27. BÖLÜM

6.9K 306 24
                                    

Medya: Deniz

Yağmur yeni yeni yavaşlarken ben dışarıyı izlemeye devam ediyordum. Maya, Barış'ın geleceğini duyunca zaten temiz olan evde tekrar temizliğe girişmişti. 'Azıcık ortalığı toplayayım' diye başlayıp banyoya kadar yıkamıştı. Kardeşim diye söylemiyorum ama baya beceriklidir kendisi. Mert ise hala televizyon izliyordu, NBA maçının tekrarına bakıyordu. Onu da anlamıyorum zaten maçın kendisini izledin zaten tekrarını niye izliyorsun ki?
Ben düşürken evin önünde siyah, camları filmli bir araba durdu ve tam tahmin ettiğim gibi içinden Deniz ve Barış indi. Beni camda görüp onları beklediğimi anlamasınlar diye camın önünden çekildim
"Mayaa geldiler!"
"Tamam benimde temizliğim bitmişti zaten" dedi merdivenlerden inerken. Aynanın önüne geçip saçlarını düzelttiği sırada bende Mert'in yanına oturdum
"Lan madem geldiler git kapıyı açsana"
"Zile basmadılarki şimdi gidip kapıyı açarsam beklediğimi anlarlar"
"Ha?" diyince göz devirdim, erkekler bazen çok salak olabiliyorlar
"Yok bişey kanka zil çalarsa açarız" diyince anlamaz şekilde kafasını iki yana salladı ve
"Siz kızların işine akıl ermez" diyerek tekrar maça döndü.
Bu sırada zil çalınca ayağa kalktım ve Maya'ya seslendim
"Kanka kapıya baksana"
"Tamam"
Sanki onları beklemiyormuş, o kadar temizliği yapmamış gibi yapımca içimden kahkaha atmak gelse de kendimi toparlayıp kapıya doğru ilerledim. Maya çoktan kapıyı açmıştı
"Hoşgeldiniz"
"Hoşbulduk da hadi gitmiyormuyuz?"
Barışın sorusuyla Maya bana döndü
"İçeri geçmezmisiniz?" dedim soruya soruyla karşılık vererek.
"Ama dışarı çıkacaktık?" dedi Deniz o da soruma soruyla karşılık vermişti.
"Ohoo bu soruya soruyla karşılık verme faslı bitmez. Hadi hazırlanın çıkalım"
"Peki madem"
Maya montuna uzanırken bende içeri geçip televizyonu kapattım. Sinirle bana dönen Mert'e kapıyı işaret ettiğimde homurdanarak ayağa kalktı.
"Beyler içeri ge-" Mert'in sözünü kesen Deniz oldu
"Yok abi yok gidelim içeride oturmaktan sıkıldık zaten"
Mert birşey söylemeden kafasını sallayarak montunu aldı ve dışarı çıktı. Onlar arabaya doğru giderken ben kapıyı kilitliyordum, Maya ise beni bekliyordu
"O kadar temizlik yaptım içeri bile girmediler" diyince kahkaha attım
"Bende diyorum bunun yüzü niye düştü. Kıyamam sana" diyince dil çıkardı ve o da arabaya doğru yürüdü. Barışın arkada oturduğunu görünce Maya'ya ortaya oturmasını işaret ettim.

