49. BÖLÜM

4.2K 160 24
                                    

Okul bahçesinden içeri girdiğimizde yine bütün gözler bize döndü
"Ne zaman vazgeçicekler acaba?" dediğimde bana baktı Maya
"Neyden?"
"Şuradan girdiğimizde bize bakmaktan"
"Bilmem" dedi ve önüne döndü. Sabah İstanbula varınca Denizler bizi eve bırakıp kendi evlerine geçtiler, üzerlerini değiştirip yeniden okula geliceklerdi ama henüz ortalarda görünmüyorlardı
"Yanlız havalar da güzelleşti sabahları yürümek güzel oluyor" diyince Maya'ya baktım
"Aynen de unutma okul çıkışı eve gitmeden bara gidiyoruz"
"Unuturmuyum be? Ne yapıyoruz şimdi bu gün?"
"Gider gitmez mahallelerin başlarına diktiğimiz adamları çağırıp bir konuşalım, dertleri neymiş? Neden birbirlerinin arkasında durmuyorlarmış? Öğrenelim"
"Sonrası ona göre devam eder diyorsun yani?"
"Aynen" dediğimde merdivenleri bitirmiş, sınıfın olduğu kata gelmiştik
"Ooo günaydın güzellikler" diyen Elif'e gülümsedim
"Günaydın canım"
"Günaydın fıstık" diyip Elif'i kolunun altına aldı Maya
"Biz yokken neler oldu?"
"Şu kampta kavga ettiğiniz kızlar sınıfa gelip sizi sordu" diyince ona döndüm
"Neden?"
"Bilmiyorum" dedi
"Başka?" dedi Maya
"Batu'nun şaftı düzeldi" dediğinde güldüm, çabuk toparlamış ben daha birkaç ay yatar diyordum
"Ha bir de yazılılar test olacakmış"
"Sen ciddimisin?" dedi Maya
"Şakası olur mu bu konun ya" diyince Maya Elife sarıldı
"Sana bir çikolata alacağım hatırlat" dedim gülerek
"Bana yok mu?"
"Sana ben alırım kanka" dedi Yiğit koridorun başından seslenerek.
"Bak bak, bak da kanka gör" dedi Maya Yiğit'i gösterirken. Göz devirip sınıfa girince gördüğüm manzarayla tek kaşım havaya kalktı
"Hayırdır? Sabah yürek mi yediniz?" dediğimde kampta kavga ettiğimiz kızlardan bacağım kadar boyu olan oturduğu sıradan atlayarak indi
"Yok kahvaltı olarak sizi yemeye geldik" dedi sinirle
"Senin altına bir tabure falan koysunlar ya bizimle konuşurken hayır gözlerine bakmak için eğilmemiz gerekiyor, durum böyleyken ciddiye alamıyorum seni" dedi Maya hemen arkamdan
"Sen benim boyuma mı laf ediyorsun lan?!" diyip ona vurmak için kaldırdığı eliyle birlikte bir adım atınca kolundan yakaladım
"Senin bu kolunu kırar götüne sokarım" dedim kolunu çevirirken
"Bir daha bu kıza vurmaya kalkıcakmısın?" dediğimde elini kurtarmaya çalıştı, o çok güvendiği grubundan kimsenin sesi çıkmıyordu
"Vurucam ulan!" dediği anda kolunu kendime çektim, bilin bakalım ne oldu? Evet, doğru tahmin kolu kırıldı
"Her vurmaya kalktığında bende kolunu kıracağım o zaman" dedim çığlıklarını umursamadan
"Götürün şunu sizde adam olun sonunuz böyle olmasın!" dediğimde iki kız kolunu kırdığımı kaldırırken diğerleri hala olduğu yerde duruyordu ki Maya bağırdı
"Ulan siktirip çıksanıza sınıftan!"
