41. BÖLÜM

5.1K 223 18
                                    

Mayanın bağırış sesiyle gözlerimi açtım
"Noluyor lan ne bağırıyorsun?!" dediğimde bütün gözler bana döndü
"Bak dedim sana sessiz ol bağırma diye uyandırdın kızı!" dedi Barış. Maya ise onu takmayarak bana döndü
"Mert gitmiş" dediğinde şaşkınca ona baktım
"Nereye gitmiş?"
"Biz uyuyorken uyanmış zaten otobüsüde 1 saat önceydi. Hiçbirimizi uyandırmamış"
"İnanamıyorum ya!" dediğimde kimse sesini çıkarmadı.
"Telefonum nerede benim?"
"Abimdeydi son"
"Harbiden Deniz nerede?"
"O da Maya'nın sesine uyandı sonra elini yüzünü yıkamaya aşağı indi"
"Aradınız mı Mert'i?"
"Abim bir yüzümü yıkayıp ararım demişti, giderken"
"Sen niye bu kadar dellendin ki Mert'in her zamanki hali"
"Ya tamam da ben kaç kere dedim ona yapma diye?!"
"Dedin de o da söyledi her seferinde vedalaşmayı da benden sonra sizin ağlanızı da sevmiyorum diye"
"Ya böyle daha mı iyi oluyor sanki?"
"Demek ki daha iyi oluyormuş böyle yaptığına göre"
"Savunma şunu bana ya!"
"Napayım Maya olan olmuş şimdi burda kendini de öldürsen Mert gitti ve o giderken veda etmeyi sevmiyor, bundan sonra da sevmez. Alış artık" dediğimde offlayarak arkasındaki koltuğa oturdu. Barış da yanına gidip oma sarılınca bende az önce uyuduğum koltuğa oturdum
"Güzelim sinirlenme bu kadar. Sizi düşündüğü için yapıyor o da"
"Tamam da böyle de vedalaşamayınca içimde kalıyor"
"Kalmasın içinde, demek ki o da sevmiyor vedalaşmayı" dediğinde Maya umutsuzlukla başını Barışın omuzuna koyunca bende gözlerimi kapattım.
"Sonunda sustun mu?" diyerek  terasa giren Deniz gözlerimi yeniden açmama sebep oldu.
"Konuştun mu Mertle?"
"Konuştum, İzmir'e varmak üzereymiş. Sizi sordu Maya bağırıyor Mina ise en son uyanmamıştı dedim Mina'ya söyle uyanınca dolabına baksın dedi" Deniz'in lafı bitince ayağa fırladım ve koşarak odama gittim. Dolabımı açtığımda kapısına yapıştırılmış bir poster ile karşılaştım. Posterde bizim fotoğrafımız vardı; Deniz, ben, Mert, Maya ve Barış sahilde birbirimize sarılmış şekilde bir fotoğraf. Ne ara çektiğimizi hatırlamasam da hepimiz çok güzel çıkmıştık, tam da gülerken çekilmiş olması fotoğrafa anlam katıyordu.
"Ya ama bu çok güzel!" dediğimde Deniz kolunu omuzuma atarak
"Çünkü içinde biz varız ve gülüyoruz" dedi. Mert beni neyle mutlu edeceğini çok iyi biliyordu
"Telefonumu versene Mert'i arayacağım" dediğimde Deniz telefonumu bana uzattı
"Kapatmadan bana ver bende konuşacağım" diyince Maya'ya baktım
"Çocuğun moralini bozmayacağına söz ver"
"Söz" dediğinde Mert'i aradım

"Mavi Meleğim?"
"Ya sen nasıl bir şeysin ya"
"Anlaşılan hediyeme bakılmış"
"Keşke yanımda olsaydın sarılırdım"
"Gelirsem sarılırsın" dediğinde gülümsedim.
"Maya seninle konuşmak istiyor"
"Ben onu sonra ararım biraz sakinleşsin"
"Tamam"
"Hadi kendine de ona da iyi bak"
"Sende kendine iyi bak" lafım bittiği an telefon suratıma kapandı.