**

Yolun yarısına daha gelmediğimiz halde benim can sıkıntı seviyem yarıyı geçeli dakikalar oluyordu. Maya, Barış ile konuşuyordu, Mert'de Denizle tabii Mina'yı düşünen kim?
Sıkıntıdan çatlamak üzereyken telefonumun mesaj sesini duyunca  heyecanlandım. Ne yani Maya ve Mert dışında fazla mesaj atanım yok, onlar da burada olduğuna göre acaba kimden geldi. Mesajlar kısmına girince Turkcell'den mesaj geldiğini gördüm, cidden mi ya? Resmen hevesim kırıldı, gülmek ile ağlamak arasında gidip gelirken birden içgüdüsel olarak kahkaha attım. Tabii bünye alıştı artık her hayal kırıklığında gülmeye artık kendiliğinden oluyor. Kendimi toparlayıp kafamı kaldırdığımda arabadaki herkesin bana baktığını farkettim
"Kimden ki mesaj o kadar güldün?" diyen Mert'e tek kaşımı kaldırarak baktım
"Sizene siz muhabbetinize bakın" dediğimde mecburen hepsi önüne dönmek zorunda kaldı. Ne var yani mesajı atanın Turkcell olduğunu söylemediysem, sinir olsunlar azıcık. Hatta bu oyunu biraz ilerletsem de birşey olmaz, Maya'nın telefonumda olanları görmemesi için kendimi iyice cama yasladım ve ayarlara girerek mesaj sesi seç kısmını buldum, kendi mesaj sesimi bulup üzerine tıkladığımda sanki gerçekten mesaj gelmiş gibi bildirim sesi duyulunca gülümseyerek birşeyler yazıyormuş gibi yaptım. Bu sefer kırmızı ışıkta olduğumuz için Deniz de bana bakıyordu, Maya kimden mesaj bakmak için eğildiğinde hemen telefonu kilitleyip dizime ters bir şekilde indirdim. Ters ters bana bakınca 'Ne bakıyorsun?' dercesine kafamı salladım.
"Sevgilin mi mesaj attı öyle gülüyorsun?" diyince Deniz'e şaşkınlıkla baktım
"Sevgilim yok"
"Biliyorum dalgasına sormuştum zaten"
"He çok komiksin sen" diyince gülumsedi
"Üzülme be sana da bakan birileri bulunur"
İşte bunu söylemeyecektin Maviş
"Bana bakan ne yakışıklılar var da işte neyse" dedim imalı bir şekilde. Sinirle bana dönen bir çift koyulaşmış maviyi görünce bu söylediğime pişman olmuş olabilirim ama bu şimdi konumuz değil
"Kimmiş o sana bakan yakışıklılar(!)"
Son kelimeyi vurgulayarak söyleyince gülümsedim
"Bilemiyorum artık" dediğim sırada telefonuma tekrar mesaj geldi. Şansımı çok seviyorum!
Gülümseyerek telefonu kaldırdım, bu sefer de mesaj e-okuldandı devamsızlık bilgisi için gelmişti ama sonuçta Deniz bunu bilmiyor ve sanırım şu sıralarda sinirden deliriyor olmalı. Neyse bunlara bu kadar sinir yeter hem şarjım bitsin istemiyorum daha bu gün fotoğraf çekeceğim. Telefonu ceketimin cebine koyup fermuarı çektim ve yolu izlemeye koyuldum, herkes muhabbetine dönmüştü ben yine yanlızlığıma. Bu durum fazla uzun sürmedi çünkü Ortaköy sahiline gelmiştik, Deniz bir otoparka girince bizde kapının önünde inip onun gelmesini bekledik. Bu sırada Mert beni kolunun altına alıp
"Bu arada mesajlaştığın biri olmadığını biliyorum" diyince şaşkınlıkla ona baktım
"Nasıl?"
"Bir sana Maya veya ben dışında biri mesaj attığında gülümseyerek okumazsın. İki öyle üç mesajlık mesajlaşma olmaz. Üç mimiklerinden anladım Mavi Cadı seni tanıyorum" diyince gülümsedim