"Çıkarsana lan!" dediği an Maya koşarak kızların yanına gitti, 'çıkarsana lan!' diyenin saçlarından tutup sürüklemeye çalıştı, ona uzanan kızı da Elif aldı. Kapıya kadar sürükleyince Yiğit kapı kolunu bırakıp kenara çekildi, Maya kapıyı kızın kafasıyla açıp onu dışarı itti Elif de arkasından tuttuğu kızı itip kapıyı tekrar kapatınca Yiğit'e döndüm
"Sen kapının önünde ne yapıyordun?"
"Biri gelmesin diye kapıyı tuttum da sen cidden kırdın mı kızın kolunu?"
"Evet" dedim ve sakince yerime geçip otudum, Maya da kendi sırasına geçince Elif ile Yiğit de masaya oturdu
"Müdüre söylerlerse?" dedi Elif
"Söylesin" dedi Maya
"Umursamazlık seviyenize hayranım, benden bile betersiniz" diyen Yiğit ile gülmeye başladık
"Günaydın okulun en eğlenceli tayfası!" diyerek Yiğit'in omuzuna atladı Buse
"Günaydın başkan bu neşe nerden?" dedi Maya
"Bilmem mutlu uyandım" diyince güldük
"Tepemden inermisin güzel kardeşim" dedi Yiğit gözlerini devirirken
"Aman iyi be" diyip çantısını Elif'in sırasının üzerine attı. Bu gün tekli sıra Yiğide kalmıştı anlaşılan. Sınıfın kapısı açılıp içeri kimse girmeyince hepimiz o tarafa döndük, Atlas birden koşarak içeri girince gülmeye başladık
"Ne oldu lan ne koşuyorsun?" dedi Elif
"İçimden geldi böyle giriş yapmak geldi" diyince kahkaha atmaya başladık, biz gülerken o hemen önüme yani sırasına oturmuştu. Sınıfın arka tayfasından tek eksik bizimkilerdi
"Barışlar nerede gelmediler mi?"
"Beraber geldik, gelirler birazdan"
"Gelsinler gelsinler tayfa tamamlansın" dedi Buse
"Kız valla sende bir haller var" dedi Elif Buse'ye bakarken
"Ya milletin arkadaşları morali bozuk olunca soruyor 'ne oldu?' diye siz neden mutlu olunca soruyonuz?" dedi yapmacık bir sinirle
"Senin normalde sınıfa gelip çantanı atıp uyuman gerekiyordu, ne bu neşe?" dedi Atlas
"Bencede" dedi Yiğit
"5 yürek tek soru" dedim
"Eh artık bir cevap ver" dedi Maya
"Harbiden bir sebebi yok lan" dedi kendi kendine şaşırdığını belli eden ses tonuyla
"Sonumuz hayrolsun madem" dedi Elif. Kapı tekrar açılınca hepimiz bir umut bizimkiler gelmiştir diye kapıya döndük, ama gelen Batu olunca herkes tekrar önün döndü. Batu, Atlasın masasının üzerinde oturan Yiğit'in yanında durunca yeniden ona bakmak zorunda kaldık, hepimize tek tek baktından sonra Yiğit'e döndü
"Sırama geçebilirmiyim kanka?" diyince Yiğit yüzünü buruşturup ayağa kalktı ama cevap vermedi
"Gel kanka böyle" dedim Yiğit'e o yanıma oturunca bende Maya'nın sırasının üzerine çıkıp bağdaş kurdum, Yiğit benim oturduğum yere yani duvar kenarına kaydı, Atlas bizim masanın üzerine oturdu, Maya ise başını koluma yasladı, zaten Elif kendi sırasında bize doğru oturuyordu Buse ise o sıranın masasına benim gibi bağdaş kurmuştu. Batu gelince ister istemez modumuz düşmüştü, bile bile yaptığı şeyler sadece arkadaşlıklarına zarar vermişti. Deniz ile sevgili olduğumuzu bile bile bana öyle bir hediye hazırlayınca bu tepkiyi almıştı, bir yanım acısa da ona, haketmişti...
