de camdan görünen efsane bir gökyüzü manzarasından başka bişey yoktu. Beni kaçıran her kimse gökyüzünü izlemeyi sevdiğimi iyi biliyordu. Işıklar kapalı olduğu için içeride benden başka biri var mı yok mu emin olamıyorum, ay ışığının aydınlattığı yerlerden gördüğüm kadarıyla kimse yok. Ağzım bağlı değil, bağırsam kimse duyar mı ki? Ya kimse duymazsa?
En iyisi baygın taklidi yapıp beni kimin kaçırdığını öğrenmek daha sonra ona göre bir plan yaparım. Birinin gelme ihtimaline karşı ilk uyandığım zaman ki gibi yatıp gözlerimi kapattım ve düşünmeye başladım. Acaba Maya olanları duydu mu? Bu olayın Salihle bir alakası var mı? İnşallah Maya olanları duymuş ve polise haber vermiştir. Tabii ya telefonum yanımdaydı yüz üstü yattığım için  sağ tarafımı yere bastırdım, yaşasın be telefonum hala bende!! Benim tanıdığım Maya aramızdaki tek iletişim kaynağı olan telefonu ölse kapatmazdı, yani şimdi konuşursam Maya bunu duyabilece-
"Daha ne kadar baygın taklidi yapmayı düşünüyosun güzelim?" Bu ses... Yine mi ya sikerim böyle işi
"Sen buradamıydın ya?"
"Evet seni izliyordum"
"Madem buradasın gerizekalı insam bir koltuğa falan bırakır demi hayır yani neden yer?!"
"Sen düştün zaten hemen sonra da uyandın benim burada olmadığımı düşünürsen ne yapacağını merak ettim yani düşmeseydin koltukta yatıyordun"
"Gel kaldır beni buradan!"
"Seni terasa götüreyim mi gökyüzünü izleriz beraber"
diyince sesimi çıkarmadım. Şu an bana iyi gelicek tek şeydi gökyüzünü izlemek ve o da bunu bildiği için söyledi. Hem terasa çıkarsam etrafımı izleyip Maya eğer hala beni dinliyorsa ona birkaç ipucu verebilirdim yerimizi bulmaları için. Acaba Maya nasıldır şimdi? Kesinlikle sinirden delirmiş ama belli etmeyip güçlü durmaya çalışıyordur. Buğra ayağa kalkıp bana doğru gelince düşüncelerime ara verip ona odaklandım, yanıma gelip bana doğru eğildi
"Dışarı çıkınca istediğin kadar bağırabilirsin seni kimse duymaz burada şimdiden uyarayım dedim"
Sinirle gözlerine bakarak
"Çöz şu ayaklarımı da çıkalım" diye çemkirdim
"Oldu canım ya başka bi isteğin var mı?! Ayaklarını çözsem beni döve döve öldürürsün be sen"
"Ne o kendine güvenmiyosun bakıyorum"
"Kendime güvenmesem seni kaçırmazdım ama seni de tanıyorum yani"
"Şerefsiz..."
"Bende seni seviyorum güzelim" diyerek beni kucağına aldı
"Bırak lan beni"
"Terasta bırakacağım zaten"
"Oruspu çocuğu"
"İltifat ediyosun ama"
Beni sinirlendirmek için yapıyordu ve başarılı da oluyor. Nefret ediyorum, nefret ediyorum, nefret ediyorum...
Ben ona içimden saydırırken terasın kapısına gelmiştik. Kapıyı açınca gördüğüm manzara ile nutkum tutulmuştu

*Bölüm Sonu...
Buğra'dan nefret edenler sağ baştan say...
Yorumlarınızı bekliyorum...😍*

Bela İkiliWhere stories live. Discover now