"Şş aramızda" dediğimde göz kırptı. Bu sırada Deniz de geldi
"Nereye gidiyoruz?"
"Biraz sahilde yürüyelim bence" diyen Mert ile onu onaylayarak kafamı salladım
"Evet bencede"
"Bana uyar"
"Peki madem"
Herkesten onay çıkınca deniz kenarına inip yürümeye başladık. Barış, Maya ve Mert aralarında koyu bir muhabbete girmiş birşeyler tartışıyorlardı, Deniz ise benimle onların bir adım gerisinden yürüyordu ve biraz dalgındı
"Hayırdır niye dalgınsın?"
"Yoo dalgın değilim birşey düşünüyorum"
"Eminmisin?"
"Evet" dedi ve gülümseyerek devam etti
"Senin mesajlar sustu bakıyorum" diyince bende gülümsedim
"Öyle oldu"
"Harbiden kimdi mesaj atan"
"Önemli değil ya bir arkadaş"
"Sadece bir arkadaş mı?"
"Evet"
"İyi güldürmeyi başarıyormuş seni"
"Ben her zaman gülüyorum"
"Ama içten nadiren gülüyorsun"
"Sence o zaman içten mi güldüm?"
"Hayır ama güldün" diyince gülümseyerek başımı salladım
"Bak şimdi içten güldün işte"
"O kadar belli mi ya?"
"Ben anlarım" diyip göz kırptı
"Al işte başıma 2. Mert" diyince kahkaha attı ve sonra da gözlerimin içine baktı
"Adının anlamı gökyüzü olduğu için mi maviyi seviyorsun?"
"Hayır. Sen adın Deniz diye mi seviyorsun maviyi?"
"Yok huzur veriyor, sonsuzluğun rengi ve daha bir sürü sebebi var"
"Aynen bende öyleyim işte" diyince gülümsedi.
"İyi ki seviyoruz maviyi" dedi
"İyi ki..." diyip sustum ve yürümeye devam ettim
"Ee kimmiş sana bakan şu yakışıklılar" diyince kahkaha attım
"Niye öyle merak ettin?" dedim dalga geçerek
"Hiç bide ben göreyim şu yakışıklıları"
"Görüp napacaksın?"
"Bilmem belki aşık olurum" diyince kahkaha attım. Bizimkilerin ileride yere oturup ayaklarını denize doğru sarkıttığını görünce onlara doğru gittim
"Neden burada oturdunuz?"
"Bilmem öyle güzel geldi bir an" diyen Barış ile gülümseyerek bende oturdum. Deniz de
"Ben bir kafede otururuz diye düşünmüştüm ama" diyerek yanıma oturdu ve devam etti "Buna da hayır demem"
"Eğer Maya ile geziyorsan yaptığın  plan her an bozulabilir alış derim" dedim gülerek
"Nerden bildin ya benim fikrim olduğunu"
"Çünkü tam senlik bir hareket"
"Birbirinizi çok iyi tanıyorsunuz" diyen Barışı onaylarcasına başımı salladım ve yanımda oturan Mert'in omuzuna başımı koyarak denizi izlemeye başladım. Yani arada Maviş olan Deniz'e de bakmıyor değilim. Bu sırada elimde bir ıslaklık hissedince başımı kaldırıp elime baktım
"Ciddi olamazsın?" dediğim anda Deniz de konuştu
"Gerçekten mi?"
Mert kahkaha atmaya başlarken Maya öne doğru eğildi
"Ne oldu?"
"Bir köpek Deniz ve benim elimizi yalıyor şu an" dedim gülerek.
"Ne köpek mi?" diyerek bir kereden ayağa kalktı Maya, kendisi köpekten korkuyor. Mert gülmekten kendinden geçmişken Barış da ayağa kalkınca Maya onun arkasına saklandı
"Sen köpekten mi korkuyorsun?"
"Evet olamaz mı?"
"Yok canım birşey demedim" dedi Barış gülmemek için kendini zor tutarken.
"Elimizi çok sevdi galiba" dedi Deniz gülerken
"Sanırım öyle" diyip güldüm bende ve köpeğin başını okşamaya başladım.
"Tasması var belli ki sahipli" diyince tasmasından adına baktım