Yiğit ortamdaki düşüşü farketmiş olacak ki gülüşünü yüzüne yerleştirdi
"Ders Dil Anlatım, kaynatıyormuyuz?" diyince hemen ona katıldım
"Kaynatıyorsunuz, Atlas ile sen" dediğimde Atlas şaşkınca bana baktı
"Zahmet olmazsa sizde yardım edin"
"Aa istediğin yardım olsun kankacım, o bize" dedi Buse
"Hep destek, tam destek" dedi Elif elini yumruk yaparak
"Nee ben direkt olayın baş kahramanıyım bu sefer" dedi Maya kendisine bakan Atlas'a cevap olarak
"Oo Maya dersi kaynatacaksa yaşadınız" dedim gülerek
"Allah Allah?" dedi Elif
"Tabii benden daha beter kelime oyunu yapıyor bu"
"Kanka ingilizce dersinde yaptıklarından sonra buna inanamıyorum" dedi Atlas. Bu sırada kapı açıldı ve bizimkiler sınıfa girdi
"Oo kimleri görüyorum kimleri?" dedi Atlas gülerek
"Ulan iyi ki iki gün yoktuk bee" dedi Barış gülerek
"Özlendiniz abicim" dedi Yiğit gülerek
"Belli yanıma oturduğuna göre" dedi Deniz gülerek
"Hee kanka dedim belki Mina'dan sıkılmışsındır, biraz da ben geleyim"
"Yengem de burada mı oturacak?" dedi Barış masanın üzerine bağdaş kuran beni işarer ederek
"Aynen" dedim gülerek
"Yenge ayaklarını uzat bari yastık niyetine" diyince bizimkiler kahkaha atmaya başladı
"Yiğit oraya oturur ayaklarını da uzatır kardeşim, sevgilimi bana verin" dedi Deniz gülerek
"Senin yeni sevgilin benim Mavişim" dedi Yiğit
"Siktir amk bu ne iki gündür" diyince kahkaha atmaya başladık
"Ne iki günü?" dedi Elif
"Biri dün telefona bakarken abimi sevgilisi sandı da onu diyor" dedi Maya durumu toparlayarak
"Harbi niye böyle oturdunuz?" dedi Barış, Buse eliyle Batu'yu işaret edince Deniz'in mavileri yine koyulaştı ve tek kaşını kaldırıp Buse'ye baktı, bu sırada Atlas elini Deniz'in omuzuna vurarak
"Sakin ol şampiyon bişey yok" diyince Yiğit kulağına olan biteni anlattı
"Sıkıntıysa döveyim?" dedi Deniz, o an göz göze gelince
"Vazgeçtim kanka şu bakışlar" diyip beni gösterince hepsi bana bakıp kahkaha atmaya başladı. Hele Atlas
"Allahım kriiz" diyerek kendini geriye atınca az daha camdan aşağı gidiyordu, Yiğit bacağından tutup yerine oturttu
"Destuur Levent Hoca!" dedi sıfıtan biri
"Ooo gençler keyifler yerinde bakıyorum"
"Sizde buyurun hocam" dedim
"Yavanlaşma evladım!"
"Ne oldu hocam neden geldiniz?"
"Size mutlu bir haber getirdim"
"Oo severiz, söyleyin gitsin hocam" diyince güldük
"Dersiniz boş" diyip sınıftan çıktı adam dışarı çıktığı an sınıftan sevinç naraları yükseldi. Hoca sınıftan çıkınca bizimkilere döndüm
"Bu gün ki diğer derslerimiz ne?"
"Kanka 4 ders dil anlatımdı boş zaten" dedi Atlas
"Biri benim yerime şunu alnından öpebilir mi?" diyen Maya ile kahkaha attık, sonra bana dönüp
"Gidiyormuyuz?" dedi
"Son 4 ders ne?"
"2 beden 2 ingilizce"
"Yok yazdırma bizi" dedim Buseye ve çantamı alırken
"Bende o iş"
"Abi yok ben duramam bende kaçıyorum" dedi Yiğit
"Bende geliyorum" diyip sıradan atladı Atlas
"Bizde gidelim bari" dedi Elif
"Gidelim madem" dedi Buse
"Zaten devamsızlığı sadece yarım gün girerler, hadi gidelim" dedi Barış
"Hadi o zaman" diyip daha sırtından çıkarmadığı çantasıyla elimi tuttu Deniz ve bizim grup tam tayfa bahçeye çıktık. Kapıdan çıkarken İsmail abiye el sallamayı ihmal etmeden okul bahçesinden çıktık.
