3-Kendime Acıma Evresi

8K 972 193
                                    

Hayatımı sanki bir satranç oyunuymuş gibi her adımını önceden planlayarak, iyice düşünerek yaşadıktan sonra nasıl bir günde en dibi görebilmiş, her şeyi Arap saçına döndürmüştüm? Neydi benim günahım? Terk edilen bir kadının kızı olarak annemin tüm hatalarından ders çıkarmıştım. Bir erkek ne ister gayet iyi bildiğimi sanmıştım. Sonunda kibre kapılıp Kenan'a karşı zaferimi erken mi ilan etmiştim? Özgüvenim çok ağır bir darbe almıştı. Şimdi sil baştan kimi bulacaktım da aynı adımları uygulayarak nikâh masasına oturtacaktım. Yirmi altı yaşındaydım. Hayatımın planlamasına göre bu yıl evlenmem gerekiyordu. Hep düşlediğim Mayıs düğününü kaçırmıştım. Övündüğüm zekam, hayatta kalma taktiklerim beni yarı yolda bırakmıştı. Bu gidişle artık kimseyi bulamama, hayatım boyunca aynı işte çalışıp faturalar arasında boğulma ihtimalim vardı. Annemle akşamları dizi izleyip meyve yiyerek o dizilerdeki esas oğlanlara iç geçirerek mi yaşlanacaktım? O bıçağın ucundaki meyveyi kocama uzatıp çocuğumun ödevlerini takip edeceğim, maç mı yoksa dizi mi izleyeceğiz diye kumanda kavgası yapıp galip geleceğim günler uzak bir hayal oluvermişti yine.

Annem düğünün iptalini duyunca şok yaşadı, tüm sülaleye en az bir yıllık dedikodu malzemesi vermiş oldum resmen. Ben o düğünde takılanlarla masrafların bir kısmını çıkarıp kalan taksitleri de evlendikten sonra Kenan pisliğine kilitlemeyi planlamıştım. Şimdi tek başıma nasıl ödeyecektim? Satmaya kalksam ikinci eldiler artık. Ancak yarısını karşılardı aldığım eşyalar. Ne vardı sanki bu kadar aşırıya kaçıp kendime prenseslere layık ev kuracak? İşte böyle gelir tacını tependen alır ayaklar altında çiğnerler. Ama o Kenan görecekti, onu süründürüp kapımda köpek etmezsem bana da Hülya Çelik demesinler! Kalbini ayaklarım altına alıp öyle bir çiğneyecektim ki artık benden sonra cinsel tercihlerini bile değiştirecek hale gelecekti. Onun için harika travma planları kuracaktım. Önce bir acı çekip kendi içimde toparlanmam gerekiyordu yalnız. Başta Sezen Aksu şarkıları dinleyip ağladım. Sonra Orhan Baba, Müslüm Baba, Ferdi Baba gibi Türk arabeskinin babaları olan ustalarımızdan yardım aldım. Şeker, çikolata, hamur işi komasına girip resmen üç günde üç kilo aldım. Eh, benim zavallı bedenim ne yapsın? Bünye karbonhidratın, şekerin neye benzediğini unutmuş. Bedene girdiğinde nasıl sindirecek, nerede tutacak şaşırdı kendisini.

Ailesi gelip nişan bohçasını bıraktığında taktıkları takıları istediklerinde biraz toparlandım. İki gram altın takmışsınız, onları da geri istemeye utanmadınız mı kardeşim demek, bağırıp hepsinin saçını yolmak istedim. Özge evde göz pınarlarımı kurutana dek ağlayışımı izledi. Annem zaten nasıl teselli etsin, ikimiz de aynı yolun yolcusu, iki gariban kader arkadaşıyız. Çocukluk arkadaşım Duygu da kendince destek olmaya çalıştı ama onun tuzu kuruydu yani şimdilik. Bir yıllık evliydi ve sorunu kocasını çocuk yapmaya ikna edememesiydi. Benim aldatılma öyküm onun da gözünü fazlasıyla korkutmuştu. Neyse lafı kaynatmayayım ben bunlara takı falan teslim etmedim. Onları bozdururdum da mobilya masrafının bir kısmını karşılardım. Sonuçta onların oğlu sürmüştü yatağın keyfini! Özge'yi evdeki eşyalarımı alsın diye yolladım. Ona bir toplu iğne bile bırakmaya niyetim yoktu. Benim alın terimle aldığım, el emeği göz nuru işlediğim çeyizlerim onun günah, zina yuvasında kalamazdı. Ama arsız herif Özge'ye ablan eşyalarını istiyorsa gelip kendi alsın demiş. Zorla beni katil etmeye çalışıyordu resmen. Eh, kafamda bu defa Demet Akalın şarkıları çalarken yüzleşmeye gittim. Korkmayın çantama tabanca ya da bıçak gibi bir şey atmadım. Hoş ihtiyacım da yok, ben o çakma Grey'i kendi kırbacıyla boğarım ya neyse.

Kapıya dayandığımda yüzünde pis bir sırıtma ifadesiyle açtı.

"Neden anahtarınla açmadın Hülya? Aşkım burası senin de evin."

"Belki donunu giymeyi unutmuşsundur, ne bileyim kırbaç saatine denk gelmişimdir dedim!"

"Hülya, bebeğim..."

Mucize Aranıyor (Tamamlandı)Where stories live. Discover now