"Bu güzelliğin adı Şirinmiş" dedim gülümseyerek
"Gerçekten de çok şirin" dedi Deniz. Şirin bir süre daha elimizi yaladıktan sonra koşarak çimenliğe doğru gitti. Bu sırada bir çocuk arkasından
"Şirin gel kızım buraya!" diyerek seslendi ve peşinden koştu. Mert ancak kendini toparlamış olacak ki
"Siz elinizi nerede yıkayacaksınız?" dedi. Gülerek ona baktığımda dehşetle bana baktı
"Sakın aklımdan geçen şeyi yapma" dediğinde artık çok geçti. Bir elimle Mert'e tutunurken eğilerek salyalı olan elimi denize soktum ve yıkadım
"Bak yıkadım"
"Ben malımı biliyorum ya" dedi sinirle, bu sırada elimi onun üzerine sildim
"Hatta kuruttum" dedim gülerek ve başıma gelecekleri tahmin ederek ayağa kalktım
"Gel buraya Mavi!" diyerek üzerime doğru gelen Mert ile koşmaya başladım. Bu sırada Deniz de elini benim gibi yıkamış ama o kendi üzerine kurulamıştı. Ayağa kalkıp bize gülerek bakmaya başlayınca koşarak onun arkasına saklandım
"Deniz kurtar beni"
"Valla kardeşlerin arasına girmem" dedi gülerek, bende onu Mert'e doğru itip koşmaya başladım. Mert ondan kurtulup bana doğru gelmeye başlayınca bir ara arkama baktım
"Mina dikkat et!" diye bağırınca önüme döndüğum an bir bebek arabası gördüm, ona çarpmamak için kenara çekildiğimde kenardaki boş bir bisiklete çarparak yere yapıştım. Bisiklette üzerime doğru gelince kollarımı yüzüme siper ettim ama bisiklet üzerime düşmeden Mert yetişip bisikleti tutmayı başarmıştı.
"İyi misin?"
"Evet" dedim ve gülmeye başladım. Aslında bakarsanız belim çok ağrıyor ama bunu onlar anlamasın diye gülüyorum, eğlenceli geçicek bir geceyi hastanede tamamlamaya gerek yok. Bu sırada Maya geldi
"İyi misin Mina?!"
"Evet" dedim gülüşümün arasından
"Yalan söyleme canın acıdığı için gülüyorsun"
"Salak canım acısa gülermiyim?"
"Evet, sen ne zaman düşsen eğer canın yanıyorsa gülersin yoksa söverdin"
"Belki içimden sövüyorum bu sefer" dediğimde inanmadığını mimiklerinden anlasam da
"Eh peki madem" dedi. Deniz hala tek kelime etmeden şaşkınca bana bakarken Barış kalkmam için elini uzattı
"Bence beni kaldırmayın siz uzanın" dedim ve gökyüzünü göstererek devam ettim "yıldızlar çok güzel" dediğimde Barış gülmeye başlarken Mert görüş alanıma girdi
"Hele sen bir kalk iyi olduğunu görelim de" dediğinde yattığım yerden doğrulup oturur pozisyona geçtim, oturunca belimin ağrısı azalmaya başladı. Mert ve Deniz'in tereddütle bana baktığını görünce ayağa kalktım.
"İyi olduğuna eminmisin Mavili?" dedi Deniz tereddütle
"Evet ya birşeyim yok" dediğimde Barış kolunu omuzuma atarak
"İyiyim diyorsa iyidir gitmeyin kızın üzerine" dedi ve yürümeye başladı. Bizimkilerin arkamızdan mal gibi baktığına eminim
"Belinin neresi ağrıyor?" dediğinde şaşkınca Barışa döndüm
"Nereden anladın?" dediğimde gülümsedi
"Elin refleks olarak beline gitti oradan"
"Ya yere sırt üstü düştüm diye oldu geçer birazdan"
"Eminmisin bak hastaneye gidebiliriz?"
"Eminim" dediğim an Mert yanımıza geldi
"Ne konuşuyorsunuz fısır fısır?"