"Nereye gidiyoruz?" dedi Atlas
"Valla bizim biraz işimiz var o yüzden bizi bu gün yok yazın başka zamana" dedi Maya
"Hadi ya?" dedi Yiğit üzgünce, omuzuna vurdum
"Düşmesin lan yüzün"
"Sizsiz eğlenceli olmaz ki"
"Olur olur" dedi Deniz kolunu omuzuna atarken
"Affedeyim madem bu sefer" dedi Yiğit
"Evett o zaman görüşürüz sonra" diyen Barış ile onlara el sallayıp, okulun arka tarafından barlar sokağına kestirme giden yola girdik
"Şimdi planı dökül" diyince Maya'ya baktım
"Ara Kerem'i sokakların başına diktiğimiz kim varsa, neredelerse bizim barın arka çıkışına toplasınlar. Alttaysa alttan, üstteyse üstten alıp gelsinler herkes tam olacak" dediğimde araya sıkıştırdığım küfrü anlayıp güldü, telefonu kulağına götürüp biraz yanımızdan çekildi
"Sonra?" dedi Barış
"Oradan çıkan sonuca göre birşeyler yaparız. Ama bu gün adamların kim olduklarını ve mekanlarını öğrenip azıcık olay çıkaracağız" dediğimde Deniz güldü
"Pamuk gibi sevgilimin içindeki canavarı ortaya çıkardılar" diyince güldüm
"He bu arada küfür-"
"Edebilirsin, birşey demeyeceğim" diyince gülüp öpücük gönderdim. Maya yanımıza gelince hepimiz bir açıklama beklercesine ona baktık
"Tamam dedi, başka da bişey demedi de"
"De?" dedi Deniz
"Ya siz gelmeseniz mi?"
"Neden Kelebek?"
"Bence bizim o arıza hallerimizi görmeseniz daha iyiydi, yani sonra bana kelebek diyebileceğinden emin değilim de" dediğinde hepimiz kahkaha attık
"Yanlız Maya haklı, baştan söylüyorum; daha önce hiç görmediğiniz kadar bela oluyoruz. Hayatınızdaki en sinsi ve en pis planları duymaya hazır olun"
"Lakabınızın hakkını veriyorsunuz yani?" dedi Deniz elimi tutarken
"Hemde sonuna kadar" dedi Maya
"Harbi neden size 'Bela' dediler?" diyince Barış'a baktım
"O İzmir'den kalma, biz eskiden bu kadar iyi dövüşemiyorduk. Kavga ettiğimiz insanlar en fazla okuldaki sevmediğimiz kızlar oluyordu. Dövmeye gücümüzün yetmediğinin, ki buna hocalar da dahil, başına bir iş getiriyorduk. Ama ne ararsan; teker patlatmak, evinin camlarını indirmek, arabasını çizmek, anormal anormal fotoğraflarını bulup yayınlamak, özel numaradan işletip sevgilisine göstermek, kızsa birinin altına da yatmışsa fotoğraflayıp bütün okula ifşa-"
"Tamam  bu kadar örnek yeter" dedi ve ekledi Deniz
"Haketmişsiniz lakabınızı da bu adamlar böyle şeyleri takmaz, daha büyük şeyler yapmalıyız"
"Ya adamların kim olduğunu öğrenirsek olay çıkarmak bizde merak etmeyin siz" dedim
"Organize çalışıyoruz: Mina planı kuruyor, ben zayıf nokta veya damarına basılacak birşeyler buluyorum, Mert yakın markaja alıp adım adım haberlerini gönderiyor ve en son rezil etme kısmı gelince onu hep beraber yapıyoruz"
"Mesela?"