"Bende konuşacaktım!" diyince Maya'ya baktım
"Seni sonra arayacakmış, sakinleşmeni bekleyecek"
"Daha çok bekler" dedi ve odadan çıkıp aşağıya indi
"Sen her seferinde bunu sinirini çekiyormusun böyle?"
"Evet yani buraya kadar ki kısımda evet, şimdi büyük ihtimalle aşağıda oturuyordur. Yani gidip konuşmazsam sakinleşince kendisi geliyor"
"Gidip konuşursam?"
"Sakinleşene kadar çekersin"
"Çekmeye razıyım ben ya" diyip odadan çıktı Barış. O odadan çıkınca bende Denize döndüm, gülerek bana bakıyordu
"Dolabın ne kadar düzenli öyle" diyerek dolabıma yaslandı ve dolap sallanınca üst rafta kıyafetlerimin arasına sakladığım sütyenlerimden biri önce kafasına oradan da göğsünde birleştirdiği ellerinin üzerine düştü. Hemen sütyeni alıp dolaba fırlattım ve Denizi dolabın önünden iterek kapılarını kapattım
"Son 30 saniyeyi yaşanmamış sayabilirmiyiz?" dediğimde kahkaha attı
"Hayır"
"Deniz!"
"Ne?"
"Gebertirim seni!"
"Kızım ben ne bileyim dolabına yaslanınca başımdan aşağı sütyenler yağacağını" dedi kahkahalarının arasından
"Deniz yemin ediyorum gebertirim seni" dedim susması için omuzuna vursam da arkadaş bunu hissetmiyor gibi kahkahlarına devam ediyordu
"Gülme ya!" desemde kahkaha sesleri yeri göğü inletiyordu.
"Gidiyorum ben" dediğimde hala gülmeye devam edince odadan çıktım ve sinirle aşağıya indim. Maya ve Barış'ı sarılırken görünce gülerek onlara baktım, bu sırada Deniz odamdan çıkınca
"Ben Hayrişe uğrayacağım, haberin olsun Maya" diyip kapıya doğru ilerledim. Deniz hala kahkaha atıyorken ben yan bahçeye geçip Hayrişin kapısını çaldım. 5 dakika kadar kapıda dikildikten sonra kapı açıldı
"Mavi Çiçeğiim"
"Hayrişiim!" dedim ve sıkıca sarıldım
"Doğum günün kutlu olsun Mavi Ruhlu Kız!" diyerek arkadan geldi Efe
"Teşekkür ederim" dedim gülümseyerek.
"Gel sana bir hediyem var"diyip içeri çekti beni Hayriş. Ayağım takıldığı için az daha yere yapışıyordum ki Efe kolumdan tutarak dengemi sağlamamı sağladı. Hayriş çekmeye devam edince mecburen onun peşinden gittim. Arka bahçede çiçeklerin olduğu yere götürmüştü beni adını bilmediğim mavi bir çiçeğin önünde durdu.
"Bu çicek senin, rengiylede güçlü oluşuyla da sana benziyor" diyince güldüm
"Teşekkür ederim" dedim sarılırken. Çiçeği aldığım sırada Efe de yanımıza geldi
"Sonunda çiçeğini aldın mı?"
"Evet de neden sonunda?"
"Bahçeye ne zaman çıkacak olsam bağırıyordu bana 'Mavi çiçeğe dikkat et' diye. Artık rahat rahat girip çıkabileceğim" diyince kahkaha attım.
"Bunun moru da var Maya'nın doğum gününe kadar da o çiçeğe dikkat edeceksin canımın içi" dedi Hayriş. Efe ciddi olamazsın bakışı atarken ben kahkaha attım
"2 ay falan kaldı dayanırsın" dediğimde şakadan kendisini yere bırakınca daha da kahkaha attım. Bu sırada bizim tarafın kapısı açıldı ve Maya ile Barış elele kapıdan çıktı
"Mina biz ekmek almaya gidiyoruz, Deniz'e yardım et yemek hazırlayacaksınız"
"Tamam!" diyip Hayrişe döndüm
"Sultan ben gideyim şimdi bu tek başına beceremez" diyince güldü
"Git git yardım et" diyince gülerek bizim bahçeye doğru ilerledim. Ben giderken Efe hala yerde yatıyordu, elimde saksıyla bizim tarafa geçip Maya'nın açık bıraktığı kapıdan içeri girdim ve ayağımla kapıyı kapattım. Saksıyı balkona bırakmak için oturma odasına geçtiğim an Deniz yanıma geldi,  onu görünce aklıma yine o mesele geldi. Saksıyı elimden alırken yüzüne bile bakmadım
"Nereye bırakayım bunu?"
"Balkon" dedim ve mutfağa gidip ellerimi yıkadım. Ben ellerimi silerken Deniz yanıma geldi
"Son 1 saati yaşanmamış sayabilirmiyiz acaba?" dediğinde gülümsedim. Trip atsam mı atmasam mı yoksa onun sütyen meselesini unutması karşılığında bende mi sussam
"Sen son 30 saniyeyi kabul etmişmiydin?!" dedim sinirli olmaya çalışarak
"Tamam o anı da yaşanmamış sayacağız" diyince zafer kazanmış şekilde güldüm
"Peki madem" diyince güldü.
"Ee ne yapıyoruz?"
"Kahvaltı hazırlarız, gerçi bu saate kahvaltı biraz hafif olucak ama" dediğimde gülümsedi
"Yemek yapmayı biliyorsun demi Mina?"
"Biliyorum"
"İyi bari ileride aç kalmayacağım" diyince güldüm
"Amin"

Bela İkiliWhere stories live. Discover now