"Nereye gideceğimizi tartışıyorduk" diyip bana göz kırptı Barış
"Ya bence şuradaki çimenler güzel fikir" diyen Maya ile ona döndüm
"Bencede" dedi Deniz.
"Valla bana uyar" dedim
"O zaman gidip şu ileride ki büfeden birşeyler alalım"
"Valla ben oturuyorum siz gidin" dedim ve çimenlere doğru yürümeye çalıştım ama sadece çalıştım çünkü Barış gitmeme izin vermiyordu
"Bende büfeye gitmek istiyorum"
"Kanka yapışık ikiz değiliz kolunun altından çıkabiliyorum" diyince herkes gülmeye başladı
"Bende Mertlerle gidicem" diyen Maya'ya git anlamında el salladım.
"Valla ben Mavili ile çimenlerdeyim" diyip arkamdan geldi Deniz. Maya'lar 500 metre kadar ilerideki büfeye giderken biz çimenlere oturmuştuk
"Şuraya uzanıp gökyüzünü izlemek güzel olurdu" dedim
"Valla uzan derdim ama gelen geçen erkekler bakıcak kavga etmeyeyim bu gece" diyince güldüm, ellerimi yere koyarak kendimi geriye yasladım ve ayaklarımı uzattım
"Bende böyle izlerim o zaman"
"Ona birşey demem"
"Bak ya ona birşey demem diyor birde, tamam sana emanetiz de ben öyle kolay kolay söz dinlemem uyarayım" dediğimde gülümsedi
"Asi olduğunu biliyorum Mavicim" gülümseyip cevap vermedim. Sevsem bile bu her dediğini kabul etmem anlamına gelmiyor, ben böyleyim sevecekse böyle sevsin sevmiyorsa zaten bende bir süre sonra unuturum. Yaşadıklarım insanları silmeyi öğretti bana zorlanmıyorum o konuda, çok şükür.
"Mavili"
"Hı?"
"Dizlerine uzana bilirmiyim?" dediğinde gözlerimi gökyüzünden indirip ona baktım. Oturduğum yerde biraz geri giderek arkamdaki ağaca yaslandım ve gülümsedim
"Uzan bakalım" dediğimde gülümsedi ve başını dizimin biraz yukarısına koydu. Bir süre gökyüzünü izledi, ben gökyüzüne değil de onun mavilerine bakarken sanki benim farkımda değilmiş gibi, sonra birden mavileri gözlerimle buluştu
"Biliyormusun eskiden yani annem vefat etmeden önce böyle sahilde gezerdik Barış, ben ve annem sonra bir yere otururduk annem yorulduğu için. O böyle senin gibi otururdu Barış ile bende dizlerine uzanırdık. Şimdi sen öyle oturunca ve uzanmaktan bahsedince aklıma geldi"
"Ben sana onu hatırlattıysam özür dilerim. Canını yakmak istemezdim"
"Yakmadın" dedi naif bir ses tonu ile ve devam etti "Tam tersi sende onu görünce mutlu oldum" diyince gülümsedim.
"Mina belki birşeyler söylemek için fazlaca erken ama gerçekten farklısın benim için herkesten herşeyden farklısın" diyince ne diyeceğimi bilmeden mavilerine baktım. Sadece istemsiz bir şekilde dudaklarım hareket etti ve gülümsedim, o da gülümsedi ve tekrar gökyüzüne döndü. O az önce ne demek istemişti? Farklısın derken? Onun bende olduğu gibi mi farklı?
Ah be Maviş bir cümle kurdun sonrası onlarca soru işreti kaldı. Bu lafından sonra konuşmadık ikimizde baya uzun bir süre, bizimkiler hala gelmemişti ve aramızdaki sessizlik bitmek bilmiyordu ki sessizliği bozan yine Deniz oldu
"Dizlerin ağrıdı mı?"
"Yok be uzan sen"
"Düştüğünde bir yerinin ağrımadığına eminmisin? Çok kötü düştün de"
"Şu an ağrımıyor diyeyim" dediğimde gülümsedi