"Mesela, birine gıcık olduk: Benim aklımdan da böyle biraz sinir etmek geçiyor. Mert takip eder kimlerle takıldığını falan öğrenir, işte düşmanı kim? Dostu kim? Hangi mekanlara gider?, Maya Mert'in bize getirdiği yer veya isimlerden gıcık olduğumuz kişinin bilgilerine ulaşır ve en masum planımızı söyleyeyim; o gece bütün tuvaletlere, sokaklara, araba camlarına falan bir numara yazılır. Bilin bakalım kimin numarası?"
"Bunları yapması ne kadar sürüyor?"
"Numara yazma bir gün, ama en büyük plan üç gün sürer"
"Biz hep döverek hallettiğimiz için böyle planlara hiç girişmedik"
"Biz de son zamanlarda yapmıyorduk da mecbur yapmak zorunda kalıcaz" dediğimde gülümsedi Deniz
"Bu kez biz de varız" diyince bende gülümsedim
"Bana bakın orada şirinlik yapmak yok. Bir ağırlığımız var sonuçta" dedi Maya, Barış onu kucağına aldı
"Senin ağırlığın ne olacak ya? Kuş kadarsın"
"Ya Barış bırak!"
"Bak hatta sen kucağımdayken koşabiliyorum" diyip koşmaya başlayınca güldüm, onlar yanımızdan uzaklaşınca Deniz beni kendine çekip elimi bıraktı ve kolunu omuzuma attı
"Siz arızaya bağlamadan ben seni utandırsam mı artık?" diyince beline koyduğum elim ile sırtını çimcikledim
"Unutabilirmisin artık öyle söylediğimi?"
"Yok utandırmadan unutamam" diyince sinirle soluyup önüme döndüm. Hayır yani zaten dudakları çok mükemmel duruyor, tamam bende öpmek istiyorum hatta istemek az kalır ölüp bitiyorum ama olmaz. Çünkü ben o dudakları öpersem yerin dibine girerim utançtan, Allah'ım bir de ilk öpücüğüm...
"Şş hadi ama sen izin vermeden öpemem"
"Şimdi ben sana tamam desem sen öpsen anca yer açılsın bende içine girim"
"Ne oldu Mina hanım? Ben utanmam diyordunuz?" dediği sıra bizimkiler gözüme takıldı, yine öpüşüyorlardı
"Allah'ım bu ne? Bunlar da her dakika öpüşüyor mu yoksa inat olsun diye mi?" dediğimde Deniz kahkaha attı, onun kahkahasını duyunca kendilerini toparlayıp elele tutuşup sanki az önce öpüşen onlar değilmiş gibi yürümeye başladılar. Hayı ben anlamıyorum Maya nasıl utanmıyor? Bana mı özel bu duygu?
"Evet" diyince Deniz'e baktım
"Ne evet?"
"Sesli düşündün küçük utangaç. Evet o duyguyu ben sadece sende gördüm Maya da vardır ama onu da Barış bilir artık. Neyse o duygu sana çok yakışıyor, dışarıdan kale gibi görünen Gökyüzünün içindeki o naiflik"
"Ve bu duyguyu tek görebilen Deniz" dediğimde gülümsedi
"Ben seni seviyorum valla bak çok seviyorum!!" diye bağırınca sahildeki herkes gibi biz de Barışa döndük
"Bende seni!" dedi Maya onunla aynı tonda
"Ne aşka geldiniz lan siz?" diye bağırdı Deniz
"Ne oldu ağırlığın vardı?"
"Henüz barlar sokağına girmedik"
"Hem yenge abim sana söylemiyor diye kıskanma" diyip gülerek önüne döndü Barış
"Herkesin bilmesine gerek yok ki! Bu maviler sadece onu görüyor, ona gülüyor" dedi Deniz, Barış'a cevap olarak ama takan kim? Sonra yine bana dönüp mavilerini gözlerime dikti
"Seni çok seviyorum Mavili"
"Seni çok seviyorum Maviş"

Bela İkiliWhere stories live. Discover now