"Bir yerinin ağrıdığını biliyordum" dedi ve dizlerimden kalktı
"Hastaneye gidelim mi?"
"Gerek yok Maviş iyiyim şimdi"
"Eminmisin?"
"Evet"
"Bak yine kandırma beni"
"Yok kandırmıyorum valla iyiyim" dediğimde kafasını sallayarak önüne döndü. Bu sırada Mert koşarak bizim tarafa doğru geldi ve bana bir paket attı, o paketi atar atmaz Maya arkadan onun üzerine atladı. Elimdeki pakete baktığımda çikolata olduğunu gördüm ve gülmeye başladım, Barış da biraz arkalarından elinde telefonu ile gelerek Maya'nın beline sarıldı, bir yandan video çekiyor diğer yandan Maya'yı  Mert'in üzerinden kaldırmaya çalışıyordu ama sadece çalışıyordu çünkü Maya ağacına sarılan koala misali Mert'e yapışmıştı. Deniz gülmekten kendinden geçmişken ben kendimi toparladım
"Yeter! Maya kalk çocuğun üzerinden gel çikolatan bende!" diye bağırınca Maya bir an durdu ve kafasını kaldırıp masumca bana baktı
"Gerçekten mi?"
"Evet başımın belası gel" diyip çikolatayı salladığımda Maya Mert'in üzerinden adeta ışık hızıyla kalkıp yanıma geldi ve o hızla bana sarıldı. Tabii benim de gücümün bir sınırı var, Maya o şekilde atlayınca zavallı kollarım buna dayanamadı ve yere düştük. O üzerimde yanaklarıma öpücük kondururken Barış bizim videomuzu çekiyordu
"Maya yeter"
"Seni çok ama çok ama çok seviyorum" diyip öpmeye devam etti
"Bacım yüzüm tükürük oldu hep"
"Birşey olmaz" derken bile öpmeye ara vermiyordu insafsız
"Maya bak çikolatanı ben yerim ha"
"Sen bana kıyamazsın"
"Eşek herşeyi de biliyor. Kalk lan üzerimden!" diyince öpmeyi bıraktı
"Aa biz yere mi düştük?" diyince iyice sinirim bozuldu ve gülmeye başladım. O ise beni hiç takmayarak çikolatasını alıp yemeye başladı, klasik Maya işte çikolata yerken dünya umurunda değil. Maya çikolatasıyla bir bütün olmuş onu yerken bizde onun haline gülüyoruz ama o kadar dalmış ki farkında değil, hatta Barış'ın kamerayı gözüne soka soka çektiği videodan bile habersiz. Gülmekten karnıma ağrılar girdiği anlarda Barış videoyu kapatıp yanıma geldi
"Çikolata yerken hep böyle mi olur?"
"Yok normalde her gün en az 2 tane yediği için bu duruma gelmiyor ama uzun zamandır kendisine çikolatayı yasaklamıştı. Bayaa haftada 1'e düşürdü sanırım 2 hafta da yemeyi unuttu o yüzden bu halde"
"Bir çeşit kriz yani"
"Aynen MÇK" diyip gülmeye başladığımda Barış anlamaz gözlerle bana bakıyordu
"Maya'nın Çikolata Krizi yani MÇK" diyince onunda siniri bozulmuş olacak ki kahkaha atmaya başladı. Bu sırada Maya çikolatasındaki son lokmayı ağzına koyup bize döndü, az önceki halinin aksine sakinleşmişti
"Ne oldu ne gülüyorsunuz?" diye sorunca Mert ve Deniz kahkaha atmaya başladı. Barış hiçbir şey demeden videoyu açıp telefonu  Maya'ya uzattı. Maya izledikçe yüzü şekilden şekile giriyor onun bu halleri bizi daha çok güldürüyordu
"Sanırım içimde ki çikolata canavarı ortaya çıkmış. Az önce gördüklerinizden dolayı üzgün değilim eşek gibi gülmüşsünüz" diyince biz gülmeyi bir alt evrede bırakıp anırmaya başladık, tabii Maya rezilliğine gülmek ile ağlamak arası bir halde bakarken...

**

Gecenin sonuna kadar herhangi bir olay çıkarmadan eğlenmiştik. Daha sonra Denizler bizi eve bırakırken yarın okula gitmemiz için ısrar etmişlerdi. Mert de kabul edince uzun bir aranın sonunda yarın okula gidecektik. Ertesi gün bara gidecektik Mert patron ile vedalaşacaktı hemde Denizler barı öğrenecekti, patron ile tanışacakları kısmı da merak etmiyor değilim. Bu planları yapmıştık ama kaçı gerçekleşir bilmemiyorum, şimdi ise yatakta uzanmış Deniz'in bu gün ne söylemek istediğini düşünüyorum. Farklısın demişti bana, nasıl farklı? Annesini bende görmesi hoşuma gitse de orada annemi hatırlattın diyip duygulanınca içim bir kötü oldu, keşke orada öyle oturup gökyüzünü izlemeseydim. Zaten düşüp rezil olduğum kısmı hatırlamak bile istemiyorum, resmen duran bisiklete çarpıp yere yapıştım belim hala biraz ağrıyor ama geçer herhalde. Acaba Mert ile biz de mi birkaç günlüğüne İzmir'e gitsek, oraya tekrar dönmeyi kaldırabileceğimi sanmıyorum ama çok özledim, annemi,  Maya'nın babası Eşref amcayı, oradaki köpeğim Çakır'ı, Mavi Manzaramızı, eski arkadaşları... Kısaca İzmir'i çok özledim, uygun bir zaman bulup bu konuyu Maya ile konuşmalıyım, gitmek bize iyi gelicek mi bilmiyorum ama özlediğim konusunda bir kesinlik var. Babamı ve Maya'nın annesi Zeynep Teyzeyi hiç özlemedim, onlarında bizi özldiğini hiç sanmıyorum. Ayda bir kere falan annem arar, Eşref amca arar konuşuruz onlar her ay para gönderir, bazen Mert'e soruyorlarmış bizi ama babamlar hiç sormamış, bizi de hiç aramadılar zaten evlatlıktan da reddetmişler. Oraya gidersek sadece annemle ya da Eşref amcayla değil diğerleriyle de karşılaşma ihtimalimiz var o yüzden tereddüt ediyorum ya zaten. Başucumdaki telefonum titreyince düşüncelerim dağılmış oldu, gecenin bir yarısı kim mesaj atsın ki bana?

KİMDEN: MAVİŞ
Belinin ağrısı geçti mi? Barışa söylemişsin

KİME: MAVİŞ
Geçti ya iyiyim

KİMDEN: MAVİŞ
Niye hala uyumadın o zaman?

KİME: MAVİŞ
Tam uyuyacaktım sen mesaj attın hem bana diyene bak sanki sen uyudun

KİMDEN: MAVİŞ
O zaman şimdi ikimizde uyuyoruz ve yarın okula geliyorsunuz...
İyi geceler Mavili

KİME: MAVİŞ
İyi geceler Maviş

Telefonu kapatıp kenara bıraktım, Deniz haklı eğer yarın okula gideceksem uykumu almalıyım. Gel bakalım uyku bu gün bana hangi rüyalarla geliyorsun...


*Bölüm Sonu
Ben yazarken bayaa güldüm, umarım sizde okurken gülmüşsünüzdür...
Yorumlarınızı bekliyorum...🤗😊*

Bela İkiliWhere stories live. Discover now